Görkemli törenle temeli atılan sayısız yararları sıralanan Karaağaç semtindeki Kanal Edirne’nin içi bugün çöplük haline dönüşmüş vaziyette.içinde su yok, bataklık haline gelmiş durumda.
Çevrenin kanalizasyonu bu kanala akıyor.
1500 dönüm verimli arazinin kazılmasıyla yapılan kanalın topraklarının bazıları çukur alanlara atıldı, bazıları ise çevre çiftçileri tarafından değerlendirildi.
İtalya’daki Po Ovası toprağından daha değerli olan alüvyonlu toprak kanala feda edildi.
Çevre sakinleri kanalın taşkınlara bir yararı olmayacağı yönünde ısrarlarına rağmen yüksek maliyetle bu göstermelik kanal yapıldı.Bugüne kadar hiçbir yararı olmadı.Kanal nedeniyle çevrede sondajla çıkan su seviyesi daha derine indi.
Yüksek fiyatla istimlâk edilen yerlerin yerine yapılan bu kanal bölgeye yarar değil zarar getirdi.
---------------------------------
BÖYLE GİDERSE KENTİN KUZEYİNDEKİ TOPRAKLARIN ÇOĞU SATILACAK
Tarımdan geçimini sağlayamayan bölgemiz çiftçileri sonunda çareyi tarlasını satmada buluyor ve geçimleri için sanayi bölgelerine göç ediyor.Oralarda da iş bulamayan köylülerin bazıları yine köyüne dönmek zorunda kalıyor.
Sulama imkanı olmayan Edirne’nin Lalapaşa ve Süloğlu’nun bazı köylüleri mevsimin kurak geçmesi ile ektiği ürün ile masrafını dahi çıkaramıyor.
Hayvancılıkta da zarar eden çiftçiler devletten de gerekli yardımı alamayınca kısa sürede sattığı topraklarında işçi duruma geleceklerinden endişe ediyorlar.
Verimli toprakların sulanması durumunda yılda iki üren alınma imkanı olan tarlalar sudan mahrum kalınca üreticiler bir ürünle yetinmek zorunda kalıyor.
Mevsimin kurak geçmesi halinde üreticiler banka borçlarıyla yaşamak zorunda kalıyor.
Köylülerden bankaya borcu bulunmayan çiftçi çok az .Bankaların cazip tekliflerine kapılarak ekipman alan çiftçiler sonunda tarım araçlarını yok fiyata elden çıkarıyor.
------------------------
CORONA KÖYLERE DE YAYILIYOR
Bugüne kadar şehir merkezinde görülen Covid-19 illeti son günlerde köylerde de yaygınlaşmaya başladı.Tarım işçiliği nedeniyle yasak kapsamı dışında olan köylülerin yasaklara gereken duyarlılığı göstermemesi nedeniyle hastalık köylerde de yaygınlaştı.
Bu durum bölgemizde hastalığın daha da artmasına neden olabilir.
Sıkı denetim altında olmayan, yasaklara gerekli özeni göstermeyen köylüler her gün kente gelip gidiyor.Onların da bu mikrobun yaygınlaşmasında etken olduğunu uzmanlar iddia ediyor.Onun için kent merkezinde yaygın olan denetimlerin köylerde de uygulanması hastalığın önlenmesinde faydalı olabilir.
Köylülerin de bu konuda daha sıkı denetime tabi tutulması temizlik konusunda özenli davranmaları hatırlatılmalı.
--------------------
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ.?
PASTIRMA BİZE OĞUZLARDAN MİRAS KALDI
Tarihimizde ilk pastırma Oğuz Türkleri tarafından yapıldı.
Savaşçı oldukları için ömürleri at üzerinde geçen eski Türkler yola giderlerken,yanlarına tuzlanmış at ve sığır eti alırlardı.Durup dinlenmeye zaman bulamadıklarından,atın eyerine bacaklarının arasına sıkıştırdıkları bu tuzlu et parçaları günlerce,haftalarca süren yolculuk sırasında basıla basıla bastırma (yani pastırma) olurdu.
Karnı acıkan atlı eyerindeki bu tuzlu etten bir parça keser yerdi.Pastırma daha sonraları evlere de yayılmaya başlandı.O zamandan gelenekle en iyi pastırma Kayseri’de yapılmaktadır .Pastırma Türkler tarafından Rumeli’ye de geçmiştir.Sırt,kuşgönü ,şekerpare ve dilme olarak dört pastırma türü vardır.