Eski yaşam biçimi hızla kabuk değiştirmekte, Hem çok hızlı bir değişim, hem sarsıcı. Dalları, yaprakları bir yana bıraktık, köklere inen bir değişim.Bu gidişle ne gelenek kalır, ne örf ne adet.

            Aile, çalışma, dürüstlük, doğallık, bilinçli, birikimli,ve en önemlisi belki de kişilikli… bir yaşam biçimi artık çöplükte.. Toplumun bir bireyi olmamıza rağmen ben ya da bencillik her şeyin önünde. Kala kala iki ilah kaldı tapılacak. Para ve çıkar. Sömürü de çok yaygın ama hadi, şimdilik orasını kurcalamayalım.Sonra bakarız.

Önce çekirdek ailesini çökertme saldırıları başladı. Bu açıdan bakanlar bir de özdeyiş ürettiler: “Evlilik aşkı öldürür.” Ne büyük laf değil mi? “Büyük lokma yutma, büyük söyleme.” Özdeyişine rağmen bu deyiş rağbet gördü de… Buna sonra sonra kendileri de inandılar. Niçin, neden, nasıl öldürürmüş, anlamak kılçıklı zor. Kulaktan dolmacılar anlamış olmalı ki papağan gibi tekrarlayıp dururlar.

İnsanlar yalnız ve yanlış aşk için ya da açıkçası seks için o kutsal yuvada bir araya gelmez. Paylaşılacak o denli güzellikler var ki, tek yaşamayı tercih edenlere bunları anlatamazsın. Yani evlilik bir çok gözde değeri paylaşıp bölüşmektir evlilik. İç ve dış yapısıyla aile sarsılamayacak kadar önemlidir. Eğer bu kurum çökertilirse o toplumda anarşi kaçınılmazdır. Bunun sonu nereye uzanır bilinmez ama o toplumu bekleyen şey tutsaklığa değin uzanabilir. Bu birlikteliğin bir yastıkta sürmesi ve köklerinin sevgi ve saygıya dayanması kaçınılmazdır. Bireysel olarak kim ne düşünür, nasıl davranır? Bu elbette bireylerin kendi bileceği iş. Bireysellik konumun dışında elbet. Ben olaya toplumsal bütünlük içinden bakmaya çalışıyorum. Çünkü benim bildiğim toplum; kurallar ve kurumlar yoksa birey de yoktur.

Aşkı öne çıkaranlar, ya da çıkarmak isteyenler evlat sevgisi, aile sıcaklığı nedir?

Biliyorlar mı acaba?

Bu ve benzer yaklaşımlardan sonra zaten var ama az olan boşanmalar yoğunlaştı desek yanlış mı olur? Moda oldu ve yarışa döndü. Ve bir çok evlilik olayı yeşerdı. 3-5-7 bile yetmez oldu. Ama ilkten sonraki evliliklerin çoğu, çıkar sağlamaya dönüştü. Ev, araba, mal, mülk, para… sevginin ve insanlığın önüne geçiverdi. Boşanmak evlilik gibi elbette doğal ama zırt-pırt nedenlere dayanıyorsa, olmaz. Çünkü evlilik, hoşgörü ve fedakarlığı da içerir.Boşananların çocukları yoksa, hadi neyse de varsa cezasını onlar çekecek, belki de bunalımlar yaşayacaklardır. Boşanan çiftlerin daha büyük sorunlar yaşadıklarını duymuyor muyuz? Kurtulayım derken batağa saplananlar hiç de az değil. Yani ne olursa çocuklara olacak, iki arada kalıp, zapartayı (hem de bir ömür boyu)

onlar yiyecektir.

Ailenin çok önemli bir kurum ve toplumun bir çekirdeği olduğu çocuklar açısından da olağanüstü değer taşır.

Çünkü her şeyin temeli orada atılır Açığa vurulmaz ama geçimsizliklerin çoğu yatak kökenlidir Ya da yatakla ilgilidir veya oradan başlar.

Yine aile kurumuna saldırılar sonucu, nikahsız birlikte yaşama; yani aynt evi, aynı mutfağı, aynı banyoyu, aynı yatagı paylaşma. Bunun öyeki ucu nereye gider sanırım açıklamaya gerek yok. Gözlerimin içine bakın, anlarsınız. Odunu koysam seçilir. Bu millet isterse…

Haydaaa bunlar da nerden çıktı?. Konunun çin-maçin le bile ilgisi yok. Yani taa anasının gözü kadar uzak.

Ama ne yapayım şeker var, un varsa oturup helva yapacak Dünya’nın helvası pişiyor zaten. Açılım böreği de fırına. Öyleyse ne yapayım yaniciğime. Bazılarının dengesiz kahkahalarıyla kendimi avutacak değilim.

Demokrasinin ve sınırsın özgürlükler ülkesi sandığımız şu İsviçre’ye baksana. Tüm işi gücü bitmiş minarelerle uğraşıyor. O yapıların köklü özelliğidir, minareler. Kime ne zararı olmuş, yanlışlıkla başka şeyler mi olmuş, ne bileyim ben. O zaman siz de o çanlara ot tıkayın, olsun bitsin. “Ermeni soykırımı olmamıştır” diyenler için yasa çıkartan yine bunlar değil miydi? Bu ülkeye ve halkına hiç yakışmadı bu ayıp. Akılları başlarına gelir mi? “Zor dostum zor” galiba.

Şu uygarlığın beşiği Avrupa’ya bak. Sömürü düzeni üzerine kurulu sistemleri yürümez olunca şaşırıveriyorlar hemen. Onlar Atatürk’ü sever görünürler ama sevmezler.Çünkü mazlum ülkelere ilk örnek, Mustafa Kemal’dir.Kapitalizmin ve emperyalizmin yanlış olduğunu yine o görmüş anlamış ve yüz vermemiştir bunlara. Yine Atatürk bize Batı’yı değil, çağdaş uygarlık yolunu işaret etmiştir. Bu hedefin yarın nerde olabileceği zamana bağlıdır.

Evlilik dışı birliktelikler üzerinde duruyorduk, saptık. Nereye? Bir türlü açılamayan açılınca da boş olduğu anlaşılan haminnemin sandığına

Tek dişi kalmış canavarla uğraşmak kolay değildir, Eli kolu bağlı olan biri nasıl baş etsin devlerle. Tek örnek yine yalnız ve güzel insan Atatürk’tür.

Yoksa belki de Ortaasya’lara

göç başlamıştı. Geriye doğru, gerisin geri?

Neyse bu suyu daha çok bulandırmağa gelmez. Biz yine sosyal sorunlara dönelim.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.