30.Ekim. 2020'de saat 14.51’de çok şiddetli (6.9)da bir deprem oldu. Bizim buralardan bile duyulduğuna göre, demek ki tüm Ege Bölgesi veMarmara olduğu gibi sarsılmıştı.
Ben uzanmış gazete okuyordum. Bir ara bir kıpırtı duyumsadım. Ne oluyor derken avizeye baktım, sallanıyordu. Anladım bir deprem olduğunu. Önce önemsiz gibi geldi bana. Bir ara Yunanistan dendi. Orası da etkilenmiş elbet (İki öğrenci hayatını kaybetmiş).
Doğaldır ki, hemen TV kanallarına baş vurduk.
Ve böylece Depremin merkezinin İzmir olduğunu öğrenmiş olduk. Ve daha çok telaşlandık. Çünkü kızım eşi ve iki çocuklarıyla İzmir’de yaşamaktaydı. Haberler geldikçe deprem değil kıyamet kopmuştu oralarda sanki. Neyse ki, eşim kızımızla zar-zor da olsa bağlantı kurmuş, sağlıkları konusunda bilgi almıştı. Biraz rahatlamıştık ki ölenler, yaralananlar…sayısal olarak artmaya başlayınca yeniden kocaman bir hüzün bulutu yüreğimizi sarıverdi. Nasıl üzülmez, nasıl kahırlanmazsın insansan.
Doğal afetler ve can kayıpları ülkemizin önemli dertlerinden,
Hem de çok önemli. Kurtarma çalışmaları da olağanüstü. Son gelen bilgilere göre kısa sürede yüz insanımız, canımız kurtarılmış. Çalışmalar henüz bitmemiş, devam etmekte. Hele halkımızın hassasiyeti olağanüstü., dünya da öyle.. Demek ki “İnsanlık ölmemiş” demenin yeri ve zamanı, sanırım.
Bu kez İzmir’i vurdu. Merkez üssü Bayraklı ilçesi ve çevresi. Belki de Kurtuluş Savaşından sonra güzel kentimizin dağlarında ilk kez çiçekler açmadı, ne yazık ki. Umarım bu felakette kısa zamanda normale döner.Önlemler, önlemler, alındı alınıyor çünkü.
Zaten bir pandemi dönemiyle sarsılmıştık. Bu sarsıntı bile hala sürmekteyken acı üstüne acı; nasıl da can sıkıcı…
Bunlar da yetmiyormuş gibi depremden sonra bir de tsunami. Yani felaket üst üste gelirmiş derler, aynen öyle.
Ülkemiz deprem bölgesinde. Yıllardır bilim adamlarınca bu gerçek dillendirilmekte. Deprem değil, binalar öldürür denmesi, boşuna mı? Yerleşim birimlerinde depreme dayanıklı yapılmalı binalar… Boş bir saptama değil. Bir ara deprem vergisi çıkarılmıştı. Bildiğim kadarıyla kaybolup gitti.
Bu arada yobazca açıklama yapanlara ne demeli, bilemem.
Nasıl kafalar bunlar, çağın gerisinde değil çok gerisinde.
Canından olanlara rahmet yaralılara acil şifa, yakınlarını yitirenlere ve Türk halkına geçmiş olsun dileklerimi ve baş sağlığı diliyorum.
----------------------------------------------------------
Yılların dostu Süreyya Eryaşar’ı da böyle bir zamanda üç yıl önce yitirmiştik. Bu büyük depremden sonra bu sanatçı dostumun deprem şiiri aklıma düştü:
DEPREM 83
İşte gözleri anacığımın
Dimdik, kupkuru, göğe doğru
Gövdesinde kerpiç duvar
Kollarında yarım kapı
İslenmiş çıplacık ayağı
Yanık toprağından ocağın
Güpür güpür yüreciği, direngen
Üpür güpür yüreciği, direngen
Dün gceden kulaklarında
Çağıltısı, türküsü
Her gece yatsılayın varırken
Sabırsız uykularımın
…
İşte parmağı anacığımın
Azcık ötesinde gövdesinin
Birşeylere gösteriyor sanki
Ama neyi, ama kimi
Yoksa son sözü mü, çağrısı mı
Daha ben bilemem ki
Bir parçacık eteği çıkmış şuracıkta
Tutsam, çeksem, sallasam
Bir şeycik söyler mi ki
Topraklar dolmuş ağzını
Öpsem anacığımın
Süreyya Eryaşar