“Yağmurlu havanın uykusu, rüzgarlı havanın kuytusu.”
Güzelmiş…
Görece bir kavram olsa bile, gerçekten güzel ve doğru. Görece dememin nedeni, bu durumdan hoşlananların olması kadar, hoşlanmayanlar da vardır. Örneğin ben on on iki yaşıma kadar yağmurdan, gök gürültüsünden, şimşekten korkardım. Rüzgarın sesi ise hoşuma giderdi. Bir de; yağmurdan yağmura; rüzgardan rüzgara fark var. Yağmurun nasıl yağacağı, rüzgarın nasıl eseceği belli olmaz. Rüzgarın lodosu var, poyrazı var, fırtınası , hortumu var.
Yağmur için de aynı şeyleri üretmek mümkün. Yağmurun en ilginci ise “Ahmak ıslatan” dır. Sele dönüşüp zarar vereninden ise korkulur. Çocukken denizler yükselirse ne yaparız? Diye endişelenirdim.
O da istediği zaman, yağmakta. Sessiz, sakin ve rüzgarsız.
Bu tür yağmurlar yaz ürünleri için altın değerinde olmalı bu mevsim yağmurları. Üstelik bereketli.
Hani derler ya; azı karar, çoğu zarar; yağmur ve rüzgar için de aynı yaklaşım geçerlidir.
Öyle rüzgarlar eser ki bazen, yıkımlara neden olabilir. Ağaçları ve dalları kırabilir. Başka zararlara da neden olabilir.
Toplumsal yaşama benzemiyor mu, bu durum?
Ortadoğu kazanına bir göz atmak yeterli bence. Öyle şimşekler çakıyor, öyle rüzgarlar esiyor ki akıl alır gibi değil bence. Diğerleri biraz yatışsa da, Ortadoğu’da ölüm sıradan bir iş oldu sanki. Güncelleşti neredeyse.
Hele “Kutsal Topraklar”da böyle acımasızlık, böyle ”din kardeşliği” nasıl açıklanabilir?
En çok garibime gidense olur olmaz yerlerde, adam öldürürken bile tanrı’nın adını anmaları.
Oradaki yangının alazı, bizim o bölgemizi bile zaman zaman da olsa, kayıplara neden olmakta, ortalık gerginleşmektedir.
Patlayan bombaların, suikastların, sığınmacıların yükü başımıza dert desem bilmem yalan olur da açıklanabilir türden değil. Orada demokrasiye geçiliverilse, sular durulacak gibi geliyor bana. Esat bu işi yapmak istese ne olur bilinmez. Ama bir diktatörden de bu beklenemez.
“Sular, bulanmadan durulmaz.”
Ancak, çok bulanırsa o suda canlı kalmaz. O topraklarda in-cin top oynamaya başlar. Çöl rüzgarları fırtınaya dönüşür ve körüklenir.
Boğaziçi olayları da bir başka esinti. Bitmiyor ve yayılıyor. Şiddete dönüşmese çok iyi olur.
Demokrasi bir uzlaşma rejimidir aynı zamanda.
Umarım yağmurlar sele dönüşmez.
Umarım, rüzgarlar sertleşmez.
Umarım?...
Savaşsız bir dünya özlüyorum, savaşa hayır…