Ülkemizde ve bölgemizde özellikle muhalefet partilerinin izlediği politikaya bakıldığında yine eski taktik,adeta ülkede eskisi gibi etkin parlamento varmış gibi politik çalışma içinde olduğunu görüyoruz.Ülkemizin başkanlık sistemine geçtiğini siyasilerimiz yeterince kavramış değiller.
Daha önceleri uygulanan parlamenter sistemde olduğu tarzında yöntemle başarılı olacağı havasına girmişler.
O günlerin çok geride kaldığının ülke idaresinin büyük bölümünün sistem gereği tek elde toplandığından bihaberler.
Eski kurumların etkisi ile başarı yollarının açılacağı beklentisindeler.
Bu konuda yaptıkları başvurularda sonuç alamadıklarını görmelerine rağmen yine aynı taktikle siyasetlerini sürdürmelerini anlamak mümkün değil.
Başkanlık sistemini uygulandığı ülkelerde muhalefetin nasıl bir strateji, izlediğini araştırma gereğini duymuyorlar.
Tarihte bunun çeşitli örnekleri olmasının yanında bugün Macaristan’da canlı bir örneği var.
Bu ülkede yönetime tepki gösteren tüm siyasi partiler, bunların arasında her görüşten siyasi partiler var.Onlar partilerinin siyasi beklentilerini bir yana bırakıp iktidara karşı yek vücut oluyor.
Bunda da başarılı oldukları bir gerçek.Bu örnek ülkemizdeki muhalefet partileri için de örnek teşkil etmeli.
İktidara karşı parti olarak gücün yeterli olmuyorsa kendine yakın bulduğunuz partilerle ittifak yapmak zorundasın.
Bu sağlanmadığı takdirde meydana gelebilecek toplumsal sorunlardan kendilerinin de sorumlu olacağından habersiz olan muhalefet partileri bu parçalı halleri ve karşılarındaki iktidar partisinin ekonomik siyasi ve meyde gücü karşısında hüsrana uğrar.
Ne yazıl ki “dediğim dedik öttürdüğüm düdük” anlayışından vazgeçmeyen muhalefet partileri bu yaklaşımları ile kendi sonlarını hazırlıyor.
--------------------------
İŞTE BU OLMAZ
Bölgemizde ve ülkemizde milyonlarca vatandaşımızın ilk yurdu olan Batı Trakya’da özellikle Selanik doğumlu vatandaşlarımız için “Bir Cuma hutbesinde” bir müftünün onlar sabetayisttir,Müslüman değildir” demesi ülkede bu bölge ile bağları olan insanlarımız ve bizlerin de üzülmesine neden oldu.
Ülkenin birlik ve beraberliğine har zaman bağlı olan insanlarımızın , Atatürk gibi ülkemizde demokrasinin gelmesini sağlayan bir değeri de kapsayan bir suçlama bu ülkede yaşayan ve imkanlarından yararlanan kişilerin ağzına almaması gereken bir itham.
Ülkenin birlik ve beraberliğinden yana olması gereken bir din adamı bunu yapmaması gerekir. Bunu yapanlar onun gibi sözünün altında kalmıştır.Bu herkes için ders olmalı.Bu mesnetsiz sözler İslam dinimizin özüne de ters olan ifadelerdir.Müftü Şaban Soytekinoğlu’nun yolunu izleyenler bunun çıkar yol olmadığını iyice anlamaları gerekir.
-----------------------------
BUNU BİLİYOR MUSUNUZ?
ÜLKEMİZDE İLK KEZ 1847 YILINDA GAYRİMÜSLİMLER ASKERE ALINDI
Ülkemizde Müslüman olmayanların askere alınmasına ilk kez Osmanlı Devrinde 1847 yılında başlandı.
Osmanlı ordusunda gayrimüslimler askere çağırılmazlardı.
Onlar “Cizye” adıyla ödedikleri vergi ile askerlikten muaf sayılırlardı.
İlk kez o zamanda ülke yönetiminde söz sahibi olan Tanzimatçılar 1847 yılında Yunanlıları
Deniz kuvvetlerinde görev yapmak
Üzere askere almışlardı.
Yine yanı yıl ülkedeki bütün gayrimüslimlerin askerlik yapmalarını öngören bir yas taslağı hazırlanmışsa da bu yasanın uygulanması ancak 1856 yılında mümkün oldu.
Böylece ilk uygulamada Müslüman olanlardan 30.000 kişi silah altına alınırken, Müslüman olmayanlardan da 25 000 kişi, askere alındı.