Ege, Bölge olarak, doğa olarak, bitki örtüsü olarak… Varsıl mı varsıl ve bitimsiz.
Üstelik ilgi çekici,
Üstelik, dillere destan,
Deniz desen, özge mi özge…
Uçsuz bucaksız ve erişilmez…
Zeytin ormanları, çamlar ve meyve ağaçları bölgenin barışa çağıran elleri gibi.
Dağları bile çiçek çiçek, böcek böcek…
Troya, Kaz Dağları, Bey ve Boz dağlarıyla ve yerleşim birimleriyle Akdenize değin ışıldar durur. Ege-Akdeniz buluşması da yedi renge renk katar…
Deniz kıyıları yazlıklarıyla mıknatıs gibi çeker insanları.
Bu kez bizi Ödemiş ve Birge’ye taşıdılar. Ödemiş’i daha önceleri de ziyaret etmiştim. İzmir’in en kalabalık ilçelerindenmiş. Bey ve Boz Dağları eteklerinde, iki dağın elele verdiği bir bölgede, geniş ovalarıyla göz dolduran bir ilçemiz.
Ancak kasaba özellikleriyle de nefeslenmekte. Çukurda yaşadığı için olacak çok da sıcak. Sarı patatesi, köftesi, barbunyası ve efeleriyle adını duyurmuş. Çevre dağlarında yayla konuşlanması giderek önem kazanmakta ve yaygınlaşmakta. Sıcaktan kaçmanın önemli yollarından biri. Günübirlikçilere dev sahipliği yapmakta.
Birge ise çok eski bir yerleşim. Tarihi yapılarıyla özelliklerini bu güne değin korumuş. Söylentilere göre Aydınoğulları’na başkentlik etmiş. Şu anda kalan türbelerle o günleri yaşatıyor sanki.
Kar helvası ya da kar şerbeti bu bölgeye özgü bir içecek. İlk kez duydum ve gördüm. Ama içmedim, daha doğrusu içemedim.
Bu şerbet karadut ya da vişne suyunun içine biriktirilmiş kar öbekleri doldurularak yapılıyor Doğal, serinletici ve yararlı. Ancak çok soğuk olduğundan dikkatli olmak gerektiğine kendimce karar verdim.
Genç olmak varmış diye geçirdim içimden, ya da çocuk…
Şerbeti, “Birge Değirmen Piknik Yeri” de vardı. Dağın yamaçlarında tümüyle doğal bir yamaç burası. Kartvizitindeki not da ilgi çekici:”Eşsiz Manzara ve Huzurun Buluştuğu Nokta”
Biraz aşağıda şelalesi olan bir çay. Suyu Bey Dağları’ndan. Nereye akıyor diye düşündüm bir ara.
Eh!.. Nereye olacak elbette Ege Denizi’ne.
Bu şerbet o bölgede bir çok yerde var. Seviliyor, içiliyor hem de…
Yollara çıktığımız gün bir sıcak, bir sıcak… Arabadaki derece bir ara 33’leri bulmuştu. Ödemişliler ilçenin özellikle yaz aylarında çok sıcak yaptığını söylediler.
Bazı yerler, özellikle Bayındır Bölgesi bir çiçek bahçesi gibi. Seralarda yetiştirilen çiçek ve fidanlar her bölgeden alıcı buluyormuş…
Akşamüzeri İzmir’e döndüğümüzde o sıcak yoktu. Zaten çiçek kokuları denizden gelen serin rüzgar… İşte İzmir…
Yani, bir kez daha anladım ki yurdumuzun her yerin: Taşı toprağı altın… Yeter ki kıymetini bilelim.