Futbol salgını dünya çapında iyice yaygınlaştı. Takımların
yandaşları da taşkınlıklarını günbegün sürdürmekte. Sanki maç değil de savaş varmış gibi. İkiden seksen ikiye, tümü hasta olduğu yerli yersiz ve bangır bangır ve övünerek dillendirmekte. Doğuştan bilmem hangi takımdan olduklarını haykıranlar da az değil. Bir gün gelir de futbol fanatikleri savaşı bile başlayabilir.
Spor, özellikle gençler için iyi güzel yararlı ve doğru bir etkinlik. Etkinlik ama hastalık değil. Adı üstünde oyun. Takımın biri yenecek biri yenilecek, ya da berabere… Başka şık yok. Sonucu hazmetmek elbette olgunluk ister. Hele, karşı takım yandaşlarını düşman gibi görmek hoşgörü ve olgunlukla bağdaşmaz. Maç ya da top uğrunu holiganlaşmak insanca olabilir mi? Elbette olası değil. Taraftarlık, efendice olursa yakışır.
Ne yazık ki özellikle futbol spor olmaktan giderek uzaklaşmakta. Rant kapısı oldu çoktan. Büyük paralar dönmekte. Bu paralar nereye, hangi cebi, ya da kasayı doldurmakta, o da ayrı bir konu. Spor eğlenmek, vücudu güzelleştirmek, sağlıklı kılmak ve biriken enerjiyi atmak olmalıdır.
Hele şu yabandan gelen oyuncular ve yöneticiler olayı can sıkıcı. Onlara ne denli paralar ödeniyor, belli değil. Ancak büyük paralar ödendiği belli. Bu paralarda o sözünü ettiğim kişilerin cebinden çıkıyor, ama olsun. Maç olsun da!... Ortada üretim falan da yok. Ama büyük masrafların kapısı var.
Ata’ın sözünü de bu durumda hiç ama hiç unutmamalı:”Ben, sporcunun zeki, çevik ve ahlaklı olanını severim”
Spor amatörce yapılmadığı ve rant kapısı olduğu süre amaçlarından uzaklaşacaktır kanısındayım.
Geçenlerde bir maçı uzaktan gözledim. Yeni adetler çıkarmışlar da haberimiz yokmuş meğer. Maç başlamadan bir süre önce bir grup taraftar, bağrış gürültülü ve formalı öncü sarsıntılar başlattı. Amaç ne idi belli değil.
Maç da derbi maçı imiş. Yani büyük takımların maçı. Bu derbi sözü yoktu önceleri. Sanırım yabancı dillerden transfer edildi. “Dev Maç”ya da daha uygun ama Türkçe bir deyiş ne güne duruyor. Neyse öncü sarsıntılar bitince, parayla maç seyrettiren yerlerde toplanıldı. Bu işe de aklım bir türlü ermedi. Davul başkasının elinde, tokmak başkasının. Hiç ilgisi olmayanlar bu nedenle paralanıyor. Kanallarda böyle önemli maçlar yer almıyor, neden? Böyle şeylerin ihalesi olur mu? Bırakın isteyen kanal versin, meraklılar da rahatça izlesin. Taraftarlara işkence çektirmenin (üç beş kuruş için) bir anlamı olabilir mi? Bu da sanıyorum sömürünün yeni biçimlerinden.
Maç başladı. Takımın biri birinci devreyi üstün bitirdi. Ve devre arasında kıyamet koptu. Bağırış, çağırışlar ayyuka çıktı. İkinci devrede öteki takım öne geçti bir ara. Yine kıyamet koptu. Sonunda maç berabere bitti. Balkona çıktım, ne ses ne seda. Koca Türkiye suspus olmuş, yandaşların üzerlerine ölü toprağı serpilmişti sanki.
Bu da artçı sarsıntılar gibiydi. Tıs, tıs, tıs…Sanki Şirince’de kıyamet kopmuş gibi…
Korana virüs izin verirse eski günlere dönülecek umarım.
Ertesi gün de, kahve söyleşileri. Bizden sizden, Hakem, penaltı, çekişmeler böbürlenmeler, utananlar… Tuttuğu takım yenmişse takımın bayrağını asmalar…
Çoğu çocukça ve yetişkinlere yakışmayan tavırlar..
------------------------
-Üsmen Aga ne dersin bu işlere. Ben bilmem iç güveyim Şakir Sali’ye sor. Ha bak aklıma geldi. Bir öykü anlatmıştı bana, İstersen…
-Anlat, anlat ama heyecanlı olsun!..
- Bir ağa, zengin mi zengin. Gel seni maça götürelim demişler. Meraklanmış ve gitmiş. Bir bakmış yirmi genç genç adam, bir topun peşinden koşmakta.
Bakmış bakmış, aklı ermemiş bu işe. Yahu, demiş onu maça götürenlere. O kadar kişi bir topu paylaşamıyor. Hepsine birer tane alayım, boşuna cebelleşmesinler!
Bu kadar gevezelikten sonra bir şiir gider artık.
GÜNEŞLİ/YORUM
Ay tutulacakmış
Soru/yorum bekliyorum
Ay dedin de, iyice unuttuğumuz
Aydınlık geldi aklıma
Güneş tutulmuştu şoraya
Yazı/yorum
Yamadıkça kazı/yorum
Güneşi bekliyorum
Özlü/yorum beklerken
N.T