Uğur Mumcu için düzenlenen tören Belediye önündeki kortej ile başladı. Burada toplanan Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın ve beraberindekiler belediye bendosu eşliğinde Atatürk Anıtına kadar yürüdü. Anıtta, saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasının ardından ADD Edirne Şube Başkanı Celil Özcan tarafından çelenk konuldu.
Atatürk Anıtı'ndaki törene Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın, Belediye Başkan Yardımcıları Ertuğrul Tanrıkulu, Cenk Ergüden ve Gökçe Onur Öktem, Memleket Partisi Edirne İl Başkanı Süheyl Tunçyürek, Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi Edirne İl Başkanı Barış Ateş, CHP Merkez İlçe Başkanı Yücel Balkanlı,belediye meclis üyeleri, ADD Edirne Şube Başkanı Celil Özcan ve yönetim kurulu üyeleri ile çok sayıda vatandaş katıldı.
Daha sonra, törene Uğur Mumcu'nun anıtı önünde devam edildi. Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Celil Özcan, burada yaptığı konuşmada Mumcu'nun mesleki yaşamı sırasında doğruları söylemekten ve yazmaktan kaçınmadığını söyled. Özcan, anıttaki konuşmasında şöyle dedi:
"KALPAKSIZ KUVVACIMIZI SAYGIYLA ANIYORUZ"
32 yıl önce, 24 Ocak 1993 günü Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giden Laikliğin ve Demokrasinin yılmaz savunucusu “Kalpaksız Kuvvacı”mız Uğur Mumcu’yu saygıyla anıyoruz.
Ayrıca, demokrasi, barış ve aydınlanma yolunda hiç hak etmedikleri acı sonlarla aramızdan ayrılan, başta ilk aydınlanma şehidimiz Kubilay olmak üzere, Kurucu Genel Başkanımız Muammer Aksoy, Abdi İpekçi, Cavit Orhan Tütengil, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Çetin Emeç, Onat Kutlar, Necip Hablemitoğlu, Gaffar Okkan gibi bedenen aramızdan ayrılan tüm Devrim şehitlerimizi, rahmet, minnet ve özlemle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
İşgalle, siyasetsiz ve devletsiz bırakmakla, ordusuzluğa, yokluğa, yoksulluğa mahkûm etmekle, sayısız tuzakla, yıllar süren savaşla, Anadolu’nun birçok yerinde çıkarttıkları onlarca isyanla, kurulmasına engel olamadıkları Cumhuriyet’i, daha kök salmadan yıkmak için harekete geçen Batı Emperyalizmi ve kadim işbirlikçisi “Karşı Devrim” güçleri, yüzyıllardır hain eylemlerini gerçekleştirdiler.
7-28 Eylül 1924’te Nasturi İsyanı, 13 Şubat 1925’de çıkarılan ve 31 Mayıs’ta bastırılan Şeyh Sait İsyanı, Şemdinli, Pervari, Koçuşağı, Hakkari, Sason, Mutki, Ağrı, Tendürek, Savur, Pülümür gibi 20’ye yakın ayaklanma ve 1930 yılının 23 Aralık günü ise gözü dönmüş bu güruh, vahşeti o boyuta vardırdı ki, Asteğmen Kubilay’ın bağ bıçağı ile kesilen başı bir sırığın ucunda Menemen sokaklarında dolaştırıldı.
Türk Ulusu; Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama, gerileme ve yıkılış dönemlerinde de, Milli Mücadele sırasında da, Saltanat ve Hilafet kaldırıldığında da, Cumhuriyetin ilanı ve devrimler sürecinde de, çok partili dönemde ve günümüzde de “Karşı Devrim” saldırı ve kalkışmalarıyla hep karşılaştı. Tamamının Batı Emperyalizmi patronajlı olduklarını ve yerli işbirlikçilerce sahnelediklerini bildiğimiz gibi, hedeflerine ulaşamadıklarını ve asla ulaşamayacaklarını da biliyoruz.
Mustafa Kemal Paşa, Kuruluş ve Kurtuluş mücadelesine başladığı ilk günlerde, “En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan millettir. Bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hâkim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir.” diyerek neyle mücadele ettiklerini ve hedeflerinin ne olduğunu daha yolun başında ortaya koymuştur.
Laik, Demokratik ve Sosyal bir Hukuk Devleti olarak muasır medeniyet seviyesini aşma hedefine yönelmiş Atatürk Cumhuriyeti’ni, Kemalist ideolojisinden, Üniter Ulus Devlet özünden, Ulusal bütünlüğünden ve Dil Birliği’nden yoksun bırakarak kendi güdümünde bir Din Devletine dönüştürmek emperyalizmin 102 yıllık ham hayalidir.
Herhalde artık herkes anlamış olmalıdır ki; coğrafyamızda, Üniter Ulus Devlet değilseniz, “Laik, Demokratik, Sosyal, Hukuk Devleti” niteliklerine sahip bir rejiminiz, sağlam bir iç cepheniz, güçlü ve siyasi etkilere kapalı bir ordunuz yoksa, halkınız uluslaşamamışsa, bölge devletleri olarak (1934 Balkan Antantı gibi) saldırmazlık ve işbirliği örgütleri de kurmamışsanız bağımsız bir devlet olmayı sürdürmeniz de, emperyalizmin saldırılarından korunmanız da, barış içinde yaşamanız da, bütün kalmanız da zor, hatta olanaksızdır.
Türkiye için izlenecek tek yolun Atatürkçü Düşünce Sistemi (Kemalizm) olduğu ve BOP’un ancak, akıl ve bilim rehberliğinde Laik Cumhuriyet, Antiemperyalist Üniter Ulus Devlet, Ulusal Birlik, Hukuk Devleti ve Demokrasi güçlendirilerek engellenebileceğidir.
Yıllardır ülkemizi yönetenler keşke, Büyük Atatürk’ün eşsiz dehasıyla paha biçilmez deneyimlerinden süzdüğü altın değerindeki; Komşularımızın iç işlerine karışmayın,Kuzey komşumuz (SSCB-Rusya) ile iyi geçinin. Arap ülkelerinin aralarındaki mezhep çatışmalarında taraf olmayın, Sorulmadan akıl vermeyin! Emperyalist ülkelerin planlarına alet olmayın!” öğütlerine uysalar, O’nun devleti maceracılıktan uzak durarak namus ve liyakatla, akıl ve bilimle yönettiği için başarılı olduğunu görebilselerdi.
Bugün, Sahaya bakıldığında ise görülen, İsrail’in önünün açıldığı, “Ken’an Diyarı” (Arz-ı Mev’ud) hedefine yürüme motivasyonunun güçlendiği, topraklarını genişletmeye devam edeceği, batıya petrol ve gaz akışının güvenceye alındığı, tıpkı Afganistan, Irak ve Libya gibi Suriye’nin de daha uzun yıllar kan gölü olmaya devam edeceği ve bölgenin kolay kolay istikrara kavuşamayacağıdır.Suriye’de yaşananlar bağlamında bölgemizdeki ve dünyadaki son gelişmelerden alınacak çok ders olduğu açıktır.
Durum ciddidir. Kamuoyu doğru bilgilerle aydınlatılmalı, iç cephe bütünlüğü sağlanmalıdır. Sığınmacıları ülkelerine gönderme planı hemen devreye sokulmalı, kevgire dönmüş sınırlarımız titizlikle korunmalıdır. Anlık kimi gelişmeleri iç politika malzemesi olarak kullanma fırsatçılığına düşülmemeli, “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi ve “Devlet Aklı” ile yaşananlar doğru okunup ABD-İsrail-PYD ittifakının bölge planlarına karşı önlem alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti egemen bir hukuk devletidir.
Hiçbir egemen devlet terör örgütleri ile pazarlık etmez, onların ihanetlerine son vermek için koşullar ileri sürmelerine izin vermez.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Emperyalizmin taşeronu PKK terör örgütü ile 40 yıldır mücadele ediyor. Bu mücadelede binlerce asker ve polis evladımızı, yüzlerce öğretmenimizi, sağlık çalışanımızı, kamu görevlimizi şehit verdik, on binlerce yurttaşımız toprağa düştü, milyarlarca dolar değerinde ulusal servetimizi yitirdik.
Türkiye, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum ettiği eli kanlı bir teröristin himmetine elbette muhtaç değildir. Böyle bir izlenim doğması kabul edilemez.
Atatürkçü Düşünce Derneği olarak siyasi partilerimiz dahil tüm kurumlarımızdan devlet yönetmenin ciddi bir görev olduğu bilinciyle davranmalarını ve milletimizin duygularını incitecek, Ulusal onurumuzu zedeleyecek karar ve uygulamalardan kaçınmalarını bekliyoruz.
Ayrıca, Tarihte Batı Emperyalizmine karşı zafer kazanan ilk ve tek Ulusal Bağımsızlık Savaşı, Mustafa Kemal Atatürk Başkomutanlığında, topyekûn Türk Milleti’nin azim ve kararı, TBMM’nin sarsılmaz iradesi, Şanlı Türk Ordusu’nun kahramanlığı ve her rütbedeki Türk Subayının üstün komuta yeteneği ile kazanılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri Türk Milletinin bağrından kopmuştur ve kuruluşundan itibaren daima Atatürk’e, O’nun İlke ve Devrimlerine ve Cumhuriyet değerlerine bağlı kalmıştır. Bu bilinç ve sorumlulukla hareket eden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin genç subaylarının mezuniyet coşkusuyla Başkomutanları Büyük Atatürk’e minnet ve şükranları ile vatana, millete ve Cumhuriyet değerlerine bağlılıklarını haykırmalarının disiplin suçu sayılması asla kabul edilemez. Teğmen evlatlarımızın Atatürk’e ve kurucu değerlere bağlılık ifadeleri anayasal güvence altındadır ve gurur duyulacak bir davranıştır.
Tıpkı teğmen evlatlarımız gibi, Zaman; yıllardır unutturulmaya çalışılan Kemalizm’i, yani Atatürkçülüğü, yani Atatürkçü Düşünce Sistemi’ni anımsama, gerçek anlamıyla anlama ve uygulama zamanıdır. Çünkü; karşı devrim bir zehirdir, panzehiri de Kemalizm’dir.
Kemalizm (Atatürkçülük); Milletimizin, kendi dilinin alfabesinden 600 yıl boyunca yoksun şekilde cahil bırakılmışlığına, 400 yıl boyunca “İdraksiz Türkler” (Etrak-ı bi idrak) denilerek aşağılanmışlığına, üç asır cepheden cepheye koşturularak yoksullaştırılmışlığına ve yenilgilerle ezilmişliğine karşı, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yazabildiği tek doğru reçetedir.
Kemalizm; Milletimizin “yurdunu ve kasasını Batı’nın, vicdanını ve kafasını Doğu’nun pençesinden kurtarıp” geleceğin dünyasında yerini alma pusulası, varoluş manifestosudur.
Kemalizm; kuldan birey, tebaadan yurttaş, ümmetten millet, kadından insan, sömürgeden tam bağımsız memleket, enkazdan devlet, yokluktan varlık yaratma felsefesidir. Devleti namusla, akıl ve bilimle, ahlak ve liyakatle yönetme iradesidir.
Kemalizm; eşitsizlikleri ortadan kaldıran ilkeler bütünüdür. “Demokrasi” ancak, eşitlik ve laiklik varsa vardır. Laik olmayan bir devlet; rejimi ne olursa olsun, ne demokrasi olabilir, ne bağımsız yaşayabilir, ne bütün kalabilir, ne iç barışını koruyabilir, ne kalkınabilir, ne de vatandaşlarını huzur ve refah içinde yaşatabilir.
Kemalizm; mazlum milletlere umut olmuş, çağını aşmış, gelecekte de geçerli olduğunu ispatlamış bir ideolojidir. Bu nedenle, “Kemalist Devlet” ve “Laik Cumhuriyet” şarttır.
70 yılı aşkın süredir Atatürk’ün gösterdiği akıl ve bilim yolundan sapmalarının sonucu olarak, siyasal, ekonomik ve kültürel krizlerle karşılaşmak zorunda bırakılmış olsa da, Türk Ulusu; özgür ve eşit birey olmanın bilincine varmış kadınlarına, halka önderlik edecek aydınlarına, doğru liderlik, doğru kadro ve doğru yol haritasıyla bütün sorunları aşabildiğini kanıtlamış, laikliği de özümsemiş her yaştan milyonlarca gencine ve şaşmaz bir pusula olan Kemalizm’e sahip olmanın verdiği güvenle geleceğe umutla bakmaktadır.
Emperyalizm destekli Karşı Devrim, Laik Cumhuriyeti Orta Doğu tipi bir din devletine dönüştürme gayretini sürdüredursun, Atatürkçü Düşünce Derneği olarak biz temel ödevimizin Atatürk Cumhuriyeti’ni yeniden kazanmak olduğunun farkındayız ve Ulusumuzun ezici çoğunluğunun farkında olduğunu da görüyoruz. Ödevimizi elbette yapacağız. Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ulaşma hedefine yılmadan yürümekte kararlıyız.
Türk Ulusu, 102 yıl önce olduğu gibi yine emperyalizmi ve uşaklarını hüsrana uğratacak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalacağını dahili ve harici bütün bedhahlara gösterecektir.
Biz, Araştırmacı Gazeteci Uğur Mumcu’yu ve Aydınlanma şehitlerimizi unutmayacağız, unutturmayacağımız. O’nların katline yol açan bu değerlerin savunucusuyuz ve savunucusu olmayı ilelebet sürdüreceğiz"
Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın ile beraberindekilerin Uğur Mumcu anıtına kırmızı karanfiller bırakması ile tören sona erdi.
Bülent Sarıçiçek