MEKTUP YERİNE TEBLİGAT

 Daha önceki yıllarda  genellikle mektup dağıtımı yapan postacılar son yıllarda mektuptan çok  borç tebliğ zarfı veya muhkeme kağıdı dağıtımına ağırlık verdi.

 Postacıların ellerindeki dağıtım ürünlerine baktığınızda mektuptan çok borç bildirim zarflarını görürsünüz. Bu ne demek oluyor?

  Halkımız  gittikçe  borçlanıyor. Bu borçlar ödenmediği zaman  tebligat yoluyla faillere bildiriliyor  Postacıların son yıllarda en  büyük tevziatı borç bildirim formları oluyor.

Bu ekonominin göstergesi sayılmaz mı?

     Mahalle muhtarları bunu en iyi tahlil ediyor. Daha önceleri kendilerine  adreste bulunmayıp  kendilerine teslim edilen birkaç borç tebliğ zarfı geldiği halde  son yılda bunların sayısının bazı günler on, yirmiye ulaştığını  söylediler.. Ne yazık ki halkımız gelirini dikkate almadan borçlanıyor veya bazı firmaların aldatıca reklamlarının kurbanı oluyor. Bir zamanlar ünlü bir siyasetçimiz “ borç yiğidin kamçısıdır” demişti. Aslında öyle değil.  Geliri olmayınca bu borçlar nasıl ödenecek özellikle bankalara olan borçlar her geçen ay katlanarak büyüyor. Ödenmesi mümkün olmayacak duruma geliyor. Bunun sonunda aile düzeni bozuluyor kavgalar başlıyor. Siz siz olun ayağınızı yorganınıza göre uzatın. Eğer bu yapılmazsa yorganından üzerinizden gittiğini görürsünüz.

SİYAHLA BEYAZ GİBİ

  Ülkemizde insanlarımız arasında tarih boyunca iki kutuplu yaşam devan etmiş. Tıpkı siyah ile beyaz gibi farklılıklar yaşanmış Geçmiş yıllarda kurulan Türk Devletleri yine soydaşları ayni soydan olanlar tarafından yıkmış.

Tarihte çok daha önceki yıllara gitmeye gerek yok. Osmanlı Devleti zamanında bakıyoruz. Padişah ve çevresinde yaşayanlar her zaman rahat ve huzur içinde sıkıntısız yaşarken.Ülkesi için savaşan gelir sağlayan kırsal kesimde yaşamını sürdüren halk yoksulluk,sefalet içinde yaşamış ve hiçbir zaman yönetimde sesi duyulmamış,söz sahibi olamamıştır.Saray çevresinden uzakta olan halk cahil ve yoksul kalmıştır.

Osmanlı Devletinin son yıllarında, gerileme devrinde Avrupa’da demokrasi hareketinin başladığı dönemde halk ile yönetim arasındaki uçurum artarak devam etti.

Osmanlı halkı yurdunun dört bir yanında devam eden savaşta cephelerde can verirken Padişah ve çevresinde olanlar yine huzur içinde yaşam sürdü. İstanbul ve büyük kentlerde bir eli yağda bir eli balda yaşadılar.

         İmparatorluğun yönetiminden hoşnut olmayanlar Avrupa’da gelişen milliyetçi hareketlerden ve ülkenin kötü gidişinden etkilenen kesimlerin İmparatorluğa karşı kutuplaşmaları sonucunda İttihat ve Terakki hareketi doğdu. Bunun karşısında ise mevcut idareyi savunan Hürriyet ve İtilaf hareketi yer aldı. Bu karşıtlık savaş meydanlarına askerler arasına da yansıdı.

Özellikle Balkan Savaşlarında ülkenin bu bölünmüşlüğünün çok zararını gördük. Yöneticiler arasındaki ikili yapı, birinin olur dediğine diğerinin olumsuz yaklaşımı, birin  olur dediğini  diğerinin asla olmaz demesi sonucunda ülke adeta ikili yönetim haline geldi .

Bu bölünmüşlük 600 yıllık imparatorluğun çöküşünü hazırladı. Cumhuriyetin ilk yıllarına da baktığımızda halk arasında ikili görüntü devam etti.

Kurtuluş Savaşı ardından Atatürk ve çevresinde olanlar Cumhuriyet ilkelerini savunurken, bir kesimi padişahlık özlemi içindeydi. Halkın bir kesimi Cumhuriyeti içine sindiremedi, eski yönetimin devamından yana tavır aldı.

Bu durum Atatürk’ü ve arkadaşlarını yeni idarenin oluşmasında çok zor durumda bıraktı Bazı milletvekilleri Meclise önerge vererek. Ülke sınırları dışında doğanlara siyasi kısıtlama getirilmesini savunarak, Atatürk’ü siyasetten dışlamak istedi.

     Fakat bunda başarılı olamadılar. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu bölünmüşlük siyaset sahnesine de yansıdı. Cumhuriyet sistemini ülkede uygulamaya çalıştıkları yıllarda Yurdun dört bir yöresinde Cumhuriyet karşıtı isyanlar çıktı. Ülkeyi yönetenler bir de bunlarla uğraşmak zorunda kaldı.

    Bu arada siyasi parti denemeleri oldu. Serbest Fırka kuruldu. Kurulması ile birlikte bu parti taraftarlarının yaptıkları toplantılar rejim karşıtlığına dönüştü. Bunun üzerine bu parti kısa sürede kapatıldı.

Daha sonraki yıllarda da Ülkede iki kutuplu yaşam devam etti. Siyasi parti girişimleri her zaman Cumhuriyet karşıtlığına dönüşüyordu. İkinci Dünya Savaşı, Ülkede Cumhuriyetin temellerinin atılması ve bu arada yaşanan sıkıntılar.Halkın yöneticilere karşı tepkisine neden oldu.

Böylece halk arasında kutuplaşma daha da belirgin hale geldi. Biriken bu karşıtlık 1946 yılında Siyasi Partiye dönüştü. Çok partili demokrasiye ilk adım olan Demokrat parti kuruldu. Bu parti kısa sürede halk arasında güçlenerek dört yıl sonra yapılan seçimlerde ülkenin kurucu kadrosundan iktidarı devraldı.

Bu demokrasiye geçiş olarak halk arasında büyük coşku ile karşılandı. Demokrat partinin iktidarının ilerleyen yıllarında yine halk arasında kutuplaşma belirgin hale geldi. Halk Vatan Cephesi ve karşıtları olarak ikiye bölündü. Bu guruplardan olanların kahveleri ayrıldı. O günleri hatırlayanlar Vatan Cepheleri yüzünden aileler dahi birbirine dargın hale geldi.

Ülke içinde toplu nümayişler başladı. Sonunda Askeri Darbe geldi. 1960 yılında hazırlanan Anayasa ilk yıllarda meslek kuruluşları ve işçiler arasında örgütlenme, sendikalaşma imkânı yarattı. Bunun ardından başlayan halk hareketleri nedeniyle “Biçilen elbise bize bol geldi” diyen yöneticiler, Anayasanın orasını burasını kırparak “ Kuşa” çevirdi.

Ülkemizde yetmişli yıllar yine fırtınalı yıllar oldu. Koalisyon dönemleri ile 1980 yılına gelindi. O zaman yapılan askeri darbe ağır aksak işleyen demokrasiyi ayaklar altına aldı.

İnsan hakları iyice tırpanlandı. Örgütlenme hakları geri alındı.Halkı dışlayan bir Anayasa ile yine fırtınalı yıllar geçirildi.Bundan sonraki yıllar hepimizin içinde olduğu yıllar.Onların da geçen dönemden pek farkı yok.Son yıllarda yaşadıklarımız bunun en belirgin kanıtı.

 Bugün de toplum arasında böyle bir endişe var. Dilerim, geçmiş yıllarda ders alarak aynı hataya düşmeyiz. Özellikle milli meseleleri siyasi çıkar amacıyla kullanılmasına izin vermeyiz. Bugünler birlik ve beraberliğe en muhtaç olduğumuz günler. Bunu unutmayalım.

kalebet - klasbahis - kolaybet - liderbahis - makrobet