KESİTLER…

Gelelim son habere:

Türkiye’nin buğdayı, ayçiçeği, çeltik, gibi ürünlerin en önemli merkezlerinden biri olan Trakya, son 91 yılın en kurak dönemini yaşıyor. Üreticiler, ayçiçeği ve buğday gibi ürünlerde kuraklık nedeniyle verim kaybı yaşarken, DSİ verilerine göre bölgede bulunan 6 baraj ve 31 gölette 2019 yılına yüzde kırk doluluk oranıyla girildiği, bu yıl ise aynı baraj ve göletlerde su seviyesinin yüzde 20’e kadar düştüğü kaydedildi. Edirne’de Meriç ve Tunca nehirlerinin debileri dip seviyeyi görürken, Meriç’te kum adacıkları oluştu’ deniliyor ve yer altı sularının yüzde 85’i de tükenmiştir ve bu tüketim biçimiyle yer altı su seviyesinden artık istifade edilemeyecek noktaya gelinmiştir”

Bu açıklamayı Hüsnü mahalli’nin gazetedeki köşe yazısından alıntıladım. Çünkü bizim buraların yani Edirne ve Trakya’nın sorunları dillendirilmiş. Olayı yaşayanlar ve zarar görenler elbette işin içinde olanlardır. Ancak bölgemizden haberimizin olması bizim için de geçerli. Çünkü her şey birbirine bağlıdır. Kişi olarak da toplum denen incirin bir halkası olduğumuzu unutmamalıyız. U sözü not etmişim: “İçimden geldiği gibi yaşamak istiyorum.”

efendim. Tek başına ve içinden geldiği gibi yaşayamazsın. Ancak Manisa Tarzan’ı ya da diğerleri gibi… olabilir. Çünkü toplumun içinde yetişen insan bazı kurallara, geleneklere göre yetişir. Toplum içindeki paylaşım ve örgütlenme; yani kurum ve kurallarıyla var olan toplumun yalca bir bireyiyiz. İş bölümü ve iş birliği olmazsa, temel gereksinmelerimizi bile karşılayamayız.

Sağlık konusu da işin içindedir elbet.

Son günlere şöyle bir bakmak yeterli sanıyorum. Dünya kasıp kavuran bir virüs. Bir çok insanı canından etti ve etmeye devam etmekte. İnsanlar birbirleriyle dalaşacağına topla tüfekle ve güç gösterisi ile şu dünyayı kana buladı.İnanç ve ırk farklılıklarına rağmen insan insandır, kutsaldır. Kimse kimsenin canını almak için yaratılmamıştır. Savaşları icat edenler neden kendileri savaşmaz, hep ilgimi çekmiştir. Birbirini tanımayan gencecik insanları birbirine kırdırtmak inanılmaz ve mantıksız gibi geliyor bana. Önceki yıllarda meydan savaşları yaratarak, gençleri kılıçtan geçirmek… Nasıl vicdansa? İşte şimdilerde savaşılacak bir mikrop var. El ele vererek bu mikropla savaşmak en ideali değil mi?

Hodri meydan!

Bir başka dileğim de doğa ile dost olmak, barış içinde yaşamak, olmalı…