Umut yaşamımız boyunca dara düştüğümüzde başvuracağımız son sığınak olur.
Bu konuda söylenmiş sayısız veciz sözlerimiz vardır” Umut fakirin ekmeği ye Mehmet ye” mealinde sözlerimiz halk arasında söylenmektedir.
Umutsuz insan geleceği kararmış ölüme davetiye çıkaran insan anlamına gelir.
Onun için hangi koşullarda olursak olalım umudumuzu yitirmeciliyiz.
Ben bu köşemde sık sık bu konu ile ilgili bir cümleyi gündeme getiririm.
"Ümitsiz olmayınız Ümit siz olunuz” diye, umuda özlemi hatırlatırım.
Gerçekten öyle inanlar dara düşse de yine bir kurtuluş refah kapısı mutlaka bulunur.
İnsan yaşamı için karamsarlık, hayattan bezmek bir anlamda canından bezmek ecele davetiye çıkarmak demektir.
Sokaklarda bıkıyoruz, insanlarımızda yaşam için bir karamsar hava var.Bakıyoruzherkes bir şeylerden şikayetçi. İnsan yaşamında şikayetler bitmez.
Önemli olan karşımıza çıkan açmazları yenme azmidir. Eğer bunları başaracak gücümüz yoksa bu bizleri aşıyorsa onun için hayıflanmaya gerek yoktur. Boyumuzu aşan sorunların çözümü kişisel çabalarla aşılmıyor. Onları aşmak için öyle sorunu olanlarla birlik ve beraberlik içinde olmak gerekir.
Bizde de bu tür beraberlik için gerekli çaba ne yazık ki yeterli . Sanırım koşullar bizleri bu alanda zorladığı zaman aklımız başımıza gelecek.
BAŞKAN GEÇ UYANMIŞ.
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları konfederasyonu Genel Başkanı Bendevi Palandöken, kamu kuruluşlarının özel sektörü, esnafları çok zor durumda bıraktığını, onlarla rekabet edecek durumda olmadıkları yolunda açıklama yapmış.
Kendisine “ Günaydın” demek lazım.
Küçük esnafın son yıllarda iyice kan kaybettiği şimdi mi aklınıza geldi.
Yıllardır ülkenin dört bir yanını saran büyük marketler, devletin küçük esnaflara gerekli desteğini vermemesi, kredi faizlerinin yüksek olması küçük esnafların birbiri ardına işyerlerini kapatmaları sizin dikkatinizi çekmedi mi?
Şimdi kalkmış devlet kurumundan yakınıyor.
Sizin yok olmanızı sağlayan tekelci sermaye büyük marketler devletin küçük esnafları yok sayması oldu. Esnafları korumaya yönelik yasa yıllardır tozlu raflarda bekliyor.
Yasa bir türlü çıkmıyor. Bu konuda ne çabanız oldu. Ülkede en çok sayıya sahip meslek kuruluş temsilcisisiniz.
Bu konuda şikayet edeceğinize esnafların sesini dinleyip bu yasanın ve esnafların benzer taleplerinin olduğu yasaların çıkması konusunda gayret gösterseydiniz.
Bu alanda yeterli çabanız oldu mu?
Siz ve sizin gibi meslek kuruluşların üst yöneticileri Ankara’nın büyülü ortamında Edirne ve benzer illerde yaşam savaşı veren küçük esnafların hangi şartlarda mesleklerini sürdürmeye çalıştıklarından haberiniz var mı?
Aslında, herkes siyasi parti üst yönetimlerinden yakınıyor, suçları onlara buluyor. Halkın sorunlarını dile getirmediğini söylüyor.
Bunlar doğru da.
Peki meslek kuruluşlarımızın, sendikaların üst yöneticilerinin onlardan farkı var mı?
Bu kuruluşlar taleplerini kendisini destekleyen kesimlerle birlikte yüksek perdeden duyursa onlar böyle rahat halkı avutan konumda olur muydu?
Bir de emeğin yoğun olduğu kesimi temsil eden sendikaların Ankara’daki temsilcileri var. Birkaç gün önce yapılan toplu sözleşme görüşmeleri sırasında Ülkenin en büyük konfederasyonu başkanının düştüğü acizliğe tanık olduk.
Bu yapıda olan bir sendika genel başkanından işçi yararına karar beklenir mi?
Türk İş Genel Başkanı Ergin Atalay’ın söylediği sözler ne yazık ki sendikalarımızdan özellikle bu konfederasyona bağlı sendikalardan tepki görmedi.
Onlar da başkanları gibi olanları kabullendiler.
Diğer meslek kuruluşlarında olduğu gibi işçilerin temsilcisi konumunda olan sendikaların başında bu tür kişiler olduğu sürece işçiler emeğinin hakkı olan ücret yerine kendilerine verilenlerle yetinmek zorunda kalacak.
Üst yönetimler kuşkusuz bu fedakarlıkları sonucu sizlerden daha çok haklara sahip olabilir ve olmuşlardır. Cesaretiniz varsa kendilerine “ Siz bu haklardan ne kadar yararlandınız, maaşınız ne kadar” diye sorunuz. Umarım bunu duyduğunuzda dudaklarınız uçuklayacaktır.Sizlerin haklarınızı savunmasa da onların koltuklarında kalmasını sağladığınız sürece sizlerin de iki yakanız bir araya gelmez.
Verilene çok şükür demekle yetinirsiniz.
Haklarınızı almak bir başka bahara kalır.
Haberiniz ola…
FIKRA
İki serseri yaka paça karakola getirilir.
Polis sorguya başlar ve sorar:
Birine “ nerede oturuyorsun” der.
Serseri hiç oralı olmaksızın cevap verir:
“Benim oturduğum bir yer yok memur bey, yersiz yurtsuz takımındanım ben” der.
Polis bu kez diğer serseriye sorar:
“ Peki sen nerede oturuyorsun”
O hemen cevap verir:
“ Onun komşusuyum”
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
KOOPERATİFÇİLİĞİN TARİHİ ÇOK ESKİ
Tarihimizde kooheratifçilik1863 yılında Mithat Paşa”nın desteğiyle “ Memleket Sandıkları” adı altında kuruldu
Mithat Paşa Tuna Valiliği sırasında ve tarım alanında başlayan kooperatifçilik, yine kişisel çabasıyla 1867 yılında çıkarılan Memleket Sandıkları tüzüğü ile bütün Osmanlı ülkesine yayıldı.
Osmanlı Devleti sınırları içinde olan köylünün borçlarının ağırlığı sonucu topraklarını kaybettiğini gören Mithat Paşa,yoksul köylüyü bu açmazdan kurtarmak, ürününü en iyi şekilde pazarlamak, ucuza üretim araçları sağlamak, üretimini arttırmak ve benzeri amaçlarla kooperatifçiliği kurdurdu.
Memleket Sandıkları Türkiye’de kooperatifçiliğin çekirdeği sayılmaktadır.
Ülkemizde kooperatifçilik terimi ilk kez 1913 yılında Aydın’da kurulan ilk kooperatif olan Aydın İncir Müstahsilleri Anonim Şirketi’yle başlamış oldu. Bu kuruluş gerçek bir kooperatif netileğindeydi.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------