“Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz”
Kişi yaptıkları, becerdikleri ,başardıklarıyla değerlendirilmelidir. Ancak bunlarla takdir toplar, övülür güzelleşir, görücüye çıkar.
Aynalar bunu yansıtmalı, toplumun, mahallenin aynaları.
Oysa; yanlış ya da yalan değilse, görüşüme göre laf üretiyoruz boyuna.
Köşe bucak, ekran nacak: Lâf lâf, Lâf… Lâf derken boş; incir kabuğunu doldurmayan, boş teneke örneği…
Hani, isterseniz deneyin: Tenekeyi önce dolu olarak bu yokuştan yuvarlayın; tok bir ses duyarsınız. Bu kez boş bir tenekeyi yuvarlayın; küflü ve yüklü sesler duyacaksınız. Kulak tırmalayan, kafa şişiren bir sesler topluluğu. Eh, sosyal yaşamda da bu, böyle değil mi? Çiçekler bu konuda en güzel örnek. Sessiz sedasız tomurcuklanır ve açarlar.
Oysa “Söz gümüşse, sükut altındır” diye güzel bir sözümüz var. Uysak ya!
Ağzı olan varlıklarsa ya konuşur bizim gibi, ya öter, kuşlar gibi, bağıran, anıran, havlayanı, miyavlar. Diğerlerini bir başka boylamda değerlendirmek daha uygundur.
Konuşmak, elbette önemlidir. Çünkü akıl bu yolla varlığını kanıtlar, Yani zekanın ürünüdür konuşmak. İletişim kurmanın da aracıdır, söz.
Alabora olmamış bir konuşma biçimi her zaman yararlı ve değerlidir.
Ekranlarda şöyle bir gezinin, Lâf kalabalığının prim yaptığını görürsünüz. Söylemek gevezelik düzeyinde ya da dedikodu kökenliyse ne yapabilirsiniz? Reyting uğruna ya da reklam kapmak içinse!..
Ağzı olan değil, aklı ve kariyeri olan konuşuyorsa ne ala.
Kafa şişirenler, konuşma hastası olanlar, çenebazlar ne yazık ki ayrık otu gibi yayılmakta. Sesini çıkarmayanlar yandı. Bilen de bilmeyen de konuşursa pirincin taşlarını ayıklamak zor olacaktır.
“lâf ebeleri “ kendini dinletecek birini arar ve genellikle bulur.
Haminnem sağlığında “Leyleğin ömrü laklakla geçer.” Derdi
Uğur Mumcu da:”Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz”. Demişti. Vesileyle bu yazarımızı da anmış olalım.
--------------------------------------------------
RÜZGARSIZLIK ÖZLEMİ
Hangi mevsim dalından düşer yürek evime
Şu kuş sesleri, bu meşe gölgeleri, şu…
Ilık olsun vereceğin su, son damlası yanık
Görücüye çıkmış yine vişne şurubu
Islak bir şemsiye ne işe yarar yağmur hanım
Sokaklarını sergilerken podyumda vitrinde
Sığınacak yanlış limandı arabın yalellisi
Çekmeyen bir kumaşa demokratik yamalar
Yerinde sayıp durduk mesafe aldık yarım kol
Parkı olmayınca ne yapsın tanıdık kuş sesleri
Oruç yerken yakalanınca bizim bıcır
Göz göre göre töre dediler, yürek demediler
İki delikli tokmak sandılar vicdanı alabora
Hurafenin beşiğini salladılar uzun uzun
İnsanca yaşamın özü sözü taşlandı hep
“Herkes Aya biz yaya” gergefinde rüzgarsızlık özlemi
İnsanlığın sesini, insanca yaşamın bestesini
Yine duymadı delik-deşik ve akrep cepleri
N.T