PERDE ARALIĞINDAN

Alışkanlıklar insanların irade gücünü de etkiler. Kötü alışkanlıklarsa, daha beter. İyisi ya da kötüsü, her bireyin yuları gibidir. Çeker çekiştirir, sürükler nereye isterse. Çok zaman karşı koymak istesek de zor dostum zor. Davranış bilimleri bu açıklamalarla doludur. O konuda mürekkep yalamış biriyim ne de olsa. İki yıl pedagoji (Eğitim bilimleri) eğitimi alarak bir yerlere gelmiş, oralarda konaklamış biri gibi sayarım kendimi, övünmek gibi  olmasın!

Alışkanlıklar bir süre sonra sizi oralara itekler, haz bırakan davranışlar sık sık aranır hale gelir.

Alışkanlık mıdır? Bilmiyorum ama bende var, diyebilirim. Onlardan kolay kolay vazgeçemezsiniz de…

Gece yatmadan önce ve sabah uyanır uyanmaz, mutlaka ve her şeyden önce perdeyi aralarım. Dışarıya bir göz atarım.Çünkü Perde aralığından baskınca bir başka dünya çıkar karşınıza. Bir ilk bahar sabahı, güneşle uyandın mı hiç?” diye sorsalar olumlu yanıt veremem.

Kışın bu ilk günlerinde doğa görüntüleri sürprizlerle doludur. Daha ilginç ve çarpıcı görüntüler tablo tablo karşınıza çıkar. İstediği zaman da değişebilir. Birkaç gün önce yine aynı şeyi yaptım. Pusla karışık koyu bir sis vardı. Görüş uzunluğu iyice azalmıştı. Havayı böyle görünce Tevfik Fikret’in  SİS şiiri takıldı dallarıma.

A.    Kadir’in “ Bugünün Diliyle Tevfik Fikret” yapıtıma aramaya koyuldum. Canım sıkıla sıkıla ve tırım tırı aradım, ama sonunda buldum. (İkinci basım-1967).

Daha önceleri kim bilir kaç kez hatmetmişim. Ve her okuyuşumda altını çizdiğim dizeler olmuş SİS şiirini okurken. Şimdi onlardan bazılarını aktarıyorum:

 “gene bir sis kaplamış ufuklarını, inatçı bir sis,

Gitgide büyüyen bir ak karanlık..”başlayan şiir bir hesaplaşma gibi sürer gider. Bir İstanbul sabahıdır Esin kaynağı her yeri kaplayan koyu bir sis. O esin ya da esinler onu geçmişle ve tarihle hesaplaşmaya sürükler. Kendine özgü bakış açısıyla olumsuzlukların tümünü yerden yere vurur, karamsar bir anlatımla…

İşte dizelerinden örnekler.

 “İşte her yerde iki yüzlülüğün kiri,

Nereye baksan çekememezlik, nereye baksan çıkarcılık,

Nereye baksan hergelelik, yalan dolan.

Demek yükselmek yalnız bunlarla oluyor…”

 “Her mahkemeden her gün kovulan hak!”,

 “Adamı yukarılara çıkaran yol, el etek öpme yolu”

Ve işte şiirin son iki dizesi:

 “Örtün  ey İstanbul, kanlı toprak,

Örtün kart o….., örtün, hiç uyanma!”

Bu şiirin bütününü bulup okumak gerek bence ve ivedi.  Okursanız Koca Fikret üzülür, okursanız sevinir, kanısındayım.

Önceki yıllarda T.Fikret özellikle okullarda anılır, yaşatılırdı. O Özellikle Atatürk’ün çok sevdiği şairlerimizdendi. Ama nedense artık anılmaz oldu, unutturuldu; ne yazık!..

Belli kesimler O’nu ruh hastası ve çok karamsar buldular ama silip atamadılar. O, unutulmazlar listesinde çoktan. Keşke ben de onun gibi olsaydım da o şiirleri yazabilseydim, diye düşünürüm çok zaman.

O sabah, gök masmavi ortalık günlük güneşlikti. Hava insanları dışarıya, doğaya çağırıyordu, sanki.

Dışarıya çıkınca anlaşıldı k. “Görünüşe aldanma”. Çünkü ince bir ayaz sanki saldırıya geçmişti. Ve buzlanma vardı.

Eve döndüm çabucak. Ve bazı şarkılardan dizeler mırıldanmaya başladım:

“Zaman gelip geçiyor/Dur demek kolay değil…” ve “Geçtiğim yollara baktım da çiçekler soluyor…”