Adım adım dolaşın bu yurdu. Ata’nın izlerinin taze ekmek kokusunu duyuyorsanız; dağda, kentte, köyde… Toprağa, havaya, suya düşmüş; silinmemiş silinmeyecek ilkelerinin cemrelerini görürsünüz gözlerinizle…
Günümüze doğru giderek kökleşen ATATÜRK ilkeleri Atatürk Türkiye’sinin özetidir. Yepyeni çizgiler, aşama aşama büyüyen Kemalizm’in çağımızdaki seçkin örneğidir TÜRKİYEM.
Cumhuriyet rozetini ulusun kalbine kazıyan, özgürlük rüzgarlarının esintilerinden oluşan çağdaş bir çiçek gibidir, he adımı, her nefes alışı Anadolu’mun. Trakya’mın.
Bu vatanın her yanında, her milimetre karesinde Atatürk’ün nefes alışlarını duyarsınız. Misak-ı Milli (ulusal ant) dan başlayan bağımsızlık tutkusunun yaşayan nefes alışlarını… Çile dolu onurlu bir utkunun bayrağı, işte bu Türkiye’nin bayrağıdır. Okul mu, hastane mi, köprü mü vardı, köyde kentte? Atatürk Türkiye’sinde hepsi var. Ve her gün yeni çiçekler boy verip açıveriyor bahçemizde.
Gençliğin damarlarında dolaşan kan, demirden ağlar; asfalttan yollar olup, Karadeniz’den Akdeniz’e, Ege’ye uzanıyor günbegün. Mustafa Kemal gerçeği her dönemeçte, her sıkıntılı virajda yeniden büyülüyor aklımı. Yaptıkları karşısında aklımız karışıyor her sabah. Ne söylemiş ne yapmışsa iyi doğru güzel ve gerçekçi. 21.yüzyılın yüz akı, barışın bayrağı olmuş Ankara’da, Cumhuriyet gibi. Demokrasi olmuş, 23 Nisan 1920’de. Ve bağımsızlığın rengârenk bahçelerinde gezinmiş hep. Bakışlarında düşündüklerini yapmak isteyen kararlılığı görür gibi oluyorum yıllar sonra ufka bakarken.
Denizi görür görmez, kurtuluşa uzanan o parmağın kararlılığını ve bu maviliğin nasıl mutlu sona ulaştığını, bir çift mavi göz gibi yaşıyorum şimdi. Selanik’te doğan umut giderek Anadolululaşmış köy köy, kent kent, türkü türkü söyleniyordu o karanlık günlerde. Sonra göz kamaştıran bir aydınlık ve geleceğe atılan inciden temeller.
Bu gökler, bu ovalar, bu ulusal Atatürk’çe nefes alıyorsa bugün Atatürk yaşıyor demektir. O yaşadığına, o ölmeyeceğine göre bu vatan da yaşayacak, ölmeyecek demek ki.
Öyleyse Türkiye’m derin bir nefes alabilir sonsuzca. Ve O’nun bakışları doğrultusunda yürüyüşünü sürdürebilir karanlıkta.
“Milli egemenlik öyle bir ışıktır ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletleri tutsaklığı üzerine kurulmuş kurumlar her tarafta yıkılmaya mahkumdu