NEDEN OLMASIN ?

Edirne’de bir süre sonra ülke genelinde olduğu gibi yılın ahisi seçimi yapılacak.

Ahilik  Osmanlı döneminin ticari hayatta en önemli ve köklü geleneklerinden  biri  esnaflarda komşunun hakkına saygıyı dürüstlüğü  ifade eden bir gelenekti.

Çarsıda bir esnaf  sabahları  siftah yaptığı zaman  ikinci müşteri  geldiğinde “ ben siftah yaptım  yanımda aynı işi yapan arkadaşımdan  alışveriş yapınız” anlayışı ahiliğin özünü  oluşuluyor. Bu arada  eski bir gelenek olan  çarşıların sabahları  dua ile açılması  geleneği bazı yörelerde  sürdürülüyor.

Edirne’de her yıl çeşitli meslek önderlerinden  yılın ahisi seçiliyor. Bugüne kadar her nedense sanayi esnafları  ve diğer esnaflarımızdan  ahi seçimi yapıldı. Onların dışında,  örneğin yıllarını  ikinci el kitap toplayıp halka kültürel hizmet sunan  bu işi uzun yıllar sürdüren  Resul Açıkel gibi  mesleğinde önder ve örnek olanlar ahilik değerlendirmelerinde  dikkate alınmaz.  Aslında ahilik değerlendirmesinde  farklı meslekler bunun arasında kültürel hizmetler de dikkate alınmalı.

Osmanlı devleti döneminde kitap satıcıları bulunmayabilir. Bu resul Açıkel gibi  yıllarını bu işe vermiş  kimselerin dikkate alınmaması anlamına gelmez.

Yılın ahisi seçiminde sadece Osmanlı Devrinde  mevcut olan mesleklerle sınırlandırılamaz. Daha sonra gelişen meslekler de dikkate alınmalı.

Böylece seçimde, belli sanat dallarının dikkate alınmadığı bunların arasına günümüz sanatlarının örneğin  Resul Açıkel gibi uzun yıllardan bu yana  2. El kitap satıcıları da bu seçime dahil edilmiş olur. Yıllarca  bu mesleğe hizmet etmek  halka kültür hizmeti sunmak  ekonomik durumu yerinde olmaya insanlara kitap sağlamak  diğer sanatlar kadar değerli  olduğu bilinmelidir.

****************************************************

DİKKATE  ALINMALI

Selimiye Camisi  ile  müze arasında mezar taşlarının yer aldığı  “ Osmanlı mezar taşları” sergisi yer alıyor.

Bu mezar taşları farklı mezarlıklardan   toplanan taşlardan oluşuyor. Bu mezar taşlarının altında o kişilere ait mezarlar bulunmamaktadır. Bu mezarların kime ait olduğu da belli değil. Ülkemizin bir başka yöresinde böyle, sadece mezar taşlarından oluşan bu yer  bir müze görüntüsü verilen bir başka yer var mıdır bilmiyorum.

            Aslında Osmanlı dönemine ait bu mezar taşları  yakınında bulunan  müzenin  bahçesindeki mezar taşlarının içine taşınabilir.  Zira müzenin bahçesi bunun için çok müsait.

Bakıyorum bazı vatandaşlar mezar taşlarını görüp burada mezarların bulunduğunu sanarak dua ediyorlar. Bu ne kadar doğrudur onun yorumuna girmek istemem.

Selimiye Camisinin çevresi açık olması ve İlimize gelen yerli ve yabancı turistlerin rahatlıkla gezip dolaşacakları  yerlerin olması gerekir.  Bugünkü duruma baktığımızda Selimiye’nin bir yanında yıllardır çözüme kavuşmayan kazı çalışmaları nedeniyle halka kapalı bir yanında  otopark ve park bulunuyor diğer tarafında da  mezar taşları yer alıyor. UNESCO tescilli dünya kültür mirası olan bir eserin çevresi böyle olmamalı. Halkın gezip dolaşacağı gerektiğinde  toplu olarak bulunabileceği alanlar olmalı.

          Bölgeye gelen  turistler bu duruma büyük tepki gösteriyor.  Turistler  böyle değerli bir eserin çevresinin açık olması gerektiği, başka ülkelerde bu tür eserlerin çevresinin meydanlarla kaplı olduğunu ifade ediyorlar. Bu eleştirilerde haksız da değiller.

Bu işe şimdilik az da olsa katkı sağlayacak olan mezar taşlarının bulunduğu alan boşaltılıp  taşlar müzenin  bahçesine taşınıp burası   halkın gezinebileceği  bir alan olarak kullanılamaz mı?

 Gerçi  bu tür eserlerin bir yerden alınıp başka yere nakledilmesi çok zor fakat, halkın yararı dikkate alındığında  olması gerekli şeyler değil mi?

 ******************************************************************

FIKRA

TASLAK OLARAK YARATILMIŞ

 Kocası karısına öfke ile sordu:-“ Erkeğin önemi şundan belli ki, cenabı hak bile onu  kadından önce yaratmış.”

 Erkeğin bu konuşması üzerine  karısı hemen cevabı yapıştırdı.

-              “ şaşarım aklına, bir sanat eseri yaratmak için  önceden  bir taslak  yapmanın adet olduğunu  bilmiyor musunuz ?

****************************************************************

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?

               

 İLK KADIN TİYATROCULARIN TAMAMI ERMENİ’YDİ

Türkiye’de ilk kadın tiyatro oyuncusu Ermeni asıllı İstepan  Ekşiyan’dı. Agavnihamoyan ve  Hekimyan topluluğu ile sahneye çıkan Agavni  Kegorkya  da bunlardan biriydi. Ancak bu gönüllü oyunculara karşılık  sahneye profesyonel olarak çıkan kadın oyuncu  Arusyak Papazyan oldu. 14 Aralık 1861 yılında sahneye çıkmış daha sonra onu başkaları izlemişti.