GÜN BİRLİK VE BERABERLİK GÜNÜ

Ülkemiz  çok  önemli günlerden geçiyor. Ordumuz,  sınarlarımızı güvence altına almak için  seferde. Canı kanı  pahasına milli değerlerimiz için mücadele ediyor. Böyle önemli zamanlarda aramızdaki gereksiz tartışmaları  siyasi  kutuplaşmayı bir kenara bırakmak zorundayız.

Bakıyoruz tüm dünya ülkeleri birleşmiş bize karşı komplo peşinde.

Tıpkı İstiklal Savaşında olduğu gibi dost gibi görünen düşmanlarımızla mücadele etmek zorundayız.

Böyle günlerde Silahlı Kuvvetlerimizin morali en üstün seviyede olmalı. Bunu ancak birlik ve beraberliği sağlayarak sağlayabiliriz.

Mehmetçiğimizin  bu görevi başarı ile tamamlayacağına tüm kalbimizle inanıyoruz.

Ordumuzun  ülkemizin  haklarının savunmasında ne denli önemli olduğunu  Barış Pınarı Harekatında bir kez daha gösterdi.

İçerde  aramızda birlik ve dirliğimizi sağladığımız zaman bu harekatın sonuçlarını elde etmeye büyük katkı yapmış oluruz.

Son olarak diyebilirim ki gün birlik ve beraberliğin doruk noktaya ulaşacağı gündür.

Onu hiçbir zaman aklımızda çıkarmayalım.

YILDIRIM SEMTİ ULAŞIMDA SIKINTI ÇEKİYOR.

Mahalle muhtarları ile görüşüp sorunlarını belirlemek için  Yıldırım semtimize gittim. Buralara  henüz köy görüntüsünden kurtulamamış birçok hizmetlerden yoksun  kenar mahallelerimiz. Bugüne kadar yeterince sosyal kültürel ve altyapı  hizmet alamamış mahallelerimiz, Buralarda halkın oturup dinlenebileceği parklardan mahrum. Kendi yağı ile kavrulan semtlerimiz.

Burada  çoğu halkımız  tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlıyor.

Kazanova yanındaki otlak alanı da  çeltik sahasına dönüştüğü için hayvancılık da gerilemiş durumda. Mahalle halkının bana ilettiğine  göre mahallenin en önemli sorunu şehir merkezine ulaşım  konusunda zorlukları var. Araçların mahalle aralarından gelmesi mümkün değil . Mahalle sakinleri ana caddeden gelen iki  araç da genellikle çok dolu olarak geçtiği için yer bulamadıklarından yakındılar.

Yeniimaret’te Meslek Yüksek Okulu olması nedeniyle  araçlar genellikle öğrencilerle  dolu olarak geçiyormuş. Bu yöreye ek sefer yapılmasını teklif ediyorlar. Orada beklediğim sürede de Yıldırım’dan geçen araçlar  tıka basa dolu olarak geçti.

Bu konuyu ilgililere iletmem istendi. Bu bölgeler imara açılıp şehrin büyümesi  doğu ve kuzey  yerine batıya yönelse  bu mahalleler de güzelleşecek. Bazı  hizmetler zorunlu olarak buralara da  gelecek. Yıldırımlılar  şehrin genişlemesini doğu ve kuzey yerine batıya yönelmesini bekliyor.Kuzeyde yapılaşmanın Edirne havasını kirleteceğini, batıda yapılacak konutlar için böyle bir sorunun olmayacağı görüşündeler.

VERİLECEK HİZMET YERLERİNİ BİLELİM

Bakıyorum kentteki hizmet aksaklıklarının tümünü  mahalli idarelere havale edenler var. Selimiye  yanındaki kazı alanı  yıllardır yapılmıyor. Sorarsanız belediye neden yapmıyor? Diyorlar.

Mahalli idarelerin yapması gerekin görevler olduğu gibi kamunun yapacağı görevler de var. Mahallelerde insanın içini karartan demir elektrik direkleri  var. Elektrik hatları bir türlü yer altına taşınamıyor. Bu görevi de belediyenin görevi olduğu sanılıyor.

Bazı okul binalarımız atıl durumda çürümeye terk edilmiş,harabe haline gelen tarihi binalarımız, onarıma muhtaç köprülerimiz, tarihi sarayımızın  yapımı yıllardın   bekliyor.

Tüm bunlar kamunun yapacağı görevler.

Bu arada sit alanı olan yerlerde mahalli yönetimlerin görevinin çok zor olduğunu unutmamak gerekir. Vatandaşlar olarak mahalli idarelerin aksaklıklarını çekinmeden söyleyelim.yetkilileri uyaralım Bu arada kamunun yapması gereken işlere de aynı hassasiyeti gösterip sesimizi duyuralım.

Selimiye yanındaki kazı alanı neden yıllarca bu haliyle bekliyor?

Bunun sebebini de araştıralım.

Edirne’ye bazı kamu hizmetlerinin neden çok az ulaştığının muhasebesini yapalım.

Mahalli idarelere gösterdiğimiz duyarlılığı kamu hizmetleri için de gösterelim.

Yoksa tüm aksaklıkları belediyelere yüklersek  işin içinden çıkamayız.

Kamu ile mahalli idarelerin görevlerini belirleyip ona göre tavrımızı koyalım.

---------------------------------------------------------------------------------------------

HER ÇALIŞANIN BİR İŞ YÜKÜ OLMALI

 İŞ- KUR tarafından mahalli idarelere veya başka kurumlarımıza geçici işçiler veriliyor.

Ülkede işsizliği önlemeye yöneylik bu girişimi  bir anlamda olumlu karşılamak gerekir.

Peki,  çalışmak için alınan bu  işçiler için çalışacakları alanlar yeterince  belirleniyor mu?

Bakıyoruz, bazı kurumlarda il  ve ilçe belediyelerinde çalışan geçici işçiler  çoğu kez belli bir  iş yapmadan, yeterli emek sarf etmeden mesailerini tamamlıyor.

Bunu bize  konu hakkında bilgi sahibi  vatandaşlarımız söylüyor.

Geçici işçi alan  kurumlarımız,  kendi bütçelerinden para çıkmadığı için bünyesine aldıkları bu kişileri “gününü geçirsin, nasıl olsa geçici işçi beni bağlamıyor” diyemez.

O  geçici işçilere ödenen paralar devletin bütçesinden, bizlerden kesilen paralardan çıkıyor,  orada herkesin alın teri var.

Tüm  kurumlarımızın  çalıştırdıkları geçici işçiler için iş taksimi yapmalı  belli bir alanda çalışmalarını sağlamalı. Onların işsiz gibi günlerini  tamamlamaları işçiler   için de sıkıcı oluyor.

Eğer bir göreve gelmişse orada  alacağı ücrete karşılık  belli bir görev  yapmalıdır.

---------------------

FIKRA

RAHMETLİ ÖĞRETMENİMİZ

Okulda bir sınıf öğrencilerinin  toplu resimleri çekiliyormuş.

Öğretmen bu çocuklara neden resim çektirdiklerini anlatıyormuş.

Öğretmen:

“ Bu resimleri çok iyi saklayın çocuklar.

İleride çocuklarınıza torunlarınıza bu resimleri gösterirsiniz.

Okuldaki arkadaşlarınızı tanıtırsınız.

Bak bu okul arkadaşın Ali. Bu Ayşe dersiniz.”

Bu arada sınıfın en yaramaz çocuğu Hasan arka sıralardan  bağırır:

 “ Bu da rahmetli öğretmenimizdi ” demiş.

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

İŞLEME SANATI ORTA ASYA  TÜRKLERİNDEN  BU YANA VAR

Tarihimizde işleme sanatının başlangıcı Orta Asya Türklerine kadar uzanır.

 İbrişim, iplik ve  ipeğin ana vatanı doğu olduğu için ,işleme sanatı da buralarda gelişmiş, daha sonra yapılan göçlerle batı ülkelerine de yayılmıştır.

Hun Türklerinin kadınları işlemelerde çok ustaydılar.

Orta Asya Türklerinin kullandığı her işte değişik örneklere rastlanır.

Gergef, kasnak gibi işleme araçları o günlerde gündeme gelmiştir

FIKRA

EVDE CEREYAN YOKMUŞ

 Neriman hanıma gelen misafir evin kızını ortada görmeyince sormuş:

 Kızımız nerede ortalıkta görünmüyor:

 Ev sahibi hava akımını kastederek:

“ Geçen gün size gittiğinde cereyana kapılmış şimdi hasta yatıyor” demiş

 Bu söz üzerine misafir hanım öfkelenmiş:

“ komşum bizim evde  cereyan ne arar; sen de bilirsin ki  biz gaz lambası kullanıyoruz”