Müslüman ülkelerinin kutsal ayı sayılan Ramazan ayına eriştik.
Bu ay içinde Müslümanlar orucunu tutacak, gelecek günlerin huzur ve mutluluk getirmesi için dua edecek.
Camilerde verilen vaazlarda İslam ülkeleri ve tüm insanlık için dostluk mesajları verilecek.
Böyle kutsal bir ayın öncesinde bakıyoruz Emperyalist ülkelerin maşası konumundaki İsrail, Arap ülkelerinin en masum ve çağdaş çilekeş halkı olan Filistinlileri çoluk çocuk demeden katlediyor hem de bunu kutsal ayın iki gün öncesinde yapıyor.
İşine gelen olaylarda fırtına koparıp tepki gösteren tavrını koyan dünya ülkeleri özellikle aynı ırktan olan Araplar ne yazık ki bu katliam karşısında sessiz kalıyor.
ABD’nin Suriye saldırısına destek veren ve” saldırıya devam et bu kadarı yetmez” diyen ülke çıkarlarına mezhepçi yaklaşımla değerlendiren çevreler, bakıyoruz şimdi Filistin saldırısına tepki gösteriyor. Kınıyor ve gözyaşı döküyor. Bu yerinde bir tepkidir, olmalıdır. Aynı duyarlılığı ABD’nin Suriye’ye saldırısında da gösterilmesi gerekmez miydi,?
Şunu herkes aklına koymalı ABD ve onu destekleyen sömürgeci ülkeler orta doğuyu paylaşmak, oradaki petrolden yararlanmak istiyorlar. Bugüne kadar izledikleri politika bu.
Ne acıdır ki nüfusu bir buçuk milyarı bulan Müslüman ülkeleri bu sömürüye çanak tutmaktadır bir anlamda desteklemektedir.
Bu destekçiler bir gün bu saldırıların kendilerine de geleceğinden habersiz görünüyorlar.
Bölgenin İslam ülkeleri arasında demokrasiyi savunan tek ülke olar Türkiye bu saldırılar karşısında ülke içindeki birlik ve beraberliğini korumak zorundadır.
Ülke yöneticilerimiz benzer saldırının bir gün ülkemize de yönelebileceğini akıldan çıkarmamalıdır.
Orta doğuda yüz yıl önce oynanan oyunlar tekrar tezgahlanıyor. Binlerce kilometre uzaktan gelip Ortadoğu’da odaklanan sömürgeci ülkelerden dostluk beklenemez.
Onlar anca çıkarları olduğu kullanabileceği ülkelerle dostluk kurarlar. Geliştirdikleri silahları geri kalmış ülkelerde insanları birbirine kırdırarak denemek isterler.
Filistinlilere yapılan, resmen insanlık katliamıdır. Silahsız insanların katledilmesi, onların yerinden yurdundan edilmesi hangi mantıkla bağdaşır.
Bu katliam karşısında timsah gözyaşı döküp kınayanlar olacaktır.
Bu kararlar tavsiyeden öteye geçmeyecektir
Filistin halkı yine kaderi ile baş başa kalacaktır.
Bölgenin en güçlü ülkesi Türkiye bu katliam karşısında tavrını net olarak koyun bu katliamlara engel olmalıdır.
Ülkemizin bu gücü vardır. Kikle örgütleri her alanda bu saldırıyı kınamalıdır.
Siyasi partilerimiz bu olayı öyle sözle geçiştirmemeli, daha sert üsluplar uluslararası girişimlerle tepki göstermelidir.
Bu ülkelere yaptırım uygulanmalıdır.
Tek kutuplu dünyanın sömürü merkezi olan ABD ve onun tetikçisi İsrail bu cüreti ağababalarından almaktadır.
Arap ülkeleri arasında dağınıklık, birbirine düşmanlık yapmaları devam ettiği sürece bu ve benzeri saldırılar sürecektir.
Bu gelişmeler karşısında başta Türkiye olmak üzere politikasını yeniden belirlemelidir Bu arada ülkemizin tüm İslam aleminin ramazanını kutlar bu mübarek ayın ülkemize ve dünyaya barış ve huzur getirmesini dilerim.
ÇİFTÇİLER GÜNÜ
Her yıl 14 mayısta çiftçiler günü kutlanır.
Bu günde bir araya gelen çiftçilerimizin temsilcileri sorunlarını bir kez daha yetkililere haykırır.
Ne acıdır ki çiftçiler gününde yapılan toplantılarda yine belirli kişileri görürsünüz.
Kitlesel halde çiftçilerin bir araya gelmesi gereken bir günde gerek çelenk töreninde gerekse Ziraat Odasında yapılan toplantıda çok az sayıda çiftçi ile bürokratlar gelir.
Bu yıl da öyle oldu.
Ziraat Odası Başkanı yine bildik konuları tekrarladı.
Bunlara çözüm bulması talebinde bulundu.
Temcit pilavı gibi aynı şeyler söylendi. Bu konuda çiftçi temsilcilerine de anlayış göstermek gerekir.
Önemli olan onların Ankara’daki yöneticilerinin bu sorunları sahiplenmeleridir.
Bunu yaptıklarını söyleyemeyiz.Ara bir ekrana çıkıp birkaç süslü laf ile soruna sahip çıkmış görünmekle bu iş bitmez.
Önemli olan çiftçileri de arkasına alıp kitlesel olarak net bir tavır sergilemek.
Bir türkü bunu yapmıyor veya yapamıyorlar.
Aslında balık baştan kokar diye bir söz vardır.Çiftçilerimizin sorunlarının çözümlenmemesi tarımın günden güne gerilemesi bu korum yöneticilerinin ilgisizliğinden kaynaklanıyor.
Bunun sonunda da tarımda kendi kendine yeterli olan Türkiye yanlış politikalar sonunda başka ülkelerde tarım ürünü ithal eder duruma geliyor.
Kendi toprakları boş kalırken başka ülkelerden toprak kiralanıyor. GSMH’nın %1’i tarıma harcanması gerekirken bunun ancak yarısı tarıma harcanıyor,Siyasi parti temsilcilerimiz,milletvekili aday adaylarımız ve Cumhurbaşkanı adaylarımız bu stratejik konuşu her yerde gündeme taşımalı. Ne yazık ki bunun yeterince yapılmadığını görüyoruz. Bu gidiş ülkeyi tarımda dışa bağımlı hale getirdiği gibi ekonomik alanda da dışı bağımlı duruma düşeriz.
Dünyada bunun örnekleri var. Bu arada AK Parti milletvekili Rafet Sezen, Tarım Bakanı Fakıbaba’ya verip veriştirmiş. Bakanın çiftçilikten anlamadığını çiftçilerin sorunlarına ilgisiz kaldığını ifade etmiş.
Genellikle milletvekillerinin görev sürelerinin sona ereceği seçimlerin yaklaştığı günlerde parlamenterlerimiz böyle keskin laflar ederler.
Gönül isterdi ki sezen bu sözleri daha öncelik aylarda söylemiş olsun ve bölgedeki çiftçileri de arkasına alıp sesini en gür şekilde duyursun.
Bugün söylemesinin pek yararı olduğunu sanmıyorum.
Zira parlamentonun görevi son buldu. Önemli olan bu olanlardan ders alıp bundan sonra atılacak adımları da ona göre atmak.
Sezen’in bakan hakkında söylediği doğrudur. Bunun doğru olması yeterli değil önemli olan bakana görevini hatırlatmak bölge çiftçisine desteği arttırmak Bunun da yeterince yapıldığını söyleyemeyiz. Zira her şey ortada. Binlerce dönüm toprağımız elden çıkıyor.
Çiftçiliği bölge halkı yerine başkaları yapacak. Bir süre sonra halkımız kendi topraklarında hizmetçi olacak.