Tam 72 yıl geçmiş aradan, Edirne’nin en eski, köklü ve çizgisini hiç değiştirmeden çağdaş yayında ısrar ederek  bugüne gelen gazetesi, VATANDAŞ Gazetesi’nin yayın hayatına başladığından bugüne bir insan  ömrü aşkın süre geçmiş. Dile kolay  tam 72 yıl.

Ülkemizde, bölgemizde kaç yayın organı bu kadar süre yayın hayatını sürdürebiliyor?

 Mahalli basın zor koşullarda varlığını sürdürüyor VATANDAŞ yayın hayatına başladığından  bugüne kadar, Edirne’nin en eski, köklü ve çizgisini hiç değiştirmeden  mahalli gazetesi olarak bugüne gelen  köklü ve başarılarla  dolu  yayın hayatına başladığından bugüne bir insan  ömrü aşkın süre geçmiş.

Ülkemizde, bölgemizde kaç mahalli  yayın organı bu kadar süre yayın hayatını sürdürebiliyor?

VATANDAŞ Gazetesi bu konuda bölgemizde ilklerin başında geliyor.

Bu köklü gazetenin şimdiki İŞ Bankası yanındaki eski  yerini  çok iyi hatırlıyorum.

İlk yıllar Ahşap bir binada yayın hayatını sürdürdü.. Çok dar alanda el ile kurşun harflerle haberlerin dizgisi yapılırdı. Her harf teker teker  kalıplara dizilir,daha sonra ise baskıya giderdi.

Gazetedeki resimler dahi  kalıp halinde gazete sayfalarına konurdu.

Gazetenin basımından sonra kurşun harfler yeniden yerlerine doldurulurdu.

O günleri geride bırakarak VATANDAŞ bugünlere geldi.

Gazete şimdi günün teknik imkanlarıyla deneyimli kadrosuyla  olayları yakından takip ederek çağdaş, demokrat  çizgisini muhafaza ederek okuyucularına ulaşıyor.

VATANDAŞ gazetemizin 72. Yıldönümünü kutlar daha nice yıllara ulaşmasını dilerken,  gazetede çalışıp rahmete kavuşan basın emekçilerine Allah’tan rahmet diler, çalışanlara başarı dileklerimi sunarım.

---------------------

MAHALLİ BASINI HERKES SAHİPLENMELİ

Halkın her zaman halkın  yararına olan  sorunlarını yansıtan  ön palanda  tutan  mahalli basınımızın  son yıllarda zor dönemden geçtiği biliniyor.

Bazı illerde  mahalli basının durumuna dikkat çekmek için ortak bildiriler hazırlandı, kamuoyuna sunuldu.

Edirne’de de durum diğer illerden farklı değil.

Gazetelerimiz zor koşullarda  hizmet veriyor. Bu arada meslek kuruluşlarımızın, odalarımızın  belediye ve il genel meclis üyelerimizin mahalli gazetelere yeterince sahip çıktıklarını  söyleyemeyiz.

Mahalli gazetelerin tirajları ortada. mahalli yöneticilerimizin ve   halkımızın mahalli basına sahip çıkması halinde  yerel basının ekonomik sorunlarının  nispeten hafifleyeceği kuşkusuz. Maalesef bu sağlanamıyor.

-------

EVELEME GEVELEME YOK

İnsanlarımız ekonomik sorunlar ile siyasi tercihi arasında sıkışıp kalmaları sonucu halkın  kafası çok  karışık .Özellikle parti genel başkanlarının akıl  almaz suçları içeren konuşmalarını dinledikçe hayretimiz,  şaşkınlık  daha da artıyor.

Ülkemizde her türlü önlemlere karşın, piyasanın ateşi önlenemiyorsa, pahalılık devam ediyorsa,  bunu tartışılması, halkı inandırıcı öneriler sunulması daha doğru olmaz mıydı?

Bunların gündeme taşınması halkın acil  talebi, beklentisi olduğu biliniyor. Durum  böyle  olduğu  halde  bu konuları  gündeme  getirmek  isteyenler olsa da bunların sesleri güçlü karşı suçlamalar nedeniyle  güdük kalıyor.

Maalesef her gün televizyonlarda  siyasilerin birbirini  suçlamalardan bıktık usandık.

İnsanlarımız aralarında yapılan konuşmalarda siyasetin bu üslupla sürmesinden rahatsız, fakat sesini çıkaramıyor.

İnsanların sesini duyurması gerektiği yerde suskun kalması, tepkisini suskunluğa dönüştürmesi iyiye alamet değil.

Halkımız siyasilerin ağzından daha dostane sözcükler duymak istiyor.

Siyasiler toplumu kutuplaştırıcı sözleriyle aslında kendi tabanlarını da rahatsız ettiklerini unutmamaları gerekir

Böyle hedef saptıran haberlerin televizyonlarda izleme oranını azalttığını kabullenmeleri gerekir.

-------

BİSİKLETLİ SEN DE DUR

İlimizde  yaya geçitlerinde  yayalara öncelik tanınması uygulaması çok yararlı oldu.

Edirne bir Avrupa kenti olduğunu böylece kanıtlamış oldu. Bu arada  trafik ışıklarının olduğu yerde dikkat çeken bir durum var.

Buralarda tüm araçlar kırmızı ışıkta durduğu halde bisiklet sürücüleri yollarına devam ediyor. O  anda bisikletin geleceğini dikkate almayan sürücünün yayaya çarpması  mümkün. Nitekim  bir arkadaşımız  böyle ışıkların olduğu bir yerden karşıya   geçme sırasında  bisikletin çarpması sonucu hastanelik oldu.

    Aslında   yollarda yayaların geçiş izni olduğu zamanlarda  bisiklet sürücülerinin de bu yasağa uymaları gerekmez mi?

     Ne yazık ki  bu kurala uyulmuyor.

   O anda bisikletin gelmesini görmeyen yayaların he an  bir kazaya uğraması mümkün.Buradan belirtmek isterim .

    Yollarda yayaların geçişi sırasında bisiklet sürücülerinin de  diğer araçlar gibi  durmaları , yayaların geçmesini beklemeleri gerekmez mi?

---------

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ? 

İLK KADIMIZ NASRETTİN HOCANIN TORUNUYDU

Türkiye’de ilk İstanbul kadılığını Nasrettin Hoca’nın torunu olduğu söylenen  Hızır Beş Çebi yapmıştı.

İstanbul kadılığı Fatih Sultan Mehmet tarafından  şehrin alınışından hemen sonra kurduruldu.

Kadıların evi mahkeme salonu olarak kullanılırdı. İstanbul kadısı bütün kadıların üstünde ve doğrudan doğruya sadrazamdan buyruk alırdı.

İstanbul dört bölgeye bölünmüş, her bir bölümün başına bir kadı getirilmişti. Hepsi İstanbul kadısına bağlıydı. İstanbul kadısının 1591 yılından sonra İstanbul efendisi, daha sonra da kadı denilmeye başlandı.

Belediye işlerinin denetlenmesi kadıların elindeydi. Kadının çarşıyı denetlemeden önce yola çıkan memurları bu denetlemeyi yapar, kendisi geldiği zaman da sonucu bildirirdi. Kadının görev süresi bir yıldı.

Meslek örgütünün büyük geliri vardı.1908 yılında kadılıklar adliyeye taşındı.

Yargıçlık örgütünün başlamasıyla  da kadılık kaldırıldı

------------------------------------------------------------------------------------------                      

FIKRA

“ HEY YAVRUM HEY! ATA BAK”

Temel ilk kez at yarışlarına  gidiyor, bu konuda  bilgisi olmadığı için , yarışta hiç şansı bulunmayan  bir ata büyük bahis oynuyor.

Bu arada yarış başlıyor Temel’in atı  yarışta  en geriye kalmış.

Önde koşan diğer atlara para yatıran kişiler ayağa kalkmış bağırıp çağırıyor.

Temel’de hiç ses yok.

Nasıl olsun ki, onun atı en arkada.

Fakat Karadeniz uşağı yenilgiyi kabul eder mi?

Temel’de ayağa kalkarak başlıyor diğerleri gibi bağırmaya:

“ Hey yavrum hey.! Ata bak ata. Kattı önüne hepsini kovalıyor.!” 

 ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

OTOPSİNİN MAZİSİ ÇOK ESKİ

Türkiye’de otopsi yapılmasına ilk kez 1841 yılında izin verildi.

1866 yılında kurulan Mektebi Tıbbiye Mülkiye’nin Patolojik Anatomi  bölümünde  adli otopsiler yapılıyordu. 1909 yılında İstanbul’da  bir Morg idaresi kuruldu.

İlk morg Müdürlüğüne Dr Ali Rüştü Paşa atandı.

Böylece otopsi işlemleri doğrudan doğruya  Morg İdaresi’nce yapılmaya başlandı.

Otopsi yapılmasına yargıç karar veriyordu. Otopsinin hangi durum ve koşullarla yapılabileceği yasayla belirlenmişti.

Olay yerine yargıcın gecikmesi tehlike  oluşturuyorsa, otopsi savcının gözetimi altında iki doktor tarafından yapılırdı.

----------------------------------------------------------------------

ÖZLÜ SÖZ

Eğer yürüdüğünüz yolda bir güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi hiçbir yere götürmez,hiçbir başarıya ulaştırmaz.

Bernard SHAW

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.