Bakan Tekin’in “Eylemlere katılanlara gerekli adli ve idari mekanizmaları işleterek yaptırımlar uygulayacağız” şeklindeki sözlerini, eğitimciler üzerinde baskı kurma girişimi olarak nitelendiren Zobar, sendikal hakların Anayasal güvence altında olduğunu hatırlattı.
Eğitim-İş Sendikası, hükümetin eğitim politikalarına yönelik sert eleştirilerde bulunarak, eğitimin temel sorunlarının göz ardı edildiğini söyledi. Zobar, hükümete şu soruları sordu:
"ÇEDES projesi kapsamında imam, vaiz, din görevlisi, müftü gibi öğretmen olmayan kişilerin derslere girmesi eğitim hakkını ihlal etmiyor mu? 600 binden fazla çocuğun eğitim dışında kalması, eğitim hakkının gasp edilmesi değil mi? MESEM kapsamında 500 bin çocuk işçinin sömürü düzenine mahkûm edilmesi en büyük adaletsizlik değil mi? Okulların bütçesiz bırakılması, velilerin eğitimin mali yükünü üstlenmek zorunda kalması eğitim hakkını zedelemiyor mu? Deprem bölgelerinde eğitimi devam edemeyen çocukların durumu hakkında neden konuşulmuyor? Ücretsiz okul yemeği projesinin uygulanmaması nedeniyle öğrencilerin aç ve susuz kalmasının hesabını kim verecek?"
"EĞİTİM EMEKLERİNİ SUÇLAMAK YERİNE, ÇÖZÜM ÜRETİN"
Eğitim-İş, eğitimcilerin mücadelesinin yalnızca kendi hakları için değil, aynı zamanda tüm öğrencilerin laik, bilimsel, eşit ve kamusal eğitim alması için olduğunu vurguladı. Nedim Zobar, eğitim emekçilerine yönelik baskıların artması durumunda mücadelelerini daha da kararlı bir şekilde sürdüreceklerini belirterek şunları söyledi:
“Eğitim-İş olarak eğitim emekçilerine yönelik tehditlere boyun eğmeyeceğiz! Demokratik haklarımızı savunmaya, çocuklarımızın daha iyi bir eğitim alması için mücadele etmeye devam edeceğiz!”
Gözde Kabasakal