“Geçtiğim yollara baktım da çiçekler soluyor…” Böyle bir şarkı vardı. Derin ve düşündürücü anlamıyla ilgimi çekerdi hep. Epeydir gündemde yoktu. Geçenlerde bir radyoda söylenince ilgimi çekti yine.. Ama bu yaşların şarkısıymış… dedim kendi kendime. Bilincimin derinliklerinden çıkınca biraz da sevindim doğrusu. Çünkü son yıllarda POP adı altında yapılan besteler ve şarkı sözleri (tümü olmasa da) rezaletin daniskası.
Türk Sanat müziğini de dejenere edenler olsa da tutunamıyor çoğu. Unutulmuşlar denizinde kaybolup gidiyor ve millet şarkı dinlemeye değil oynamaya geliyor.
Deyişlerimiz de değerli ve anlamlıdır. Biri aklıma geliverdi hemen. “Cami ne denli büyük ve görkemli olursa olsun, imam bildiğini okur.”
Gerçekten de son günlerde özellikle siyasilerimin hakarete varan söylemleri unutulur gibi değil. Çoğunun özünde küfür kokuları da var gibi. Oysa, siyaset demek, ölçülü ve anlamlı konuşma demektir. Yani her siyasetçinin hitabeti ve diksiyonunu çok iyi olmalı.
’Bu yılın ilk günlerinde bunları anımsamam boşuna değil.
Sular denize yaklaştıkça durulurmuş. Havzasında yayıla yayıla sakin ve sessiz denizle buluşur.
Bu yıl da dünya ve ülkemiz sorunlarıyla baş başa. Doğal afetler gitgide çoğalırken “küresel ısınma” iklimleri değiştire değiştire geliyor, yaklaştıkça yaklaşıyor.
Çernobil felaketi unutuldu bile. Radyasyonun etkileri bitti mi ?.. Belli değil. Olmasına rağmen dünyayı yönetenler yine yeni santraller peşinde.
Hep söyledim ve yazdım. İnsanoğlu artık ve acilen doğaya ve doğala dönmeli. Doğal çevresi ve kendisiyle barışık olarak yaşamayı ilke edinmeli. Yapaylık asla hoş değil ama boş.
Boşuna bir yorgunluğun normal olmayan çabası gibi. Güzelleşme uğruna çirkinleşenleri gördükçe inanasım gelmiyor. Soyundukça yolunmuş kaza dönen tipler halkın deyişiyle kokonaya dönüşüyor. Bazıları da soyundukça soyunurken yaptığını marifet ve cesaret sayıyor.Oysa davranış bilimlerinde bunun adı “Teşhircilik”tir Teşhircilik vücudu sergilemekten zevk alma halidir.
Zayıflama modası da bir özlem haline geldi. Kontrollü olmasına bir şey denemez. Ama kemik torbasına dönünceye değin uğraş vermek,olacak iş değil doğrusu.Hepsi bir yana bu yamuklukların bir de hava yanı var. Bu uğurda hasta olup, yaşamını yitirenlere akıl sır erdirmek de akıl işi değil, doğrusu Vücudun hastalıklara karşı direncini yitirmesi de ayrı bir felaket. Kim ne der? Ya beğenilmezsem gibi kaygılara göre yaşantını düzenlemek de altından kalkılması çok zor bir yaklaşım. Tam streslik. Rahat olmak için kendini olduğun gibi kabullenmek.. işte sağlıklı yaklaşım.
Mankenlik bir meslek mi bilmiyorum. Ama iyi para getirdiğini biliyorum. Aklımın ermediği bir başka konu da kendi vücutlarını mı teşhir ediyorlar, yoksa giysileri mi?Bu tür izlencelerin salonları doldurması da ilginç ve anlamsız.
Güzellik kraliçesi seçimlerine de aklım ermiyor. İki üç kişi derecelere giriyor, mutlu . İyi de ötekiler çirkin mi yani. İnanın her insanın güzel bir yanı mutlaka vardır. Ama yine de aslolan Aşık Veysel’in söylemi:”Güzelliğin beş para etmez bu bendeki aşk olmasa…”
Her insan en azından insan yaratıldığı için güzeldir. Çirkinlik yakıştırma ve görecedir.İnsanları, renginden, inancından ötürü ayrıştırıp birbirine düşürmekse, Tanrı işi değil, kul işidir. Bu tür ayırımlar ve dışlamalar, yanlış yetişmenin ya da iyi yetiştirilemenin ürünü olsa gerek.