Cumhuriyetimizin kuruluşunu hatırlatan o zorlu günlerin mücadelesini simgeleyen Ulusal Kurtuluş bayram günleri toplumda her zaman heyecan yaratıyor.
Gerek 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, gerekse 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Bayramı toplumun geleceğini belirleyen gençlere mal edilen bayramlardır.
Bu bayram günleri ülkenin nasıl fedakarlıklarla, mücadele ile kurtulduğunu hatırlatan bayramlardır.
Bu bayramlar amacından saptırılıp bir karnaval amacına dönüşürse Kurtuluş Savaşımızın, Cumhuriyetin esas amacı gençlerin nezdinde unutturulmaya çalışılmış olur.
Bu bayramlarda yapılan programlarla Kurtuluş mücadelesinin başladığı günler hatırlatılmaktadır.
Mustafa Kemal ve Arkadaşlarının Ülkenin işgal edildiği bir dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisini kurmaları Cumhuriyetimiz için atılan ilk adımdır.
Bunun simgesi olarak Kurtuluş Savaşı önderleri bu günü geleceğin en büyük güvencesi olarak gördükleri Çocuklar için bayram olarak kutlanmasını kabul etmişlerdir.
Onların tek güvenceleri gelecek nesildir.
Cumhuriyeti yaşatıp çağdaş milletler seviyesine yükseltecek onlardır.
Atatürk tüm konuşmalarında gençlere duyduğu güveni vurgulamıştır. Bayramı kutlayan yavrularımıza bakıyorum cıvıl cıvıl. İnsan onları gördükçe gelecek için mutlu oluyor.
Eğer gençlerimizi gelecek için mücadele etmelerinde elzem olan bilgiyi, çağdaş eğitimi verdiğimiz takdirde en genç nüfusu sahip bu ülkemiz çağdaş ülkelerin üzerine çıkar.
Yöneticilerimiz gençlerden korkmamalı, onların önünü açmalı, haklı taleplerini engellememeli.
Zira gençlerimiz büyükleri kadar kendi çıkarlarını ön palanda tutamazlar daha idealisttirler.
Onların beyinlerini hurafelerle doldurmadığımız zaman gençlik her zaman ülkesinin ve geleceğinin menfaatini ön planda tutmayı bilirler. Büyüklerin hatalarına düşmezler.
TOPLUMA CAMBAZA BAK DENİYOR
Ülkemizde halkımızın geniş kesimi ilgilendiren bir sorun olduğu zamanlarda bakıyorsunuz hiç gündemde olmayan, halkın ilgisini güncel konudan uzaklaştıracak bir sorun gündeme taşınıyor.
Medya’nın büyük bölümünün de bu sorunu gündeme taşıması siyasilerin de katkısı ile ülkenin önemli konusu suni gündemler yaratılıyor bu arada unutulup gidiyor.
Özellikle bu günlerde ekonomik sıkıntının siyasi tartışmaların doruğa ulaştığı zamanlarda halk cambaza bak algısı ile topmum kandırılıyor.
Bu yöntem bugüne kadar defalarca uygulanmasına karşın halkımız yine bu oyuna geliyor. Bir süre sonra da ülkenin önemli konusu unutulup gidiyor.
Dilim varmıyor fakat insanlarımıza “balık hafızalı” denmesi böyle önemli olayları kısa sürede unutulması nedeniyle bu söz haklılık kazanıyor.
Dileğim o ki toplum daha ne kadar cambaza bak aldatmacasına kanacak, kendisi için hayati önemi olan sorunları unutmaya devam edecek.
Böyle devam ettiği sürece daha çok bu senaryolar sergilenir.
---------------------------------------------------
ADI VAR KENDİ YOK SENDİKALAR
Bir toplumda sendikalar ne için vardır.?
Kendine bağlı meslek guruplarının veya işçilerin haklarını savunmak amacıyla varlıklarını sürdürürler.
Bu görevleri nedeniyle belli bir ücret alırlar. Bu ücretler işçilerin aldığı ücretlerden kat kat fazladır. Bu ücretler işçilerin ve memurların alacağı maaşlarından ve aylıklarından kesilir.
Son yıllarda bakıyoruz. İşçi ve memur haklarını savunması gereken sendikalarımızda tık yok.
Tabanlarından gelen tepkiler bu tuzu kuru sendikacıları ilgilendirmiyor.
Daha önceleri göstermelik de olsa ara bir sorunları hakkında açıklamalar yaparlardı. Onlar da kesildi. Size koltuklarınızda oturun gününüzü gün edin diye o görevler verilmedi.
Ekonominin açmazda olduğu bir dönemde yasalar çerçevesinde sizin topluma açıklayacağınız bir talebiniz yok mu ? Her şey tıkırında mı gidiyor.
Bazı iş dallarından işçi çıkarmaları var. Bu zamanda işsizliğin ne demek olduğunu ancak onu yaşayanlar bilir.
Sizin işinden atılanlar hakkında bir açıklamanız olmayacak mı?
Her şeyi yukardan gelecek talimatlara göre mi kabulleniyorsunuz. Eğer öyleyse sizlerin oralarda durmanıza ne gerek var.
----------------------------------------------------------------------------------------------
MİLLETİN AKLIYLA ALAY ETMEYİNİZ.
Marketlerde satılan ürünlerin fiyatlarına bakıyorsunuz üzerlerinde 99 kuruşlu rakamlar. Bu resmen insanların aklı ile alay etmek anlamına gelmiyor mu?
Diyelim ki fiyat öyle , peki geri kalan bir kuruşu müşteriye veren var mı?
Bu para önemsiz olabilir binlerce , on binlercesinin birikmesi halinde büyük meblağ tutmuyor mu?
Sonra böyle kağıt üzerinde kalacak fiyatlarla halka ucuz satıyoruz aldatması yapılmıyor mu?
Düz fiyatı söyleme yerine ,bir kuruş aşağı fiyat belirtilerek halkı aldatmayla ne amaçlanıyor?
Bunlar ticaretin alengirli oyunları, kandırma yöntemleri .
Halk bir kuruş az fiyata bakarak ucuz mal aldığını sanıyor. Her nedense bu etiket oyunları son yıllarda geçerli olmaya başladı. Bizler de bunu ucuzluk kabul edip bal gibi yutuyoruz
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
MART 1917 YILINDA TAKVİMLERİMİZE GİRDİ
Türkiye’de Mart deyimi ilk kez 1917 yılında takvimlerimize girdi. Rumi takvimde yılın ilk ayıydı. Miladi takvimin 1- Ocak 1926 günü kabulünden sonra mart ayı, yılın üçüncü ayı oldu.
Mart başı 1790 yılında Rumi yılın kabulüyle hem mali yıl, hem de yılbaşı sayıldı.
Mart ayının başında Türkiye’de gün 11 saat 26 dakika; gece 12 saat 34 dakika; mart sonunda da gün 12 saat 47 dakika; gece 11 saat 13 dakikadır. Halk ağzında “kocakarı soğukları” diye anılan soğuklar bu ayda olur.
ÖLÜM SEBEBİ
Endişeli olan hasta doktoruna soruyordu:
“Doktor iyileşeceğime emin misiniz?
Doktorların bazen yanlış tedavi uyguladıklarını duyuyorum. Mesela zatürre diye yanlış teşhis koyup tedavi ettikleri hasta sonradan tifodan ölmüş.”
Doktor, ”Saçma bir şey bu” diye homurdanır. “Ben adama zatürre tedavisi yaparsam o zatürreeden ölür”
KİBRİTİN SAĞLAMI
Akıl hastasının biri kibrit kutusunu açtı, içinden bir kibrit çekti, çaktı yanmadı. Onu attı. Bir yenisini çıkardı, çaktı o da yanmadı. Onu da attı. Sonunda üçüncü kibriti çaktı ateş aldı.
Akıl hastası, “Güzel bu yanıyor onu saklayayım” dedi