TOPLUMDA  KUTUPLAŞMA NEREYE KADAR?

Halkımız  son yıllarda  gazete ve televizyonlarda   objektif haberciliği özler duruma  geldi.

Bakıyoruz, basının %95’i  bir yanda %5’i diğer yanda eşit olmayan koşullarda  toplumu iki kutup haline getiriyor.

Sorunları objektif olarak tarafsız bir şekilde artısı , eksi ile  değerlendiren bir yayın organı yok denecek kadar az.

Toplumu böyle “ Senden-benden” diye iki kutuplu duruma getirmek kime yarar getirecek.

Bir televizyon kanalında  İstanbul’un iki belediye başkan adayı açık oturuma katıldı. Bu  toplantıyı değerlendiren basın organlarına bakıyoruz.

Bir bölümü bir adayın çok başarılı olduğunu, diğeri ise karşısındakinin büyük başarı kazandığını  iddia ediyor. Bu toplantıyı objektif olarak değerlendiren yazar yok denecek kadar az.

Acı olan,  kesin taraftar olan o  gözle değerlendiren yayın organları  belki de bu  toplantı başlamadan önce manşetlerini  hazırladıkları  söylenebilir.

Buna karşı, aksi görüşü savunanlar da karşı manşete göre   yazı düzenlemiş olabilirler.

Ülkemizde kutuplaşma , ötekileşme üzerine kurulan  yeni medya yapısı ile  toplum adeta bulaşıcı, sari hastalıklı durumuna geldi.

-----------------------------------------------------------------------------------------------

KENDİ  FİKİRİNDE  OLAN BASIN ORGANLARI OKUNUYOR

Ülkemizde  basını takip edenler kendi fikirlerine uygun gazeteleri okuyor, aynı görüşte olan televizyonları izliyor.

Bu arada sosyal medyada da kendi fikrinde olanları takip ediyor.

Onları yayınlıyor.

Farklı düşüncenin bulunmadığı, aynı düşüncede olanlarla insanlar aynı düşüncedeki bir yere hapsedilmiş duruma geliyor.

Kendilerinden farklı düşünen insanların görüşleri yok kabul ediliyor.

İnsanlar sürekli kendi düşüncesinin yankısını işittikçe bu düşüncelerin en doğru düşünce olduğuna iyice kanaat getiriyor onun esiri oluyor.

Böylece kendi kendimizi beğenmiş oluyor, fikirlerimizi ona göre odaklıyoruz. Bu adeta kendi kendini  alkışlama gibi bir şey, olmuyor mu?

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

BİR ZAMANLAR MERKEZ MEDYA VARDI

Daha önceki yıllarda her iki görüşü de yerinde savunan , gerektiğinde eleştiren güçlü bir medya kuruluşu olan merkez medya denilen güçlü  medya kuruluşları  vardı,      .

Karşıt görüşte olanlar,  kendi fikirlerini  test etmek için bu medyayı takip etmek zorunda kalıyorlardı.

Böylece doğru kararları  ve fikirleri oralarda test ederek  öğrenmek mümkün oluyordu.

Şimdi bu durum ortadan kalktı. Merkez medyanın taraftar medyaya yanaşmasıyla ülkemizde basın yayın kuruluşları iki kutuplu duruma geldi.

Bu bölünme öyle eşit şekilde bölünme değil. Bir yanda ezici bir çoğunlukta olan medya  diğer tarafta  yayını  sınırlı karş fikiri savunan yayın kuruluşları.

Bu koşullarda insanların gerçekleri öğrenmeleri çok güç.

Bu durum  basında kutuplaşma insanlarımızın kutuplaşmasına neden oluyor. Bu, senden ,benden anlayışının iyice yaygınlaşması toplumun her kesimine yayılır günlük yaşantıya  sirayet ederse o ülkede huzur ve güven nasıl sağlanacak?

Yaşı 60’ı geçmiş olanlar bunun ilk örneğini gördü.

O zaman da ülkemizde “ Vatan Cephesi” adında  bir kutuplaştırma  fikri yaygınlaştı. Pilli radyolarda her akşam” Vatan cephesine iltihak edenler” adında hava raporu gibi haberleri dinliyorduk.

Toplumun kutuplaşması  o topluma yarar huzur  sağlamaz.

Halk arasında birlik ve dirlik zedelerin , insanların birbirine güveni kalmaz.

Ne yazık ki günümüzde bu bölünmüşlüğü  toplumun kutuplaşmasını körükleyen  yayın organlarımız var. Bunlar halkın yararını bir görev yapmıyor.

Toplumda birbirine zıt iki görüşü mutlak görüş olarak savunmak bunun arası görüşleri yok saymak, toplumu bu iki görüşün esiri durumuna getirir.

Bu görüşlerin içinde objektif doğru haberleri bulmak mümkün olmaz.

Bugün böyle kutuplaşmaya çanak tutan basın kuruluşlarının  topluma yanlı bilgileri körüklediği bir  zamanın içindeyiz.

Dilerim bu kutuplaşma çabaları  kısa sürede son bulur.

Toplumda sadece iki rengin değil ara renklerin de olduğu  fikirlerin objektif olarak tartışıldığı günlere kavuşuruz.

-------------------------

ŞİMDİDEN BAŞLAYALIM

Edirne’de Kırkpınar öncesi  tüm kurum ve kuruluşlarımıza önemli görevler düşüyor.

Her kurum kendi alanında bulunan  kişilere  bu tarihi etkinlikte Edirne’nin tanıtımı için gayret göstermeleri, bunu fırsat bilerek Edirne’nin daha geniş alanda tanınmasını sağlamak  için çaba harcamaları gerektiği uyarısını yapmalı.

Böyle uluslararası etkinlikler  kentlerin tanıtımı için önemli imkanlarsağlar:

Kırkpınar da bizim için böyle bir fırsattır.

Bir haftalık sürede  tüm halkımız  gelen misafirlere ev sahibi olarak güzellikleri tanıtmada çaba harcarsak bunun meyvelerini ileriki yıllarda toplarız.

Turizm kenti olma iddianda olan bir ilde herkese önemli görevler düşüyor.

Bu kentte ikamet edip  Edirne’yi kötüleme yarışına girenler, aslında  Edirne’ye büyük kötülük yapıyorlar.

Edirne’yi diğer şehirlerle mukayese ederken tüm boyutları ile değerlendirmek gerekir.

Böyle durumda Edirne ile yarışacak ülke genelimde huzurlu bir kentin sayısı bir elin parmaklarını geçmez Edirne farklı güzelliği olan çağdaş bir kenttir.

Edirne’yi eleştirenlere sormak gerekir. Bu kenti kötüleme yarışına giriyorsunuz peki neden bu kentten ayrılmak istemiyorsunuz diye sormak gerekmez mi?

Edirne’yi sevelim güzelliklere sahip olalım,deryada yaşayıp deryanın kıymetini bilmeyen balık konumuna düşmeyelim.

Özellikle böyle önemli zamanlarda Edirne’yi tanıtmak için elimizden geleni yapalım.

Bu bize onur verecektir.

 ------------------------------------------------------------------------------------------

FIKRA

YÜZDE BİR İHTİMAL

Yataktan kalkamayan hasta , ümitsiz bir şekilde doktora sordu:

“İyileşme ihtimalim ne kadar doktor bey?”

-“ Yüzde bir. Fakat korkmayın. Tıp kayıtlarına göre, bu hastalığa yakalanan  her yüz kişiden sadece biri  kurtulur. Siz benim bu hastalıkta tedavi ettiğim yüzüncü insansınız. İstatistikler yanılmaz. Demek ki kurtulacaksınız