En kısa günler…Ve En uzun geceler.Özellikle uzun kış geceleri eskisi gibi değil. Yaşayanlar bilir. Böyle gecelerde mısır patlatmalar, kestane pişirmeler oyunlar icat etmeler ve lamba ışığı…
TV çıktı çıkalı, hele akıllı telefonlar… Yani tüm teknik gelişmeler can yakıcı biçimde bizi oyalamakta. Yani boşa zaman öldürmenin tekniği elimizde, cebimizde evimizde.
Ancak, ister inanın ister inanmayın; ister uygulayın, ister uygulamayın böyle zamanların en sessiz ve yararlı dostları kitaplardır. En uzun gecelerin gösterişten uzak dostları.
Ben de bu açıdan bakınca aklıma son okuduklarım geldi. Ve onları kısaca tanıtma görevim olduğuna inandırdım kendimi:
1. HAMDÜSENA SOKAĞI KADINLARI- Gönül ÇATALCALI- (Roman- Ty Tekin yayıncılık- 2o6 sayfa)
2.HAVVA’NIN ÜÇ KIZI- Elif ŞAFAK-Roman- (DK yayınları-220 sayfa)
3.HÂLLER KİTABI- Uğur OLGAR- Şiir- (Klaros Yayınları-64 sayfa)
4. Keşfedilmemiş Bir Hatıradır YÜZÜN-Öyküler- (ÖDY Yayınları-72 sayfa)
Yani bir süredir dört kitap okumuşum, övünmek değil bu yargım , gerçek.
Bu kez kitapların arka sayfalarından alıntılar yaparak kısaca tanıtmak istiyorum. Çünkü okumadan tadına varmak olmuyor. Mutlaka okumak gerek. Bir numarayla başlıyorum:
“Gönül Çatalcalı bu kez, toplumun başka bir yüzüne çeviriyor objektifini. Kaldırım taşları hurafelerle örülmüş Hamdüsena Sokağına. Kadınlarına, hayatın renklerini soldurarak ağır ağır ölmeyi emreden bir aile tutukevine. Günümüz Türkiye’sinde , ülkeye bir sokakta yetişen bir genç kızın perspektifinden bakarak, bir kırana dönüşen olaylar ağını.
…
Ama göçe hazırlanan kırlangıçları kim durdurabilir?” (Arka kapaktan)
------------------------------
İkinci sıradaki romanın arka kapağında açıklamalar da şöyle:
“… Şirin, Mona ve Peri… Günahkâr, İnanan ve Şaşkın.
Münkir, Mümin ve mütereddit… Böylesine farklı üç genç kadın nasıl bir araya gelebilir? Arkadaş olabilirler mi sahi?
Hatta kız kardeş?
…
Havva’nın Üç K Türkiye ile Avrupa, dün ve bugün arasında gidip gelen güncel bir hikâye anlatıyor.
Yüzyılımızın en çok tartışılacak konularından birini kışkırtıcı kahramanlar aracılığıyla ele alan, temposu hiç düşmeyen, kolay kolay unutamayacağınız bir roman.”
Eline, diline, yüreğine sağlık Sayın Elif Şafak demekten kendimi alamıyorum doğrusu…
----------------------------------
HÂLLER KİTABI na gelince.
Bu yapıt ozan dost tarafından adıma imzalanarak gönderimli: “Kıymetli şair dost Necdet Tezcan’a şiir hâlinin sonsuza dek sürmesi dileğiyle… (o9.5.2o19/Silfke)
Hemen arka sayfaya bakıyorum:
“aşkın çıkmaz sokaklarının duvarları yıkılırdı
İki boldozer bir olunca seyran olurdu samanlık
Güneşe gidilirdi pegasuslara binilip
Bir anlam veremezdim aşka duvar örenlere”
Senin de dize aralarına sıkıştırdığın lirizmin, duyguların “İşte şiir bu” dedirtiyor insana. Eline, yüreğine ve yaratıcılığına sağlık benim ozan dostum…
--------- ------------------------------
Büşra Çivi’nin öykülerinden oluşun yapıtının hemen arka kapağına uzanıyorum. Sanırım bu ilginç öykülerden bir bölüm var arka kapakta:
“Boyaları dökülmüş duvarın üzerinde yan yana yapıştırılmış iki ayrı afiş duruyordu. Biri kadın, diğeri erkekti. Kadın olan kendisine çok benziyordu. Tıpkı onun gibi sarı saman saçları, boya küpünü andıran bir yüzü ve kısacık elbiseleri vardı. Susuyordu kadın. Yorgun olmalıydı. Adam ise tam tersine tüm canlılığı ve sevecenliğiyle konuşmaya devam ediyordu. Bu durum karşısında donup kalmıştı adeta. Ne söyleyeceğini, nasıl davranacağını bir türlü kestiremiyordu. Artık ne yağmurun sesini işitiyor ne de içini titreten rüzgarın soğuğunu. Böyle bir şey olabilir miydi gerçekten? Ama olmuştu işte, konuşuyordu afişteki adam.”
Bu öykülerin tadına varmak için okumak gerekir diyorum ve istiyorum… Onun da eline, kalemine… sağlık diyorum…
Okumak gibisi yok, bana inanın ve kitapsız kalmayın…