Dinimizce de israfın haram olduğunun belirtilmesine karşın yiyeceklerini bizim kadar israf eden, yiyecek artıklarının çöpe atıldığı bir ülke çok az.
Toplu yemeklerin yapıldığı toplantılarda dikkatimi çekiyor. Yemek masalarında yarı yarıya kalan yemekler çöpe atılıyor.
Aslında buralarda da self servis olması gerekir. Etkinliğe davetli kişiler yesen de yemesen de önüne yığılan yemekler yerine gidip yiyebileceği kadar yemek alır.
Böylece önünde artık yemek kalmaz. Yemekli toplantılara katılanların önüne yese de yemese de herkese eşit oranda yemek servisi yapılıyor.
Belki gelen kişi rejimdedir belki de karnı toktur, ona aldırmadan yemek dağılımı oluyor. Bunun sonucunda da belki onlarca kişiyi doyuracak yemek artıkları heba oluyor.
Gelecekte bizi zor günler bekliyor. Suriye harekatının ekonomiye yansıması olacak. Halkımız zorunlu olarak tasarruf yapmak zorunda kalacak.Kış ayları geçimin zorlaştığı aylardır ,özellikle dar gelirliler için bu aylar çok zor geçecek :
Bir de zamlar gündeme gelirse bu zorluklar daha da artacak. Onun için herkes ayağını yorganına göre uzatmalı. Yoksa geçim koşulları dayanılmaz boyuta ulaşır.
GÜNCEL SORUNLAR GÖZARDI EDİLMEMELİ
Ülkemizde işsizlik oranları açıklandı. Ne yazık ki bazı basınımız buna yer verme gereği dahi duymadı.Özellikle gençlerimiz arasındaki işsizliğin her geçen gün artarak dayanılmaz boyuta ulaşması ülkemizin en önemli sorunu olarak görülmeli.
Açlık, geçim sıkıntısı insana yapmayacağı şeyleri yaptırır .Aile kavgalarının toplumda baş gösteren huzursuzlukların ana kaynağından biri de budur.
İş alanlarının daralması bazı sanayi kollarının durma noktasına gelmesi işsizliği tetikliyor.
Her gün işsizlikten yakınan iş arayan insanlarla karşılaşıyoruz.
Bu bazı işverenlere ucuz işçi çalıştırmak için cesaret veriyor.
Bugün sıkı bir denetim yapılsa çalışanların kaçının sosyal güvence altında olduğu , sigortalı çalışan sayısının ne olduğu ortaya çıkacak.
Güvencesiz çalışmadan huzur ve verim de bekleyemezsiniz. Sendikasız , güvencesiz çalışan insanlar haklarını arama yoluna gitse işveren kapıyı gösteriyor.
İşverenler için yeni eleman arama sorunu yok arkada sırasını bekleyenlerle dolu. Böyle bir ortamda nasıl insanlar huzur içinde olsun?
Bu sorunlar her an başımızı ağartacak ertelenmesi mümkün olmayacak sorunlar.
Hangi koşullarda olursa olsun bu konular gündemden düşmemeli.Bazı çevreler “gün bu konuları tartışma güne değildir” diyebilir. Bu konular hiç bir zaman gündemden düşemez. Özellikle 14 milyon işçinin çalıştığı bunlardan ancak 1,5 milyonunun sendika güvencesi altında olan bir ülkede insanların iş güvenliği her şeyden önemlidir. Savsaklanamaz.
MUHTARLAR VE MAHALLİ BASIN
Mahalle ve köy muhtarlarımız kendi semtlerinin ve köylerinin en yetkili devlet temsilcisi konumundadır.
Muhtarlarımızın her zaman bu sorumluluğun bilincinde olmaları gerekir.
Mahalli basınımız da muhtarlarımızın sorunlarının çözümüne en çok katkıyı yapar. Yerel basınımız her zaman yörenin sorunlarını duyuran onlara duyarlı olan yayın kuruluşlarıdır. Muhtarlarımızın da mahalli basınla iyi ilişkiler içinde olması ve mahallenin sorunlarını mahalli basına iletmeleri sorunlarının çözümüne büyük katkı yapar . Geçmiş dönemlerin arşivlerini karıştırdığımızda bunu görürüz..
Bu durunu önemsediğim için ETV’de görevli bulunduğum yıllarda “ Mahallemiz Muhtarlarımız” diye mahalle muhtarlarıyla ve köy muhtarlarıyla televizyonda sorunlarını kapsayan canlı yayın programı yapardım.
Bu program öncesi muhtarlarımız mahalle ve köylerindeki sorunları bize iletir oralardan görüntü alırdık.Bunlar yayın süresinde görüntülü olarak muhtarların konuşmaları eşliğinde ekrana yansırdı.
Böylece mahalledeki sorunların çözümüne muhtarlımızla birlikte katkı yapmış olurduk.
Bir anlamda özel ve resmi kurumlara yapmaları gereken hizmetleri hatırlatma göreve yapıyorduk.
Bu programlar çok ilgi görüyordu.
Bugün için aynı durumun muhtarlarımızın da katkısıyla mahalli gazetelerimizle de sağlanır.
Ben istiyorum ki, muhtarlarımız mahallelerinde ve köylerindeki sorunları mahalli basına iletsinler günümüzde iletişim imkanları buna elverişli. Bizler de onların sorunun çözümüne katkı yapmaya her zaman hazırız
Bazı muhtarlarımız mahalli basına gereken önemi vermiyor. Çözümlerini başka yerlerde arıyor..
Bu kişilere sormak gerekir, başınız sıkıştığında ilk başvuracağınız yer neresi oluyor? Anında mahalli basına başvurmuyor musunuz?
Bu bir öneri. Muhtarların bu bağlantıyı yeterince yaptığı kanısında değilim. Bugüne kadar mahalle ve köy muhtarlarımızın mahalli basını ziyaret etmeleri de söz konusu olmuyor.
Muhtarlarımızın şundan emin olmalarını isterim. Sizin sorunlarınızı çözmede en etkili yayın organınız mahalli basındır.
Muhtarla ile mahalli basın arasında gerekli irtibatın olmaması, kopukluk, sorunlarının çözümünü geciktireceğini seslerini duyurmalarına engel olabileceğini muhtarlarımızın bilmelerini isterim.
SEBEP SENSİN
Maria’nın vefat eden kocasını mezara gömerler. Cenaze kafilesi gömü işini tamamlayıp mezarlıktan dönerken, ölenin kocası olan kadıncağız papazın yanına sokulup ve kendisine sorar.-“Rahmete kavuşan kocam Peter’ciğim şimdi acaba nerede dersiniz muhterem peder?”der
Papaz:
-“ Olsa olsa cennetin kapısındadır
Maria:
-“ Allah Allah neden cennetin kapısında olsun? içeri giremiyor mu acaba?”
-“ İyi adam olduğu için içeri girmesine müsaade ediyorlardır, ama boynuzları o kadar uzamış ki, kapıdan geçebilmesi için cennetin kapısını genişletiyorlarmış.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
İÇOĞLANLARI ÖRGÜTÜNÜ YILDIRIM BEYAZIT KURDU
Tarihimizde ilk İçoğlanları Örgütü Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt tarafından kuruldu. Devşirmelerden titiz bir seçim sonucunda alınan içoğlanları Edirne, Galata, Sultanahmet’teki İbrahim Paşa ve İskender Çelebi Saraylarında özel eğitim ve öğretim gördükten sonra çeşitli saray görevlerine getirilirdi.
İçoğlanı olarak alınacak devşirmeler devlet merkezine getirildikten sonra Divanı Hümayun’a verilirler, padişah arz odasında bunları bir bir görürdü.
Padişahın buyruğu üzerine Kapıağası devşirmelerin içinden en yakışıklı, en güler yüzlü ve en güzel vücutlusunu seçer, geri kalanları Acemi Ocağı için Yeniçeri Ağasına yollardı. İçoğlanları üç ayda bir aylık alırlardı.
BORÇ MESELESİ.
Mişon’un Salamon’a bin lira borcu vardı. Bu yüzden de geceleri uyku uyuyamıyordu.
Bir gecen borçlu olduğu Salamon’un kapısını çaldı.
“ Salamon” dedi.” Benim sana bin lira borcum vardı ya…Onu ödemeyeceğim,,,”
Salamon:
“ “ Neden kuzum,?”
-“ Neden olacak? Bugüne kadar benim gözüme uyku girmedi. Bundan sonra da senin gözüne uyku girmesin “
-------------------------------------------------------------------------------------------------------
ÖZLÜ SÖZLER
Uyuyan insanı uyandırabilirsiniz. Uyanmak istemeyen insanları uyandırmak mümkün değildir
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Evinizde çok büyük kütüphane olacağını, kafanızda yeterli bilgi olması daha iyidir.
SEYLAN ATASÖZÜ