RAMAZAN BEKTAŞİ VE…

Ramazan deyince, en başta oruç gelir akla.. Sonra iyi ve dengeli beslenme. Pide de Ramazanın bitmeyen simgelerindendir. Başkaları da var.

Minarelerin ışıklandırılması ve mahyalar,

Karagöz ve Hacivat,

Ramazan davulu,

Nasrettin Hoca,

Ramazan Manileri

Ortaoyunu…

Çocukken sahura kalkardı büyükler. Genelde çocuk olduğum için beni kaldırmazlardı. Sesleri duyunca uyanır ve yatakta ağlamaya başlardım. Duyulduğunda beni de çağırırlardı.

Çocuklar, yarım gün tutar diye bizi yönlendirirlerdi,

Davul da Ramazanın en önemli simgelerinden olurdu. Davul seslerini bu gün bile anımsarım. Ritimli çalardı bizim davulcumuz. Uyanamayanlar davulcuya söylerlerdi. Davulcu o evlerin yakınına gelince, daha yoğun ve güçlü vururdu tokmağı.

İstanbul’da direkler arasında bin bir eğlence yaşanırken, taşra kendi sessizliğiyle geçirirdi günlerini.

İftar zamanı yaklaşınca, bizim mahallenin davulcusu hemen yakınımızdaki Çömlek Tepe’ye çıkar, minare ışıklarının yanmasını beklerdi. Biz çocuklarda ceplerimizi doldurup onun yanına giderdik. Dan deyince, hemen orada ceplerimiz boşalırdı.

Ve doğru eve, sofraya!...

Aynı davulcu Ramazanın arefesinde çevresine toplanan çocuklarla kendi bölgesini sokak sokak dolaşır, çocuklara “Yarın Ramazannn!..” diye bağırtırdı.

Bayram gelince ev ev dolaşır maniler söyleyerek bahşiş toplardı.

Koşa koşa çıktım yola/ Ayağımı çarptım taşa/Bereket versin efendim/Bayramın mübarek ola…”

Elimin altında BEKTAŞİ DEDİKLERİ (Metin ELOĞLU-Oğuz TANSEL) diye bir kitap vardı. Ramazan gelince o yapıtı yeniden karıştırırım.

Yine öyle yaptım, uygun bir fıkra buldum.

Aktarıyorum:

BAYRAMLIK:

Ramazan’ın son günü Bektaşi’yi,

Karısı, çocukları sıkıştırıp:

Bayramlık isteriz’ diye tuttururlar.

Baba dar atar çarşıya kendini;

Dolaşmaya başlar dertli dertli;

Zorbaların sürüklediğini görür bir adamı;

Suçunun oruç yemek olduğunu öğrenince,

Deli misiniz, yahu, ne istersiniz bu candan?

Başlamışken yiyiversin bayramı da

Kurtulalım bayramlıktan!’

-----------------

İyi Ramazanlar ve iyi bayramlar…