DOĞU TÜRKİSTAN KAN AĞLIYOR!

Çin'in Doğu Türkistan'da yaşayan Uygur Türklerine karşı sert uygulamaları, Türk Ocakları Edirne Şubesi öncülüğünde protesto edildi. Şube Başkanı Yakup Öz tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasında, “Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk varlığına karşı yürütülen bu gayrı insanî kampanya sona erdirilmelidir. Doğu Türkistan diye bir yer olmadığını, Uygurların Türk olmadığını iddia ederek tarihi ve Türk kimliğini inkar eden Çin hükümetini; Türkiye ve diğer Türk devletleriyle iyi ilişkiler kurmak istiyorsa bir an önce bu yoldan dönmeye ve Doğu Türkistan’ın Türk kimliğini silme hevesinden vazgeçmeye çağırıyoruz.” ifadeleri kullanıldı.

Çin’in Doğu Türkistan’da yaşayan Uygun Türklerine yönelik sert uygulamaları, Türk Ocakları Edirne Şubesi öncülüğünde protesto edildi. Atatürk Anıtı önünde bir araya gelen siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşu üyeleri, Doğu Türkistan ve Türk Bayraklarıyla Saraçlar Caddesi’nde bulunan PTT önüne kadar yürüdü. PTT önünde gerçekleştirilen basın açıklamasını okuyan Türk Ocakları Edirne Şube Başkanı Yakup Öz, Çin’in Doğu Türkistan’daki asimilasyon uygulamalarına bir an önce son vermesi gerektiğini söyledi.

Türk Ocakları Edirne Şube Başkanı Yakup Öz tarafından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“DOĞU TÜRKİSTAN’DAN YÜKSELEN ÇIĞLIKLA YÜREKLERİMİZ YANMAKTADIR”

“9 Aralık 1948’de Paris’te toplanan BM Genel Kurulu’nda soykırım suçunun önlenmesine ve cezalandırılmasına dair sözleşme imzalanmıştır. Bu çerçevede, Aralık ayının ikinci haftası insan hakları ihlalleri haftası olarak anılmaktadır. Bu vesileyle Türk Dünyasının kanayan yarası Doğu Türkistan meselesine, Doğu Türkistan’da sistematik bir şekilde uygulanan insan hakları ihlallerine, soykırıma dikkatlerinizi bir kez daha çekmek istiyoruz. Gözümüze uzak, gönlümüze yakın Doğu Türkistan’dan yükselen çığlıkla yüreklerimiz yanmaktadır. Neredeyse 250 yıldır Doğu Türkistan’da bir millet kan ağlarken; bütün dünya kör, sağır, dilsiz; bu hayasız, bu alçakça zulmü seyretmektedir. Ne yazık ki, milletimizin büyük çoğunluğunun yaşanan insanlık dramından haberi dahi yoktur.”

“AKAN TÜRK’ÜN KANI OLUNCA GÖZLER KÖR OLMAKTADIR”

“Çin Devleti, yıllardır işgal ettiği Doğu Türkistan’da sistematik katliamlar gerçekleştirmektedir. Türkistan kan gölü haline gelmişken başta İslam ülkeleri ve Birleşmiş Milletler yaşanan dramı görmezden gelmekte, sözde insan hakları savunucuları susmakla yetinmektedir. Doğu Türkistan’da evlerinden, yurtlarından edilmiş milyonlara, katledilen canlara kimsenin gözlerini kapatma hakkı yoktur. Türkmen soydaşlarımız toplama kamplarında tecrit altında tutulmakta, türlü işkencelere maruz bırakılmaktadır. Ne hikmetse bu vahşet, basın yayın organlarının ilgisini çekmemekte, birçok basın kuruluşu için akan Türk kanı haber değeri dahi taşımamaktadır. Ne Batı’da ne de Türkiye’de işgal altındaki Türkistan’ın çığlığı bir türlü duyulmamakta, akan kan Türk’ün olunca kulaklar sağır, gözler kör olmaktadır.”

“BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SOYKIRIMA SON VERMEK İÇİN DERHAL HAREKETE GEÇMELİDİR”

“Birleşmiş Milletler; Temel İnsan Hakları Sözleşmesi, Soykırımın Önlenmesi ve Savaş Suçlularının Cezalandırılması Sözleşmesi ve Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi ile tüm insanların can ve mal güvenliğini teminat altına almıştır. Oysa bugün Birleşmiş Milletlere üye devletlerin gözleri önünde Müslüman kanı akıtılmakta, insanlık suçu işlenmektedir. Birleşmiş Milletler insanlığın etrafında mı yoksa küresel güçlerin ortak çıkarları etrafında mı birleşmiştir? Doğu Türkistan’da akıtılan bu kanı durdurmak, yaşanan insanlık dramına son vermek insanlığın üzerine düşen tarihi bir sorumluluktur. Ama BM ya susmakta ya da gerçeklere gözlerini kapatmaktadır. Birleşmiş Milletlerin görevi, olayları takip etmek değil, olaylara müdahale etmektir. Birleşmiş Milletler üyelerinin vicdanlarının sızlaması için daha kaç Müslüman’ın kanı akmalı, kaç çocuk zehirli gazlarla boğulmalı, kaç kadına tecavüz edilmeli, kaç genç parçalanmalıdır? Bu nedenle BM, duruma müdahale etmek, olayların önlenemez noktalara gelmesinin önüne geçmek ve bu soykırıma son vermek için derhal harekete geçmelidir. Unutulmamalıdır ki, Birleşmiş Milletler, egemen güçlerin siyasi, ekonomik ve ideolojik emellerine alet olmak için değil; adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği tüm ülkelere sağlamak için vardır.”

“SESSİZ KALAN HERKES BU İNSANLIK SUÇUNA ORTAK OLACAKTIR”

“Ata yurdumuzda, bizden olan ve yüz yıllardır işgallere direnen, soykırımlara dayanan, İslam’ın, Türklüğün sancağını güneşin doğduğu en uzak noktada dalgalandıran Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi ilgisizliğin girdaplarında, cellatlara teslim eden anlayışı şiddetle protesto ediyoruz. Edirne Halkı olarak insanlık katledilmeden, yaşanan trajedi daha da büyümeden Birleşmiş Milletler Örgütünü, Doğu Türkistan’da yaşanan bu katliamı durdurmak üzere yetkili organlarını harekete geçirmeye ve etkili tedbirler almaya davet ediyoruz. Aksi halde bu katliama sessiz kalan her kurum, örgüt ve ülke, işlenen bu insanlık suçuna ortak olacaktır.”

“PEK ÇOK İNSANLIK DIŞI UYGULAMA 2 YILDIR DÜNYA KAMUOYUNUN GÜNDEMİNDEDİR”

“Yıllardır dinleri, dilleri ve kültürleri yüzünden çeşitli baskılara maruz kalan Doğu Türkistanlı soydaş ve dindaşlarımızın özellikle son zamanlarda yoğunlaşan bir sindirme ve soykırım hamlesine maruz kaldıkları açıktır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin önce tamamen inkar ettiği, mızrak çuvala sığmayınca da sözde ‘meslekî eğitim ve aşırılıkla mücadele’ adı altında meşrulaştırmaya çalıştığı post-modern Nazi kampları uygulaması, aydın, sanatçı ve bilim adamlarının sudan bahanelerle hapislerde süründürülmesi, Müslüman ailelerin evlerinde Komünist Partisi görevlilerinin ‘zorunlu misafir’ olarak bulundurulması vb. pek çok insanlık dışı uygulama iki yıldır dünya kamuoyunun gündemindedir.”

“EŞİ BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ ZULÜM POLİTİKALARINA MARUZ KALIYORLAR”

“1949’da Çin tarafından işgal edilen ve 1955’de ‘Sinkiang Uygur Özerk Bölgesi’ adıyla Çin tarzı özerk bölgeye çevrilen Doğu Türkistan’da yaşayan ve çoğunluğu Uygur olmak üzere Kazak, Kırgız ve diğer Müslüman Türk unsurlardan oluşan Doğu Türkistan halkı son yıllarda daha önce eşi benzeri görülmemiş baskı ve zulüm politikalarına maruz durumdadır. Çin Devleti, Doğu Türkistan Türklerini kitlesel bir biçimde sözde eğitim kamplarında tutmaktadır. Aydınlar, bilim adamları hapsedilmekte, müebbet ve idam cezalarına çarptırılmaktadırlar. Daha düne kadar rektörlük yapan Taşpolat Tayip Bey idama mahkum edilmiş, Uygurların haklarını savunan bilim adamı İlham Tohti’ye müebbet hapis cezası verilmiştir. Araştırmacılar yaklaşık olarak bir buçuk milyon kişinin yargılama olmaksızın kamplarda tutuklu bulunduğunu tahmin etmektedir. Bu tutuklular katı bir gözetim altında, psikolojik baskılara tabi tutulmakta, ana dillerini, dinlerini ve kültürlerini terk etmeye zorlanmaktadırlar. Kampların dışındaki Müslüman Türk halk ise çok yoğun izleme sistemleri, kontrol noktaları ve kişilerin birbirlerini gözetlemeleri gibi temel insan haklarını alenen ayaklar altına alan yollarla büyük bir baskı altında yaşamaktadırlar.”

“TÜRK’ÜN TÜM DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE ASİMİLASYONA UĞRAMASINA İZİN VERİLMEMELİ”

“Son dönemde basına sızdırılan Çin belgelerinde kamplarla ilgili talimatlar ortaya çıkmış, asla merhamet gösterilmemesi emri ifşa edilmiştir. Ortaya çıkan söz konusu kılavuzda, ‘öğrenci’ olarak nitelenen tutukluların Çin kültürüne asimilasyonu ve tutukluların sıkı gözetim altında tutulması için oluşturulan sistemin ayrıntılarını ortaya koymaktadır. Bu şekilde devam etmesi hâlinde, emsali görülmemiş bir soykırıma dönüşecek olan bu uygulama ve baskıların gündeme getirilmesi, asla Çin’in iç işlerine karışmak olarak değerlendirilmemeli; Müslüman Türk’ün, tüm dünyanın gözü önünde asimilasyona uğramasına izin verilmemelidir. Çin'in, Doğu Türkistan’da uzun süredir ‘terörizm ve dinî aşırılık’ bahanesiyle devam ettirdiği bu ırkçı tutumundan, insan hakları ve inanç hürriyeti kısıtlamalarından ve ‘yeniden eğitim kampları’ adıyla açık hava hapishanesi şeklinde kurduğu çağdaş Nazi işkence kamplarından bir an önce vazgeçmesi, yasadışı bir şekilde gözaltında tuttuğu bir milyondan fazla Müslüman Türk soydaşımızı serbest bırakması çağrısında bulunuyoruz.”

“KARDEŞLERİMİZİN EMPERYALİSTLERİN SAVAŞINDA MALZEME OLMASINA HAYIR DİYORUZ”

“Türk Ocakları, STK’lar ve Edirne Halkı olarak bizim tek arzumuz; Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk varlığına karşı yürütülen bu gayrı insanî kampanyanın sona erdirilmesidir. Kardeşlerimizin emperyalistlerin savaşında malzeme olmasına hayır diyoruz. Doğu Türkistan diye bir yer olmadığını, Uygurların Türk olmadığını iddia ederek tarihi ve Türk kimliğini inkar eden Çin hükümetini; Türkiye ve diğer Türk devletleriyle iyi ilişkiler kurmak istiyorsa bir an önce bu yoldan dönmeye ve Doğu Türkistan’ın Türk kimliğini silme hevesinden vazgeçmeye çağırıyoruz. Türk Konseyini, İslam Konferansı Teşkilatını ve Birleşmiş Milletleri Çin’e bu insanlık dışı uygulamaları sone erdirmesi için çağrıda bulunmaya ve gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz. Bu bağlamda, Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının bu konuda ortak tavır geliştirmek için bir araya gelmelerinin acil bir görev olduğu açıktır. Türk Ocakları olarak şubelerimizin ülkemizin bütün bölgelerinde bu konuda hassasiyet gösteren ve bugün burada olan sivil toplum kuruluşları ve diğer kuruluşlarla birlikte sesimizi yükseltmeleri için her türlü girişimde yer alacağımızı Türk Milletine ve dünyaya ilan ediyoruz. İnanıyoruz ki; Türk medeniyetinin bu muazzez ve mukaddes beşiği, Kâşgarlı Mahmudların, Yusuf Has Haciplerin, Osman Baturların, İsa Yusuf Alptekinlerin yurdu Türk ve Müslüman olarak kalacaktır. Ne Mutlu Türküm diyene!”

Kerem Filiz

banner8
Haberler