Dini bayramlar geldiğinde  tatilden yararlanıp yakınlarının yanına veya tatil yörelerine giden vatandaşlarımızın dikkatsizliği  her zaman trafik kazalarına neden oluyor. Bu kazalar sonunda  bayram günleri mateme dönüşüyor.Kazalarda  yüzlerce kişi canından oluyor.

Bu acı tablo yetkililerin tüm uyarılarına rağmen bugün de devam ediyor” Acele giden ecele gider” sözü boşuna söylenmemiş. Trafik kuralları laf olsun diye uygulamaya konulmadı. Ne yazık ki bu konuda duyarlı değiliz.

Her ne kadar yollarımız trafik akışına uygun, olsa da  bayram günlerinde  trafik kazalarında azalma olmuyor. Gerek yurt dışından ailesinin yanına gelen gurbetçiler gerekse ailesinin yanına veya tatil yörelerine giden sürücülerimiz trafik patalarını kurbanı oluyor. Kurban bayramında  yüzlerce insanımızı kurban ettik çok yazık. Bu konuda daha etkin uyarılar yapılmalı ve önlemler alınmalı.       

HERKESE DERS OLMALI.

Bayram tatilinden yararlanarak mahalleleri dolaşma imkanım oldu. Kahvelerde insanlarımızla sohbet ettim.

Toplumun sorunları birbirine benzeşiyor. Herkes geleceğinden ve hayat pahalılığından yana endişeli. Çarşı pazarda halkımız buna tanık oluyor. Her ne kadar ekonomide pembe tablo sunulsa da halk buna inanmıyor.

Bu zamlarla kış aylarının çık zor geçeceği endişesini taşıyor.Bazı fırsatçıların döviz artışlarını bahane ederek  sattıkları üremlerinde aşırı zam yapmaları halkı huzursuz ediyor.Bunun için piyasanın denetlenmesi gerektiğini savunuyorlar.

Bu arada gazeteleri incelerken dikkatimi çeken bir durum oldu.

Ulusal basında Edirne ile ilgili haberleri araştırdım. Her zaman olduğu gibi Edirne sevdalısı Ciğerci Bahri olarak bilinen Bahri Dinar’ın hem Edirne ciğerini hem de Edirne turizmine katkı yapacak haberinin basında  yer alması beni mutlu etti. Edirne’yi ancak bu yöntemlerle tanıtabiliriz. Öyle kabuğumuza çekilip, hiçbir çaba harcamadan turizmin gelişmesini beklemekle kendimizi kandırmış oluruz.

Bahri kardeşimiz Edirne’yi tanıtımda her zaman öncülük yapıyor. Başka illerden gelen insanların kendisini yakından tanıması da bunun en büyük kanıtı. Dinar,bayram günlerinde  ona yakın ulusal televizyon kanalı  ve basınla onlarca  röportaj yapmış.Buralarda yaptığı konuşmalarında Edirne’nin tanıtımını her zaman olduğu gibi  ön plana almış.

Edirne’nin tanıtımı böyle fedakarlık gösteren birkaç kişinin gayreti ile olmaz. Herkes ,ısrar ediyorum hepimiz  Bahri Dinar’ın bu Edirne fedakarlığından ders çıkarmalıyız.Bu tanıtımlar para ile olmuyor. Ulusal basın okuyucusunun ilgisini çekmeyecek haberleri yapmaz.

Edirne turizmi için bugüne kadar laf üretenler Bahri Dinar’ın çabalarından özverisinden ders çıkarmalı. Onu örnek almalı.

SİYASETİN TADI YOK

Dini Bayram günlerinde  siyasi partilerin bayramlaşma töreni yapılır.

Uzun tatilli Kurban bayramında siyasilerimizin  bayramlaşmaları oldukça sönük geçti.  CHP’de bayram  töreni beklenenden  az katılımla gerçekleşti.Bu bayram tatilini sahillerde geçirenler bir yana  evlerinde olan parti yöneticileri, belediye meclis ve il genel meclis üyelerinden katılım yok denecek kadar azdı.

Bu da gösteriyor k,i ülke Başkanlık sistemine geçtikten sonra siyasete ilgi her geçen gün azalıyor.

Her ne kadar yeni yöntemi yeterince kavramamış insanlarımızın siyasilerden, Milletvekillerinden beklentileri olsa da, bunun hayal olduğunu bu kanalla sonuç alı4namayacağını en kısa sürede anlayacaklardır.

Ülkemizde siyasetin adresi değişti. Herkes bunu kabullenmek zorunda. Ardık daha öncesinin parlamentosu yok. Milletvekillerinin söz hakkı çok sınırlı. Ülke yönetiminde alınacak kararlar bakanlar kanılı ile alınıyor. Onların da milletvekillerine karşı  sorumluluğu bulunmuyor. Bunu  herkesi bilmesinde yarar var.

BELEDİYELERİ ZOR GÜNLER BEKLİYOR

Özellikle muhalefet partisine mensup belediyeleri seçime kadar çok zor günler bekliyor. Belediye yardımlarının büyük oranda azaltılmasından sonra, belediyelerin hesaplarının bir merkeze aktırılmasının oradan harcamaların o kanalla  yapılacağının  gündeme gelmesi halinde muhalefet belediyeleri görevlerini yapmada hatta personelin parasını ödemede zora girecek gibi görülüyor.

Seçime kadar belediyelerin iş yapamaz duruma gelmesi özellikle muhalefet partilerinde  belediye başkanına karşı güveni azaltır. Parası olmayan belediyelerin rutin işlerini yapması dahi zora girer.

 Bu yükün altından nasıl kalkılır. Artık o da becerilerine kalmış bir durum. Bu zorlukları dikkate almadıkları takdirde halkın güvenini kaybederler. Hizmet gelmediği zaman  halkın desteğini almak mümkün değil….    

DOĞRU GİBİ SÖYLENEN YANLIŞLAR

Dünyada ve ülkemizde haber almada iletişim araçları o kadar çok gelişti ki, ülkenin veya dünyanın bir yöresinde meydana gelen olayların haberleri anında dünyanın dört bir yanında duyuluyor.

Doğrusu ve yanlışı ile halk bilgi sahibi oluyor.Son yıllarda  duyduklarımız, siyasetin gündemine oturan haberler iddialar “ bunlar nasıl oluyor” dercesine hafızalarımızı zorluyor.

Bu olaylarda kimin doğru kimin yalan söylediğini, kimlere inanacağımızı şaşırdık

Bakıyorsunuz kamuoyuna yasalara sığmayacak olayları yansıtılıyor.

Bu konuda belgeler teşhir ediliyor iddialar ortada geziyor.

Bunun karşılığında bu suçlamalarda suçlananlar tarafından halkı tatmin eden inandırıcı bir cevap verilmiyor.

Buna karşın suç isnat edilenler çareyi konu ile ilgisi bulunmayan  o kişileri karalayıcı suçlamalarla bu hatalarının üzerini kapatmak istiyorlar.

Bu yenilir yutulur yanı olmayan ağır ve onur kırıcı görüntüler medyamız tarafından da yanlı olarak yansıtılıyor  Bu durum  ülkemiz açısından da üzüntü verici. Toplumda  var olan , suçlamalar karşısında duyarsızlık bunların yok sayılması daha ne kadar devam edecek?

Bu konularla ilgili yurt dışından da tepkiler gelmesine rağmen bu pişkinlik,suçlamaları yok sayma “bir süre sonra nasıl olsa unutulur” beklentisinde olmak halkın devlet yöneticilerine karşı güvensizliğini arttırabileceği hesap edilmiyor mu?

Haydi, bu yönde suçlananlar kendi kabahatlerini örtmek çabasındalar. Peki, o siyasi görüşü   savunanlar ” Ülkemizde neler oluyor. Bu suçlamalarda siyasi dalaverelerde  gerçek payı yok mu” diye bir merakları, olayları sorgulamaları gerekmez mi?

Onlar nihayetinde  toplumda  bir seçmen siyasetin tepesinde  olanların tabası, onlara günahları ve sevapları ile bağımlı kimseler değil.

Siyasi parti taraftarı olmak onun hatalarını da kabullenmek ve onaylamak anlamına gelmemeli. Demokrasinin gereği budur . Bu demokrasiyi benimsemiş iktidar ve muhalefette olan tüm parti taraftarları için geçerli.

Parti yöneticileri yanlış yaptığında onları uyarmak hatalarına ortak olmamak gerekmez mi?

Bakıyorsunuz demokrasinin tüm kurallarıyla  uygulandığı  ülkelerde  bir partiyi militanca destekleyen taraftarları partisinin ilkelerini zedeleyen bir uygulamasını gördüklerinde muhalefeti dahi beklemeden kendi parti yöneticilerini bu yanlışlıkları nedeniyle kıyasıya eleştirip bu yanlışlıktan ders almalarını, cezalanması gerekirse çekinmeden  siyasi yaşamının sona ermesine  onay veriyorlar.

Ne yazık ki bizde böyle bir anlayış  ve uygulama yok “benim partim yanlış yapmaz” anlayışı siyasiler arasında hâkim olduğu için parti üst yöneticileri bu anlayıştaki seçmenlerine güvenerek yaptıkları işlerde suçlu olsalar dahi, seçmenlerinin bu suçlamalara inanmayacaklarını düşünerek hatalarını suçlarını bir başka suçlama ile gizleme yolunu seçiyorlar.

Olaylara düz mantıkla bakıp “benden senden” mantığı ile değerlendirenler aslında ülke geleceğinin tehlikeye girmesine çanak tutmuş olmuyorlar mı?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.