Rotary kulübü tarafından Ciğerci Bahri( Bahri Dinar) ile Aslanzade firması sahibi Arif Meriç’e Edirne ekonomisinin ve turizmine yaptıkları katkıları nedeniyle Lili Hotel’de plaket verildi.
Plaket törenine Rotary üyeleri katıldı. Toplantıda Edirne ekonomisinin konumu bu konuda yapılması gerekenler de gündeme geldi.
Toplantıya katılanlar çeşitli öneriler sundular.
Edirne’de turizmin gelişmesi için herkesin fedakarlıkta bulunması ve elini taşın altına koyması gerektiği, Edirne’yi tanıtan ürünlerin çeşitlendirilmesi önerildi.
Bu arada turizmde gelişen yörelerden ders alınması tartışıldı.
Saray Oteli sahibi Mehmet Eren ilginç ve bugüne kadar gündeme gelmeyen bir öneri sundu.
Eren önerisinde; Edirne ekonomisine büyük katkı yapan Yunanistan ve Bulgaristan vatandaşları için tatil günleri haricinde , pazartesi, Salı ,Çarşamba günleri bu ülkelerden turistleri çekebilmek için esnafların sattıkları ürünlerde ve verdikleri hizmetlerde %50’ye varan indirim yapmalarının bu ülkelerden turist akışını artıracağını gelenlerin birkaç gün dahi Edirne’de kalabileceği önerisinde bulundu.
Gerçekten bu öneri dikkate alınmalı. Diğer iş dallarındaki esnafların da bu öneriye olumlu yaklaşmasıyla hafta içinde komşu ülkelerden gelişi azalan turist sayısında büyük artış olabilir.
Ülkemizin ekonomik imkanları bu ülkelere göre daha elverişli. Onların paralarının değerli olması nedeniyle bu ülke insanlarının geçimi için bu büyük avantaj sağlıyor.
Odalarımız ve meslek kuruluşlarımız Mehmet Eren’in bu önerisini gündeme alıp gereğini yapmalı.
Hafta içinde uygulanacak bu indirim yurt içi turist gelişini de yükseltir.
Bu önerinin resmi ve özel kuruluşlarımızca bu ülkelerde basın yoluyla tanıtılması gerekir.
Broşürler bastırılarak sağlanacak avantajlar tanıtılmalı.
Bence bu uygulama Edirne turizmine hareketlilik getirecektir
Bu ve benzeri öneriler gündeme getirilerek Edirne’nin turizmden daha çok yararlanma yolları aranmalıdır. Yoksa birkaç ürün ve tarihi eserlerle Edirne’nin kalkınması bir noktaya gelir daha fazla büyümez.
Bu arada resmi turizm kurumlarımıza da bu tanıtımda önemli görevler düşüyor.
Bu konuda tüm imkanlar kullanılmalı yapılan yurt içi ve yurt dışı toplantılarda Edirne ekonomisi ön planda olmalı, bu konuyu kapsayan paneller düzenlenmeli.
Trakya Üniversitesinin imkanlarından yararlanılmalı. Üniversitenin de bu kalkınma hamlesine katılması talep edilmeli
KISSADAN HİSSE
Bir gün üniversitede felsefe profesörü elinde malzemelerle derse gelir.
Ders öncesi öğrencileri hiçbir şey söylemeden masanın üzerine bir kavanoz koyar.
Daha sonra kavanozu tenis toplarıyla doldurur.
Sonra öğrencilerine kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Bütün öğrenciler hep bir ağızdan dolduğunu söyler.
Bunun üzerine profesör önündeki kutuların birinden aldığı çakıl taşlarını kavanozu döker,
Çakıl taşları kayarak tenis topları arasından kavanozdaki boşlukları doldurur.
Profesör bir kez daha öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını tekrar sorar.
Öğrenciler hep bir ağızdan “ Evet hocam dolu” derler.
Profesör masanın üzerindeki diğer kutuyu açarak içindeki kumu kavanoza döker.
Kumlar da çakıl taşlarının arasından kavanoz içindeki boşlukları doldurur.
Profesör öğrencilerine yine aynı soruyu yöneltir. Öğrenciler yine “ Doldu “ diye cevap verir.
Profesör bu defa masanın altında bulunan iki fincan kahveyi alır, kavanozun içine döker.
Kahve de kavanozun içindeki boşlukları doldurur. Bunun üzerine öğrenciler gülmeye başlar.
Profesör öğrencilerine dönerek şöyle der ”Bu gördüğünüz kavanoz sizin hayatınızdır.
Tenis topları ise yaşamınızdaki önemli şeylerdir.
Yani aileniz ,çocuklarınız, anne babanız, arkadaşlarınız gibi.
Diğer şeyleri kaybetseniz de bunlar hayatınızı doldurmaya yeter.
Çakıl taşları ise sizin için daha az önemi olan şeylerdir,
yani işiniz, eviniz akrabanız eş dostunuz gibi.
Kum ise hayatınızdaki diğer ufak tefek şeylerdir.
Eğer kavanoza önce kum doldurursanız. Hayatınız için önemli olan tenis toplarına ve çakıl taşlarına yer kalmaz.
Aynı durum hayatınız için de geçerlidir.
Vaktinizi önemsiz ufak tefek şeylere harcarsanız, bu kez önemli şeyler için vaktiniz kalmayacaktır.
Dikkatinizi her zaman yaşamınızda önemli olan şeylere çeviriniz. Çocuklarınızla oynayın sağlığınıza dikkat ediniz Sevdiklerinizi kırmayın, dostluğunuzu sürdürün, evinizin ihtiyaçlarını karşılayın kötü alışkanlıklardan kaçının.
Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Hayatınızda önceliklerinizi sıralamayı iyi yapınız.
Gerisi hep kumdur.” Der
Bu arada hocaya , meraklı öğrencisi şu soruyu sorar” peki hocam bu iki fincan kahve nedir,?”
Profesör gülümseyerek” Bu soruyu bekliyordum” der.
“ Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır” diye sözünü noktalar.
FIKRA
İLK İŞ OLARAK
Ahmet eski arkadaşlarından birine rastlamıştı.
-“Nasılsın” diye halini sordu.
Arkadaşı “ bildiğin gibi..rahatsızım” diye cevap verdi.
Ahmet,” Canım hani seni bir doktora yollamıştım, gitmedin mi?Diye çıkışır.
-“ Gittim tabi..”
-“Benim yolladığımı da söyledin mi?”
-“ Söyledim”
-“ Peki ne yaptı?”
-“ Ne yapacak, senin selamını söyleyince ilk iş olarak tedavi ücretini peşin almak oldu”
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?
HAYRINA SU DAĞITMAYA 1826 YILINDA BAŞLADIK
Tarihimizde ilk Sebilci Örgütünün kuruluşu1826 yılına rastlar.
Yeniçeri ocağına su taşımak, ocağa su sağlamakla görevli kişilere “ Sebilci” denirdi.
Sebilciler, sol omuzlarındaki kırba denilen içi su dolu kösele bir tulum ve ellerinde bir tas yahut maşrapayla su dağıtırlardı.
Elbiseleri keçi derisinden bir ceket,şalvar ve külahtı.
Kırbanın altı,sebilcinin sırtındaki dört köşe tahtaya oturtulur,ağzına da musluk takılırdı.
Sebilciler, isteyene ellerindeki pirinç ya da bakır kaplarla su verirlerdi.
Sebil hayır için dağıtıldığından karşılığında para alınmazdı.