ADI VAR KENDİ YOK, YERLİ MALI HAFTASI

Her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında ülkemizde Yerli Malı Haftası olarak kutlanıyor.

Şimdi bu hafta kutlamalarından haberi olan var mı.? Çünkü ülkemizde yerli malı diyebileceğimiz, kutlanması gereken ürünümüz kalmadı.

Ülkemizde üretilen ürünlerin tamamına yakını yabacı menşeli çoğu da hibrit tohumdan oluşuyor.

Bu durumda yerli malı haftasını nasıl kutlayacaksın.

Evde sütünü içtiğimiz inek de yabancı malı buna, yediği yem de dahil.

Yediğimiz, giydiğimiz  kullandığımız her şey ne acıdır ki yabancı  ürün karışımı. Daha önceki yılları hatırlayalım.Yerli Malı Haftası geldiğinde öğrenciler evlerinden yerli malı ürünlerini getirip okulda teşhir ederlerdi.

Bu hafta süresince yerli malın faydaları ,ile ilgili öğretmenleri tarafından  öğütler verilir yurtta bir dizi etkinlikler yapılırdı. öğrenciler  tarafından “Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı” diye başlayan şiirler okunurdu.

Öğreniciler yerli malı kullanmaya özendirilirdi. Orta yaşın üzerinde olanlar  bu duygularla yerli malı özlemiyle  yetişti.

Ülkemiz daha önceleri tarımda kendi kendine yeterli olan dünyada 7 ülke  arasında yer alıyorduk. Bizler de bu başarımızla övünüyorduk. Ya şimdi öyle mi?

Hemen hemen tüm tarım ürünlerini ithal etmemiz ,bu konuda gümrük kolaylığı sağlanması  acı verici bir durum.

Kendi üreticilerinin desteklenmesi gerektiği halde ülke kaynaklarımızı dış ülke üreticilerine aktarıyoruz.Ülkemizde özellikle tarım çok ihmal edilir duruma geldi.Halk tarımdan soğudu.Daha önceki yıllarda ekili alanları, girdi fiyatlarının yüksek olması nedeniyle ekilemiyor.

Üretimde açık olduğu için bunu ithalat yoluyla karşılıyoruz.

Bunu, gümrük vergilerini sıfırlayarak yapmak kimin yararına oluyor. Böyle bir ortamda yerli malı kutlamak mümkün mü.?

O çok eski yıllarda kaldı.

---------------------------------

MESLEK ODA TEMSİLCİLERİ ÇOK İYİMSER

Devletin bu sıkıntılı dönemde esnaflara yapacağı yardımlar konusunda meslek kurum  ve oda yönetimlerinin yaptığı açıklamalara bakıldığında çok iyimser olduklarını görülüyor.

Toplumun sesini duyuracak, sorunları yansıtacak  kararlılıkta  değiller.

Tıpkı üst yönetimlerinde olduğu gibi bu uygulamaya karşı kesin tavır sergileyemiyorlar.

Böyle ,toplumun sıkıntılı  günleri meslek kurum  yönetimlerini sınamak açısından çok önemli zamanlardır.

Diğer zamanda ahkam kesenler böyle halkın zora düştüğü zamanda susuyor, sesleri çıkmıyorsa  onlar halkın derdinden bihaber demektir.

Aslında ülkemizde meslek kurum temsilciliği saltanatı var. Bu görevlere  seçilenler bir süre sonra onları o göreve getirenlerin sorunlarını unutup,  kendi  saltanatlarını sürdürme peşine düşüyor. Bu ülkemizin demokrasisi için de çözümlenmesi gereken bir sorun.

Bunu en bariz örneğini asgari ücret belirlenmesinde de görüyoruz .Bu günlerde ücret belirlenecek.

İşçi temsilcileri yine kendi talep ettikleri ücret yerine işverenin vereceği ücretle yetinecek.

Tıpkı bundan önceki dönemde olduğu gibi verdikleri sözleri altında kalacaklar.

Zira, onlar için asgari ücret söz konusu değil.Onlar  bu ücretin kat be kat fazlasını alıp saltanatlarını sürdürüyor.

İşçiler sefalet ücreti almış, onları pek  ilgilendirmiyor.

-----------------

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ.?

ÜLKEDE METRO TARİHİMİZ

İstanbul’da Karaköy (Galata) ile  Beyoğlu’nu (Pera.) yı birbirine bağlayan 1871-1876 yılları arasında yer altında inşa edilmiş toplu taşımayı kapsayan plan olan Tünel, ( İstanbul’un ilk metrosu) 1863 yılında hizmete sokulan Londra Metrosu ile 1868 yılında inşa edilen New York  Metrosundan sonra yeraltı toplu taşıma sistemlerinden dünyanın en eski toplu taşıma sistemidir.

1867 yılında Fransız Mühendis  Fugene Hanri Gavant ticaret ve bankacılık merkezi olan Galata semtini Beyoğlu’na bağlayan sokaklardan her gün ortalama 40.000 kişinin inip çıktığını tespit edince 573 metre uzunluğunda asansör şekilli bir yer altı demiryolu yapmak üzere girişimlere başladı.

İlk kazı çalışmalarının başladığı Ağustos 1871 tarihinden Temmuz 1874’te sona eren kaba tünel kazımı işleminin ardından iç kaplamasının bitirilmesiyle 18 Ocak 1875’te hizmete girmişti.

Bu tesis o günün parasıyla 170 bin liraya mal olmuştu.Hizmete girmesiyle  İstanbul tarihinde  yeni bir sayfa da açıldı.

Burası Karaköy ile Beyoğlu’nu birbirine bağlamıştı.  Halkın bilmediği bu yeni taşıt, 573 metre uzunluğunda  bir hatla şehrin iki büyük semtini bir birine bağlayan bu nakil vasıtası olmuştu.  Burası İstanbul’un simgelerinden biridir.