İnsanların hep birlikte barış ve refah içerisinde yaşamaları, neden devlet yönetim biçimleriyle değil de, ülke gelirlerinin paylaşımındaadalet ile değerlendirilmeli?.
Buna cevap vermeden önce ,devletlerin yönetim şekillerine kaynaklık eden, ekonomik, siyasal tercihleri sorgulanmalı. Bu anlayışlar sırası ile :
-Siyasal tercihlerden Mutlakiyet, Meşrutiuet, Cumhuriyet
-Ekonomik tercihlerden Kapitalizm, Komünizm (Sosyalizm), Liberalizm olarak açıklanacaktır.
TOPLUMLARIN SİYASAL TERCİHLERİ:-
Mutlakiyet (Monarşi): Devletin temel güç ve yetkilerinin tek kişide toplandığı (Yönetimin babadan oğula – kardeşe geçtiği) yönetim şeklidir.
-Meşrutiyet (Anayasal Monarşi): Hükümdarın yetkilerinin Anayasa ve halk oyuyla seçilen meclis tarafından kısıtlandığı yönetimdir.
-Cumhuriyet (Temsili yönetim) : Hükümetbaşkanının halktarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim şekli olarak tarif edilabilir. Cumhuriyet ile milletin egemenliği kastedilir. Ülke yönetiminde söz sahibi Sivil Parlamentodur. Gerçeğinde ise Cumhuriyet: ‘’Halkın Yönetimi’’ değil. ‘’Halktan birilerinin yönetmesi’’dir. Elbette bu noktada ‘’Halk kimdir? sorusu da cevap bulmalıdır.
Demokratik Cumhuriyet: ‘’Demokrasi ile cumhuriyet kavramı arasında kesin bir çizgi olmamakla beraber, demokasi kavramı seçim ve hukukun üstünlüğünü, cumhuriyet kavramı herhangi bir soylunun, kralın olmamasını ve bir parlamentonun gerekliliğini öne çıkarır. İngiltere’de cumhuriyet yoktur, ama demokrasi vardır. Veya Türkiye’de cumhuriyet vardır ama demokrasi zayıftır.’’
Buraya kadar yapılan tariflerde, ülke gelirinin paylaşımı ile ilgili bir kayıt-niyet gördünüz mü? Biz görmedik. Demek ki neymiş? Ülkeyi kimin yönetecek olması. Öyle de yetki Kral’dan (Mutlak söz sahibinden) Halka, meclise geçmiyor mu? Öyle mi oluyor?
Siz Mutlakiyetlerin veya Meşruti Monarşilerin elbiselerinin kimlerce değiştirildiğini hatırlıyor musunuz? Örneğin İngiltere’de, Fransa’da, Rusya’da veya Türkiye’de yönetimler birinden diğerine nasıl geçmişti? Ortada halk iradesi mi vardır, yoksa güç sahiplerinin iradeleri mi?. Ve değişikliklerden sonra kurulan yönetimde kimlerin iradesi geçerlidir.? Halkın mı; Fransa, Rusya veya Suriye’de olduğu gibi diktatörlerin mi? Sorgulandığında ortaya anlatılanlardan farklı uygulamalar çıkmıyor mu?
Ve toplumların Ekonomik Tercihleri:
Kapitalizm: Bu ifadeler arkasında yatan gerçeklerin anlaşılmaması için, anlatımlarda süslenir ve ne olduğu değil, ne sağladığı konusu öne çıkarılır. Kapitalizm belirli zihniyetteki bir toplum yapısı anlayışıdır. Bu anlayış üretim araçlarının özel mülkiyetini, karlılığı, rekabeti ve işgücünün bir mal gibi alınıp satılmasını dikkate almaktadır. Üretim karlı olacak, üretimde rekabet olacak ve üretim akılcılık esası üzerine yapılacak.
Kısaca Kapitalizm, bir üretim tarzıdır. Kastedilenler birlikte, ideolojik ve kurumsal bir üst yapı modelidir.
Bunlardan anlaşılan kimse size karşı değildir, herkes kendi yanındadır. Bal tutanlar parmağını, tutmayanlar ise avucunu yalamaktadır. Neticede yapılanlar nedir? Kaynağın (Gücün başına geçinceye kadar) ‘’Sureti haktan’’ görünmek. Ya sonra? Ona da siz karar verin.
Bilindiği üzere, dünyanın bazı ülkelerindeki birkaç dolarlık geçim standardını bir kenara koyarsak, ülkemizde de bu ölçüde olmasa bile, gelir dağılımında önemli oranda bir gelir eşitsizlik bulunuyor. Bizim insanlarımız biraz daha ehven-i şer bir durumda, yaşamlarını aylık 1200-1500 TL. bir gelir düzeyi ile devam ettirmeye çalışıyorlar.
Gelir düzeyi bundan böyle dar gelirliler lehine olarak değiştirilmelidir.Bu hem halkımızın ve hem de bizleri yönetenler için olmazsa olmazlarımızd