GÜZELLİKLERİ ÖZLÜYORUZ

Her gün iç karartan haberler, siyasilerin birbirini karalayan söylemleri içimizi karartıyor. Televizyonu açtığımızda içimizi ferahlatan o bugün ne mutluyum ülkemiz insanlarının yüzünü güldürecek haberler dinledim deme hasreti çekiyoruz.

Biz  Milet olarak aslında böyle değildik. Eşi dostu, komşusu ile dostça geçinen yüzünde gülücükler eksik olmayan, bugünkü gibi yolda başını öne eğip gitme yerine  çevresine  selam verip  hal hatırını soran insanların yerini suskun  kaderine küsmüş  duruma geldik.

Bakıyoruz televizyonlarımızda insanların gülebilmesi için  Kemal Sunal’ın toplumun  biraz olsun yüzünü güldürecek moral kazandıracak  filmleri  sürekli oynatılıyor, halkımızdan ilgi görüyor.

Kahvehanelerde toplantılarda  insanlara bakıyorum suratları   asık  kara kara düşünüyorlar.

------------------------------------------------------------------------------------------

BİR DOKUN BİN AH İŞİT 

Nedenleri  sorulduğunda her birinin ayrı bir derdi var.Bir dokun bin ah işitiyorsunuz.

Kimisi borcundan yakınıyor, ödeyemediğini söylüyor bazıları çocuğunun okulunu bitirdiği halde iş bulamadığından  yana dertli.

İnsanın içi kararıyor.

Hüzünlü insanlar ülkesine döndük.  Halk arasında  dostça huzur içinde  başlayan bazı toplantılarda gereksiz sebeplerden  kavga çıkıyor.

Futbol maçı tartışmalarını dahi kavgaya dönüştürenler, yanından geçerken omzuna yanlışlıkla dokunan kişiye hakaret edenler bir yerde sırada beklediğiniz anda sırayı ihlal edenlerle dalaşacak  kadar sinirlerimiz gergin. Hastanelerde  böyle insanların sinirleri teskin edici ilaçlara talep  uzmanların ifadesine göre her geçen gün artıyor.

Hastalıkların özellikle ölümcül hastalıklar insanlarımızı genç yaşta  ölüme götürüyor.  Onkoloji servislerinde genç yaşta kanserle  mücadele eden insanlarımız var. Yediklerimiz , içtiklerimiz konusunda toplum endişeli.

Burada kara mizah yapmak istemem.

Halkımızın genel manzarası bu .

İnsanlarımızın morallerini yerinde olması yüzlerinin gülmesi gerekir. Bu aynı zamanda huzurumuz ve sağlığımız açısından da önemli. Her ne kadar şair.

 “Güzel günler göreceğiz çocuklar- Güzel ve güneşli günler göreceğiz- Yelkenleri maviliklere salacağız” diye güzellik özlemini satırlarına yansıtsa da, aradan bu kadar zaman geçmiş hala o güzel günleri özlemi ile yaşıyoruz.

---------------------------------------------------------------------------------  

ORGANİK DİYE HALKA YUTTURMAYIN

Ürününe halkın ilgisini artırmak isteyen açıkgöz   satıcılar   sattığı sebze meyvenin ilgi görmesi  için  mallarının  organik olduğunu ileri sürüyor.

Bir ürünün organik olması için  o üründe   suni gübre ve  ilaç kullanılmaması gerekir.

Öyle köyde yetişti  diye bir ürünün organik olduğunu iddia edemeyiz.

Organik olma koşulu taşımayan suni desteklerle  üretimi yapılan  bir ürün bahçede de  başka yerde de yetişse organik olamaz.

Organik yumurta olarak piyasaya sürülen ürünlere bakalım. Yumurtanın organiği ancak o tavuklar bahçede hiçbir suni yem yemeden doğal bitki  ile beslenip yumurtluyorsa  ancak ona organik ürün denilebilir.

Bu arada tavukların  beslendiği yerlerde  suni gübreleme işlemi yapılıyorsa o yumurtalar da organik  olduğu iddia edilemez.

Son yıllarda ticarette en avantajlı yöntem ürürünü organik gibi göstermek buna göre fiyatını yükseltip  para kazanma yöntemi  oluyor.

Aslında organik olduğu iddia edilen  bir ürünün olmanın  belgesi de olmalı.

Ülkemizde suni gübrenin girmediği üretim yöntemi  yok denecek kadar az.  Üretimi arttırmak için bu yöntemden yararlanarak üretilen ürünlerin organik olmaları mümkün değil.

O nedenle organik ürün  satıyorum yalanı ile halk aldatılmamalı.  Yetkililer organik ürün sattığını iddia edenler konusunda denetimlerini yapmalı.

----------------------------------------------------------------------------

KREŞ SORUNU İHMAL EDİLMEMELİ

 Ülkemizde aileler için olmazsa olmaz olan kreş sorununa bir türlü çözüm bulunamıyor.

Çalışan aileler evlatlarını güvenle teslim edeceği yer bulamadığı için işi terk etmek zorunda kalan  anneler var.

Çocukların bir yakının olmadığı zaman herkese teslim edemezsiniz.

O konuda eğitilmiş kişilere ve güvenli ortama ihtiyaç var.

Özel kreşler ise  dar gelirlilerin  bütçesini aşıyor, çok pahalı.

Ülkemizde en çok  çalışan aileler için kreş  büyük ihtiyaç. Genellikte bir işte çalışanlar da bu kesim olmasına karşın bölgemizde ve ülkemizde kreş sorununa el atılmıyor.

Yöneticiler ıvır zıvır uğraşıların yanında böyle çok önemli işe el atmaya gerek görmüyor.

 Devletimizin de en önemli olması gereken görevi bu değil mi?

 Geleceğin sağlıklı neslini yetiştirmek için  devletimizin kreş meselesine çözüm bulması gerekmez mi?

 Bakıyoruz, ülkemizde   her taraf özel okul , özel yurt özel kreş.

Peki devletin gençlerin yetişmesinde hiç  bir sorumluluğu yok mu?

Bu özel kurumlara ancak ekonomik  şartları uygun  olanlar gidebiliyor.

Dar gelirli aileler  kıt imkanlarıyla çocuklarını özel yerlerde,özel okul ve kreşlere verme imkanı var mı?
 Bu çalışan ailelerin bir anlamda evine kapanma zorunluluğu getirmiyor mu
?

Kreş sorununu çözümlenmesi çalışan ailelerin de huzur içinde ve daha randımanlı iş yapmalarını sağlayacaktır.

Yetkililer Kreş sorununa el atmalı.

Her alana yayılan ülke kaynaklarının geleceğin neslinin yetişeceği kreşlere kaynak bulamaması  mümkün mü?

----------------------------

FIKRA:

KRALDAN ÖNEMLİ NE VAR,?

Ülkenin birinde ilginç bir gelenek varmış…

O ülkede sıradan bir vatandaş öldüğü zaman kilisenin çanı iki kere çalınıp ölümü halka duyurulurmuş.

Eğer ölen bir asilzade ise çan üç kez, ülkenin kralı öldüğü zaman ise dört kez çalınırmış.

Günün birinde  herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme  bir vatandaşı haksız yere mahkum etmiş….

O gün kilisenin çanı tam beş kez çalmış.

Ahali bu durumu merak ederek kilisenin papazına koşmuş:

Ey papaz efendi ! kraldan daha önemli biri var mı ki, o kişi ölünce çanı  beş defa  çaldın.?

Papaz şöyle cevap vermiş:

Evet kraldan daha önemli bir şey var. Bugün adalet öldü ”demiş

--------------

BUNLARI  BİLİYOR MUSUNUZ?

İLK ÖZEL GAZETE CERİDE-İ HAVADİS

Türkiye’de ilk özel gazete 1840 yılında  William Churchill adında bir İngiliz çıkardığı Ceride-i Havadis’ti Bu gazete 1864 yılında kapandı. Yayınladığı sürede  1212 sayı çıkardı.

Başlangıçta 10 günde bir yayınlanan gazete , daha sonra haftalık oldu.

Devletten yardım gördüğünden yarı  resmi  bir nebiliği vardı.

25 Eylül 1864’te  Ruzname-i  Ceride-i  Havadis olarak  adı değiştirildi.

Ceride-i  Havadis’le  ilk Türk  özel gazetesi olan , Agah Efendinin  Tercüman-ı Ahval arasında  1860 yılında başlayan  çelişkiler,  Türk  basınında  ilk tartışma örnekleridir.

----------------------------------------------------------------------------------------------------

ÖZLÜ SÖZLER

Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse  yanlış da bilinir. Önce yanlış bilinirse  doğruya ulaşılmaz

     FARABİ

Paylaşılan bir sevinç iki kat olur. Paylaşılan bir acı yarıya iner

/ÇİÇERO

----------------------------------------------------------------------------------------------

FIKRA

      Bir genç aşık sevgilisine sordu:

 “Leylacığım neden bana hep canım diye hitap ediyorsun da adımı söylemiyorsun,”

-“ Şaşırırım da  belki yanlış bir isim  söylerim diye canım”