SORUNLAR BİTER Mİ?

Türkiye’nin gündemi, dünyanın gündemi. Hep dolu dolu dopdolu.

Ekranlara yansıyanlar genelde vurdulu kırdılı filmleri andırıyor. Her gün kaza haberleri…

Yaşanan soygunlar, hortumlar; yaşanmış olanlar…

Ekrana, şarkı söylüyorum bahanesiyle yansıyan cıbıllıklar da işin cabası.

Dünya mı?.. Savaş, kan, göz yaşı…

Yok yere öldürülen insanlar…

Ve terör…

Hepsi de çıkar ve sömürü uğruna.

Kapkaç, tiner; uyuşturucu.. Giderek yaygınlaşırken; edepsizlik diz boyu.

Ne oluyor şu insanlara, ne oluyor şu dünyaya… Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul kılmanın ideolojiler bir yana, insanlıkla bile ilgisi yok. hadi bu kez işsizliği, açlık sınırını saymayalım diyeceğim ama nasıl saymazsın…

Dünyanın düzeni böyle.

Başka türlü olamaz mı? Eşit paylaşımla, dürüst yollarda herkes yalnızca bir ömürcük, mutlanamaz mı?

Aç gözlük, doyumsuzluk, çıkarcılık… ve benzerlerine dur denilemez mi? Kurumlar ve kurallar “İnsan” dan yana işletilemez mi?..

Amma hayalcisin!... diyenleri, böyle düşünenleri duyar gibiyim yine. Ünlü yazarın bir yapıtının adı..” Bu Dünya Hepimize Yeter ”di. Boşuna mı?

Yazarların, ozanların düş gücü işte, yaklaşımı ne derece sağlıklı. Bir zamanlar B.Ecevit’e, Tevfik Fikret’e de böyle yaftalar yakıştırılmıştı.

İnsanlar, insanlarımız kendilerine hiç bakmaz genelde. Öz eleştiri kurumu işlemez, işletilmez; nedense?

“Köşe dönme” övülür, dürüstlük yerilir oldu neredeyse.

Toplumun içinde yaşadığımız, onun bir ürünü olduğumuz düşünülmez hiç.

İyi yaşamak ille köşeyi dönüp, zengin olmakla orantılı olabilir mi? “Paran kadar konuş” devrine son vermenin zamanı gelmedi mi? Kim ne derse desin ben diyorum ki; zenginlik ve para mutluluğun altın anahtarı değildir. İnsanlar sömürülerek, ucuz emekle zengin olmanın raconu var mı?

Şöyle özetleyeyim: Çıkarlar ve ilişkiler sosyo-ekonomik kültürel yönden dengelenmedikçe ne ülkenin ne dünyanın sorunları biter. Bitmeyi bıraktık artmasa ona da razıyız.