Rahmetli Aziz Nesin’in” A Bakayı Ne olacak adında bir hikayesi vardır. Mecazi manada çok anlamı ifade eden hikâye şöyle:
Bir bayan toplu taşıma araçlarında seyahat ediyor.Oturacak yer bulamadığı için ayakta yolculuk yapıyor. Bu arada sırnaşık bir adam kadını taciz etmektedir.
Kadın bu arada eşine telefon ederek birinin kendine sarkıntılık yaptığını söyler. Adam eşine” A bakayı ne olacak” diye cevap verir.
Kadın evinin yakınındaki durakta otobüsten iner. Bir baksın ki kendisine sarkıntılık yapan adam arkasından geliyor.Yine eşine telefon ederek kendini taciz eden adamın yanında olduğunu duyurur.
Adamın cevabı yine “ A bakayı ne olacak” olur.
Kadın evine gelir kapısını açmak üzereyken bir bakar adam yanı başında.
Telaşla kocasını arar ve kendine sarkıntılık yapan adamın evin kapısında olduğunu duyurur adamın cevabı yine aynı olur.
Kadın evden içeri girer yatak odasına girip soyunacak arkasına bakar ki adam yanı başında bunun üzerine telaşla yine eşini arayıp peşinden gelen adamın yatak odasına geldiğini duyurur.
Eşi yine” A bakayı ne olacak yanıtını verir. Asiz Nesin’in A bakayı ne olacak hikayesini bugünümüze uyarladığımızda ne ifade ediyor. Onun yorumunu okuyucularımıza bırakıyorum.
***************************************************************************
SİYASİLERİN UYKUSU KAÇIYOR
26 Haziran’da yapılacak milletvekili ve Cumhurbaşkanı seçim öncesi bakıyoruz siyasileri bir telaş almış.
Milletvekili aday adayı olanlar gece uykularında kendilerini milletvekili olarak görüp heyecanlanıyorlar. İşi garantiye almak isteyenler etkili kişileri Ankara’ya postalayıp Genel Merkez kapılarında sabahlıyorlar.
Tüm aday adayları sıralamalarının açıklanacağı günü dört gözle bekliyor.
O güne kadar partilerin aday adayları milletvekili hayali görüyor. AK Parti milletvekili aday adaylarını tanıtımı yapıldı.
Bakalım pazartesi günü Genel merkezden gelecek haberler kimine yüzü gülecek.
Kulislere göre AK Partide liste sürprizi olacakmış. Bu ne derece doğru günü geldiğinde göreceğiz. Her seçim döneminde olduğu gibi bu seçimde de yine küskünler olacaktır.
********************************************************
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
Türkiye’de ilk uzun uçuş 24 Eylül 1913’te yapıldı.
Edirne İstanbul arasında yapılan bu ilk uzun uçması başarıyla sonuçlandıran da Teğmen Nuri Beydi. Nuri Beyin ardından yüzbaşı salim Bey Marmara’yı aştı. 14 Kasım 1913’te de Yüzbaşılığa yükselmiş olan ilk Türk pilotlarından Fesa Beyle Üsteğmen Fethi ve Fazıl Beyler, üçlü bir kol durumunda İstanbul’dan Edirne’ye gidip geldiler.Kurtuluş Savaşında yüzbaşı Fazıl Beyin kumandasında büyük yararlıklar gösterdi.
******************************************************************************
ÜÇ İHTİYARIN ÖYKÜSÜ
üç yaşlı arkadaş evde toplanmış sağlık durumlarını konuşuyorlardı.
Biri:
“ yalnız kahveye giderim. Ama yolda eve mi kahveye mi gideceğimi unutuyorum” der
İkinci ihtiyar:
“ Ah birader ah, yaşlılık çok kötü..ben de merdivenlerin yarısında eve mi , dışarı mı gittiğimi unutuyorum.” Diye yakınır.
Üçüncü ihtiyar:
“Allaha şükür bende böyle böyle bir şeyler çok şükür yok” diyerek elini nazar değmesin anlamında eliyle “tak tak” masaya vurur ve ardından yerinde doğrularak:
“Beyler” der.” Kapı çalınıyor duymuyor musunuz?” Biriniz kapıyı açsın” der
********************************************************
BEŞİĞİN 2 BİN YILLIK TARİHİ
Tarihimizde bilinen ilk beşlik M.S. 1'inci yüzyıla kadar gider. Türklerde beşik miladın 1'inci yüzyılında görülür. Orta Asya'da, Yedisu alanında yapılan kazıda, Hun mezarından çıkan bu beşik, bu günkü Kırgızlarda görülen beşiklerin aynıdır.
Türk beşikleri, biçim ve nitelik bakımından Türk topluluğunun aşamalarını gösterir.
Yörüklerde çocuk sırtta taşınır, bu arada seyrek olarak da ağaçtan, deliksiz basit bir beşlik kullanılırdı. Ege bölgesinde tabağını düz, yanları dışarıya meyilli, baş ve ayakuçlarına kasnak geçirilen ve üst kısmında tutmak için kaş denilen bir kol bulunan beşikler vardı.
Doğu ve Orta Anadolu'da kullanılan tahta beşiklerde, çocuk ağ gibi bir çeşit somya üzerine konan mindere yatırılırdı.
Evde kundaklanan çocuk, beşik içinde uyuduğu gibi, örgü ağ çözülerek sırta da alınıp taşınabilirdi.
15'inci yüzyıldan sonra, madeni beşikler, ağaç beşiklerin yerini aldı.
Osmanlı sarayında, beşiklerin üzerine konan "seraser" örtü ve yorgan en değerli taşlarla süslenirdi.
Beşiğin başucuna pırlanta, elmas, inci ve sırmayla işlenmiş "Kuran-ı Kerim kesesi", "maşallah" ve "horoz nazarlık" takımı asılırdı.
Bunlara beşik takımları da denirdi.
Doğan padişah çocuğuna hazine kethüdası aracılığıyla hazine hanede gümüş kabaralı, süslü bir beşik yaptırılır ve haremin kapısına kadar götürülürdü.
Orada kızlar ağası ve başka ağalar tarafından teslim alınan beşik, hareme verilirdi. Doğum, özel tezkireler yazılarak vezirlere, şeyhülislama, sadaret kethüdasına, defterdara, yeniçeri ağasına, reisülküttaba ve çavuşbaşıya bildirilirdi. Ayrıca saray dışındaki evli sultanlarla başlıca devlet ileri gelenlerinin aileleri de lohusayı kutlamak için saraya davet olunurlardı.
Bu arada padişahın annesinin hazırlattığı beşlikle, yorgan ve puşi de denilen sırmalı beşik örtüsü, büyük bir törenle eski saraydan yeni saraya nakledilirdi.
İşte asıl "beşik alayı" denilen tören buydu. Bu alaya bütün devlet ileri gelenleri katılırdı. Doğumun altıncı günü sadrazam tarafından altın ve mücevherlerle süslü bir beşik hazırlanır ve çocuk erkekse buna bir de sorguç eklenerek yine törenle Paşakapısı'ndan Topkapı Sarayına götürülürdü