GÜZEL GÜNLER ÖZLEMİ

                İnsan ömrü hep özlemle geçiyor. Geleceğin daha iyi ve huzurlu  geçmesi  insanoğlunun en büyük beklentisi.

                Ünlü Ozan Nazım’ın  dizelerinde belirttiği gibi” Güzel günler göreceğiz çocuklar- Güzel ve güneşli günler göreceğiz.  Yelkenleri  maviliklere salacağız” satırlarıyla gençlerden  gelecek özlemini  ne güzel vurgulamıştır.

                Sabahın erken saatlerinde uykulu gözlerle  okul yolunu tutan minik yavrularımızı görünce   Nazım’ın bu satırları aklıma geldi.

                Ünlü şairimiz çileli yaşamında her zaman,  ülkesinde gelecekte güzel günlere  ulaşma  beklentisini, o günlerin  daha huzurlu olması arzusunu vurgulamıştır.      Atatürk’ün de  Söylev’inde ve çeşitli konuşmasında ülkenin  gelecek güvencesinin gençler olduğu  ifade edilmiştir.

                ACABA ÖYLE Mİ?

                Yasalar, deniz  kenarlarının kamuya, halka açık olduğunu söyler de acaba öyle mi?

Yasalarımız her zaman eğitimde fırsat eşitliğini savunur, buna dikkat  çeker uygulama  gerçekten öyle midir,?

                Yasalarımızda  adli makamların  herkese eşit mesafede olduğu, bunun demokrasimizin gereği  olduğu savunulur.

                Alınacak kararların tıpkı adaleti temsil eden gözleri bağlı heykelin elindeki terazide olduğu gibi  eşit olduğu ifade edilir.

                Ülkemizde  bugün adalet konusunun değişmez  gündem konusu olması, eşit olmadığı yolundaki  kuşkular, “ Et kokarsa tuzlanır, tuz kokarsa  ne yaparsınız” iddialarda doğruluk payı yok mudur,?

                Bir ülkede böyle temel, insan hakları konusunda kafalarda soru işareti olduğu sürece  o ülkede sorunlar tükenir mi,?

                Ne acıdır ki böyle bir evreden geçiyoruz. Her an dört mevsimin yaşandığı güzeller güzeli ülkemizde bir türlü özlenen huzur ve güven gerçeklemiyor.

                İnsanların birbirine güvensizliği, siyasilerin halkı kutuplaştırıcı konuşmaları bu huzursuzluğu körüklüyor. İş mezarlıkta ölülerin gömülmesinin tartışması aşamasına geldiğini göre, herkesin şapkasını önüne koyup bir kez daha düşünmesi gerekir.

                LÜTFEN BİRAZ SAYGI

                Bir süre öncesine kadar okullarımızda çocuklarımız derslerine girmeden önce” Andımızı”  söyleyip  ders başı   yapardı. O sözcükler arasında özellikle “ Küçüklerimizi korumak –Büyüklerimizi saymak” sözleri dikkat çekicidir.

                Bu kuralın toplumumuzda ne kadar uygulanıp uygulanmadığı konusunda endişelerim var.

                Şöyle ki,sabahları ve akşamları toplu taşıma araçlarıyla evime gidip geliyorum. Orada dikkatimi çeken husus şu;Gençlerimizin  büyüklerine karşı saygıları yeterli değil.

                Bakıyorsunuz, minibüslerde yaşlı başlı, ayakta zor duran hasta insanlarımız ayakta seyahat ediyor.

                Gençlerimizin bu yaşlılara yer vermesi  toplumuzda  yerleşik  bir ahlaki görev olduğu halde , hiç umursamayıp  elinde telefon tuşları ile oyalanıyor sağlık sorunu olan kişilere , yaşlılara   yer vermeye gerek duymadığına tanık oluyorum.

                Bu toplumuzda  son yıllarda artış gösteren  ahlaki bir eksikliktir. Bunun en büyük müsebbibi aileler ve öğretmenleridir. Bu arada yaşlılara karşı duyarlı olan gençlerimizi tenzih ederim. Bu konuda eğitimli olan aile çocukları büyüklere yer verme konusunda duyarlı davranıyor. Dilerim bu duyarlılık tüm gençlerimiz arasında yaygınlaşır.

                HAZAN MEVSİMİ GELDİ

                Şairlerin  dizelerinde  ilham kaynağı olan, şarkı türkülerimizde dinlediğimiz Sonbahar ( hazan) mevsimine girdik.

                Yaz mevsiminin ardından, bu aylar insana biraz üzüntü veriyor.

                Yaz günlerinin çevremizdeki doğa güzelliği bu aylarda  yok olmaya başlıyor. Hazan mevsiminin başladığının en  belirgin  habercisi  çıran ağaçları yapraklarıdır.

                Yaz aylarında insan elini andıran  yeşil yapraklarıyla altında gölgelenen  insanlara el sallayan, haşereleri  altında barındırmayan çınar ağacı yaprakları, bu mevsim geldiğinde beş parmağı andıran   koyu yeşil  yapraklar önce sararıyor daha sonra hafif bir rüzgarla  adeta raks  ederek yere düşüyor.

                Yaz aylarında  geniş yapraklarla bezenen çınar ağaçları kış  mevsimi ardından,  ta ki bahar ayları gelinceye kadar çıplak yapraksız geçirir.

                Bakıyorum bu mevsimde temizlik işçilerimizin de işleri zorlaşıyor.      Zamanlarının çoğu çınar ağaçlarının altına düşen  yapraklarını toplamakla geçiyor. Sonbahar için şair “ Böyle havalar mahvetti  beni-  Böyle havalarda aşık oldum” dizeleriyle  bu mevsimi  ne güzel tanımlamış.

                Bir sonbahara girerken bu sözcükleri köşeme aktardım. İnsan ömrü limitli, yeri zamanı belli olmuyor . Gelecek sonbahara kadar kim öle kim kala……    

                BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?

                İLK MAVZERİ 18867DA KULLANDIK

                Türkiye’de ilk mavzer 1886 yılında kullanıldı. 1871  yılında  Almanlar tarafından yapılan bu tüfek, 1886  yılından sonra  Türk Ordusunun  baş silahı olarak kullanılmaya aşlandı. Bu silahın çapı7,9  milimetreydi.

********************************************************************************

                ÖZLÜ SÖZ

                Para konuştuğunda ,gerçek susar

                RUS ATASÖZ