BİR BAYRAM VE HALKOYLAMASI ANISI…

Evet-Hayır çekişmesi son güne kadar ölçülü ölçüsüz, atışmalarla; mahalle kavgasına dönüştü desem, ayıp olur mu bilmem? Çünkü soy sop , gömlek villa-kurna … gibi eksilerde gezinen gibi hakaretimsiler en azında hiç hoş değildi.

Aslında değişmesi istenen maddelerin enine boyuna tartışması ve açıklaması odak olmalıydı. Söylemler bu boyutlara tırmanmamalıydı. Az da olsa böyle anlatımlarda oldu elbet ama daha çok buz üstüne yazılar yazılıp, havanda su dövüldü.

Ve halkoylaması (referandum ) yatağından çıka çıka sonuna geldi. Ben bu yazıyı yazarken oylama sürüyordu. Trakya İlköğretim Okulunda verdik oyumuzu . Vesileyle eski, yeni bir çok tanışa rastladık. Ne çıkacağı henüz belli değil, bakalım! Reklam çabaları da şirazesinden çıkmıştı san ki.

Anayasa’nın değişmesi elbette gerekiyordu. Ve çoktan yapılmalıydı bu. Eski yılların kurt politikacıları bile, bu değişimde uzlaşma sağlayamadılar.

En azından seçim sisteminin ve barajın değişmesi oldukça önemliydi. Benim şu ya da bu partiye verdiğim oylar başka partinin işine yarıyordu. Adalet mi bu, demokrasi mi yoksa halkın oyuna saygısızlık mı?

Ve demokratik mi?

Hiç biri değil, asla değil…

En minik oyun bile mecliste temsil edilmesi bu açıdan zorunludur. Öteki akılcı ve adil değildir.

İstikrar bozulurmuş!

Adaletsiz ya da adil olmayan bir istikrar nerde görülmüş? Olsa olsa faşist ve dikta rejimlerinde. Önceki sistem aynı zamanda halkın iradesine saygısızlık değil mi??

Gelelim baraja!.. Neden baraj? Ne için ve kim için baraj. Seçim sistemindeki sakıncalar bu baraj canavarında da aynen var. Bu ikisinin varlığı bazı art niyetlere dayanıyorsa en azından ayıp değil mi?

T.C. vatandaşı olan her kişi (ırkı ve inancı ne olursa olsun) nasıl seçme hakkına sahipse, seçilme hakkına da sahip olmalıdır. Perde arkasındaki hesaplar 12 eylülcülere yakışabilir ancak. Öyle de olmadı mı? 2,5 parti ayarlaması da yapılmak istenmişti. Öyle de olmuştu.

Bu ikisi 80’lerden sonra yüz karamız olarak bir yerlere not düşmelidir.

Bir Ramazan daha bitti, bitiyor derken, Bayram geldi de geçti bile. Şeker Bayramımı, Ramazan Bayramı mı?

İkisi de olabilir. İkisi de yakışıyor çünkü. Ama tatlılık yaklaşımı daha uygunca.

 “Ramazan geldi, hoş geldi; baklava tepsisi boş geldi” demiştik başlarken.

Şimdi de “Bayram geldi neyime, kan damlar yüreğime.” Demeyiz umarım. Bu yaklaşım biraz da acı çekenlerin, karamsarların yaklaşımı olmalı.

Bayram yine de bayramdır.Sosyal yanı vardır. Dargınların barışması söz konusudur. Daha da var ama bunlar, yeter…

Kısaca iyiye, doğruya ve güzel çağırır insanları

Anlayana elbet…

ESİN PULU

Ayazın amorti gülüşlerinde

Gül kurusu tavrına son umut son avuntu

Suya düşen gölgeme

Islık çalan kimliğim

Son yarışın son şansına son esin pulu

Duvar resimlerine alt yazı gülüşüm

Gülüşlerin

Elmayı iştahla ısırdığı andayım Demirkazık

Yakamozları gök taşında yeşeren

Sevdasını çeyiz sanan kız

Gül yanar köz yanık içimdeki Kara Afrika'nın

Ne sana ne bana yerleşkesinde turlayan

Enflasyonlu gülüşler

N.T