YİTİRİLEN ZAMANA YAZIK!..

Ekimin henüz ortaları bile değil. Değil ama havalar ekşimeye doğru uygun adım.

Bizim site doğal gaza geçiş aşamasında olduğu için soğuklarda titremeler yaşandı, hapşırık, öksürük sesleri artışa geçti.Elektirikli ısıtıcı ve klima olmasa kuyruğu titretecektik sanki. Tam o poyraz soğukları geçti , bizim doğal gaz da ısıtmaya geçti. Bu yıl erken başlayan soğuk rüzgarlar, hem şaşıttı, hem kaçırttı. Ayvalara baktım bir ara. Hem iri iri, hem de sayıca çoktu.skilerin saptamalarına göre kış, sert olacak ve uzun sürecek demekti bu.

Küresel ısınma diyor bilim adamları.. Kutuplardaki dev buzullar erimeye başlamış. Böyle sürerse neler neler olur, belli değil.

Bu yüzden mi bilinmez ama birkaç yıldır, sert kışlar yaşamıştık enikonu.

Ozon tabakası inceldi deyişi de uzunca zamandır söylenmekte. Böylece güneşten gelen zararlı ışınlar da elini kolunu sallaya sallaya yeryüzüne inmekte. İnmekle kalsa neyse, küresel tehlikeler ve zararlara da neden olmakta.

Çernobil olayının üzerinden epey zaman geçti. Ve ne yazık ki unutuldu bile. Olumsuz etkileri büyük boyutlarda olmasına rağmen, hala kondurulmak istenmekte, hangi akla hizmetse? Yayılan zararlı ışınların kolayca yok olmadığı bilinmekte oysa. Radyasyon zehirli ve zehirleyen bir gaz. Yıllarca; nerede olursa olsun kök salmakta sanki.

O zamanlar toprağın altında bile en az 70 yıl yaşadığı söylenmişti. Yine o zamanlar bölgemizde etkilenmiş, Kapıkule yakınlarındaki köylerden asit yağmurlar toplanmıştı. Çok iyi anımsıyorum, yine o yıllarda kavun karpuz ve türlü sebzeler yamuk yumuk

ve tasız, tuzsuz olduğu için yenilemez durumundaydı

Altın arayıcıları da bir başka dünya. Ormanlar yok oluyormuş, Binlerce ağaç kesiliyormuş, doğal denge bozulacakmış…Umurlarında bile değil. Köşeyi bir an önce dönme telaşı akıllarını başlarından almış.

Oysa “doğal denge” bozulursa bir gün arkası gelir. Yani çok şeyler belki dünyanın dengesi bile bozulabilir. Yani başka deyişle kıyamet kopabilir!... En azından bazı canlı türler yok olur. Dinozorların yok olması böyle bir nedenden olamaz mı?

Ağaçlar ki, yaşamın ak ciğerleri, olduğu bilinmesine rağmen acımasızca yok edilebiliyor.

Üçüncü köprü için binlerce ağaç yok edilmişti, yazık değil mi?

Ergene, Meriç, Tunca bulanık şarkılar söylüyor.Bizi yıkayıp temizleyin diyorlar, duyan varsa ne iyi. Saros Körfezi’nin geleceği ne alemde, sorgulayan var mı?.

Eski Trakya Üniversitesi’ rektörü sorunların dibine inmeye çalışan tek isim. Yıllardır bölgenin sorunlarını araştırmaları ve yazılarıyla canlı tutmakta. Bunları okuyan var mıdır?… Bir Trakyalının mutlaka okuması gereken yazılar bunlar “İstanbul Trakya’yı yutacak” deyişi de onun.Bu makalelerini tümü Cumhuriyet Gazetesince yayımlandı. Bu konuları içeren bir de kitap üretti Sayın Osman İnci.Normal görevlerini de aynı özenle sürdürmekte üstelik.

Istıranca’larda bulunan Longos ormanları susuz bırakıldığı için yok olabilir saptamasını da ilk ondan duymuştum. Susuz kalmasının nedeniyse o bölgedeki suların barajlarda toplanarak istanbul’a gönderilmesi.Yani, sularımızı İstanbul içip kullanıyor.Son zamanlarda Cumhuriyet’in verdiği MARMARA Ekinde her sayıda makaleleri çıkıyor.. Bunların da mutlaka okunması gerekir diyorum.

***

Özetle diyorum ki, yitirilen zamana yazık…

GİZ

Aç tencerelere kapakken tarhana

Zerdali çiçeğinde kanar ilk telaş

Aşkın buharlaştığı mutfak

İzler kalır yarınsız tabaklarda

Vasistastan hangi aya seslenip

Umudun telini koparan yaz

Az kanatlı gök mavisine

Katar az mavi daha

Sütlacı yanık kız

Göçe geçince

Aralık kapıdan kuşlar

Gelinciklenir Gala gölü

Dünden kalanlara

Dedem gibi gülerim ağlamaklı

Mutfaklarda bu kaçıncı yangın

Yanar tutuşur giz