Her evde bir iki TV, her kapı önünde en az bir araba… Evlerin içleri de başka şaşkınlık. Konfor ve gösteri yarışı sanki.
Olmasın mı?
Ne demek. Elbet olsun, olmalı. Gözümüz yok ama neden olsun diyenlerden değilim:
Ancak evlerin çoğunda (Üniversite bitirenler de dahil) bir minik kitaplık bile yok. Olmasın mı? Gereksiz mi?
Neden olmasın ki, ve neden gereksizmiş?
Çocukluğumuzda böyle bolluk yoktu. Şimdilerde ise, köylerde bile kitaplık var. Ama en az uğranılan yerler.
Kitap okuma olayı bitti diyenler, haklı mı ne?.
Oysa okumak, en basit yaklaşımla ufkumuzu açar, yaşlandıkça gerilemeye başlayan zekamıza dur, der. Daha bir çok yararı var. Bu nedenle boş ver kitabı okuyup ta ne olacak? Diyemeyiz, aşla diyemeyiz.
Ancak çok okunanlar, evimizde bir köşede biriken kitaplarımız da var. Yemek kitapları, futbolla ilgili olanlar, çizgi ve pembe romanlar..
Mahallemizdeki kıraathaneye (okuma evi) giderim bazen. Bir çok gazete.
Okuyanlar da az değil. Ama bilmece çözenler, spor sayfalarını eskitenler daha çok. Gazeteleri babasının malıymış gibi uzun süre iştigal edenlerin de maşallahı var hani.
Çoğalan kütüphanelerin önemini yitirmeye başladığını söylemeye bilmem gerek var mı. TV’ler ve özellikle internetler şimdilerde daha ilginç ve çekici. İnternetzedeler giderek artmakta ve obeziteyi davet etmekte.
Öğretmenler ödev vermese kütüphanelerin önemi belki de iyice azalacak.
Korsan kitap olayı da el koyulması gereken başlı başına önemli bir konu. Daha doğrusu ele alınıp çözümlenmesi gereken bir konu bence.
“Bir ekmek, bir gazete” bu noktaya gelebildik sonunda.
Çocukluğumuzda gazeteler bile doğru dürüst satılmazdı. Başka bir deyişle evlerin çoğuna girmezdi.
Yıllar önce panayırda gazete satmaya çalışan bir arkadaşa, bir kadın, “cinayet haberleri var mı” diye sorduğunu bugün bile anımsıyorum.
O yıllarda okur-yazar olanların sayısı da çok azdı. Arapça’nın zorluğu, öğretmenlerin yetersizliği, rahle, falaka…ve mahalle mekteplerine rağmen bu oran oldukça düşüktü.
Latin harfleri gelince, “millet mektepleri” açılınca hızla arttı bu oran.
Daha eski yıllarda eğitim konusunda da halk kaderiyle başbaşaydı. Köylerde okul bile yoktu. Halk yalnızca vergi veriyor ve askere alınıyordu.
Kızanlar olsa bile bu çok önemli bir yaşam tarzıymış.
Yalansa, yalan değil yaniciğime!...
Kitap demek akıl demektir. Kitapsızlar neler neler yitirdiklerini bir bilseler hemen başlarlardı, kanımca.
Cehalet, yobazlık, şiddet… gibi yanlışların ivme kazanmasında bu olgunun yeri yok mu dersiniz?
Kitap düşmanlığı, kitap yakmalar… Her dönemde ne yazık ki olmuş; her yerde ve her dönemde.
İnsanca mı sizce?
Çok okunanların yanına uğramayın bence.!