MEHMET İNAL’I KUTLUYORUM

                Tarihi kaynaklarıyla “LAİKLİK “Kitabını yazarı Mehmet İnal, Havsa ilçemize bağlı Kaba ağaç köyünden 8 çocuklu bir çiftçi ailesinin 7. Çocuğu.

 İnal havsa Sokullu İlkokulunu,havsa Ortaokulunu bitirdikten sonra.Edirne lisesinden mezun  olmuş.Edirne İlk öğretmen Okulunu dışarıdan bitirip  bir süre öğretmenlik yapmış.1977 yılında İstanbul İktisadi  ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun olmuş. Bir süre özel sektörde görev yapmış. Daha sonra Türbeye Zirai Donatım Kurumuna girip oradan emekli  olmuş.Emekli olduktan sonra gazetelerde köşe yazarlığı denemesi olmuş.Bu arada büyük ilgi duyduğu laiklik konusunda çeşitli eserleri  incelemiş.Eski çağlardan bu yana insanların laiklik için mücadelecini tüm kaynakları tarayarak ,Türkiye’de en çok tartışma konusu olan fakat gerçeğinin az bilindiği” laiklik “konusunu tarihsel kaynaklara,belgelere dayanarak kitap haline getirmeye karar vermiş.

                Bunun için uzun yıllarını hazırlamış laiklikle ilgili tüm kaynaklardan,belgelerden yararlanıp 590 sayfalık bir eser yaratmış.

                İnal kitabında tarih  boyunca sınıfsal  mücadeleleri bu uğurda yapılan savaşları incelemiş. Avrupa’da Rönesans ve Reform konularını, ,insanları kölelikten kurtulmak için yapılan mücadeleleri ile Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı döneminde karşılaştığı güçlükler ve bu konuda yaptığı mücadeleler yazdığı kitapta yer alıyor.

                Bu kitabın yazarı diyebilirim ki Edirneli yazarlarımız arasında eserinde en kapsamlı kaynaklara başvurup kalıcı bir eser yaratanlar arasında ön sırada yer alacak mütevazi bir yazarımız. Edirne Kitap  Fuarını açıldığı gün kendisine stant açacak yer bulamamış.Ancak pazartesi  günü Kitap fuarını giriş bölümünde kapının yanında bir masa koyarak eserini tanıtıyor.

                Mehmet İnal’ı okul sıralarından tanırım. Utangaç ve duygusal bir insandır.Yüzünde her zaman gülümseme hakimdir.Böyle çok değerli eserini dahi tanıtırken sanki ayıplı bir malı satıyor gibi mahcubiyet duyuyor.

                Kitabı okuduğunuzda Mehmet İnal’ın laiklik adındaki eserinin gerçekten  çok önemli bir kaynak olduğunu anlıyorsunuz.

                Kitap Fuarını ziyaret edip buradaki eserleri niceleyenlerin Edirneli yazarımız Mehmet İnal’ın bu uzun uğraşı sonucu hazırladığı ,hiçbir zaman değerini kaybetmeyecek eserini incelemelerini salık veririm.

Mehmet İnal’ı da böyle güzel bir eseri okuyuculara kazandırdığı için de kutluyorum.

                BOSNAKÖYÜN VERİMLİ TOPRAKLARI HEBA OLUYOR

                Meriç nehri kenarındaki Bosna köy sınırları içinde yapılan “ kanal Edirne   kazısından çıkan  topraklar  “insan eksen insan olur”  diye tanımlanan çok verimli  bir toprak yapısına sahip.

                Bir zamanlar Edirne’ye gelip bu toprakları  ziyaret Eden bir  İtalyan uzmanın  dediği gibi;  Bosna köy toprağı  onlar için en değerli  toprağa sahip Po Ovası toprağından daha değerli arazilerin bulunduğu bir yer.

      Bakıyoruz bir kanal sevdasına  buradan çıkan  binlerce ton verimli toprak sağa sola atılıyor

                Bu topraklar bir anlamda yok ediliyor.

                Bir verimli toprağın yüz yılda oluştuğunu düşündüğümüzde bu yapılana acaba ne denir.?.Bir yandan ava arazilerde kazılan yapıların temelleri ile verimli topraklarımız heba oluyor. bir de böyle  kanal açarak kazılan topraklar  alçak alanlara dolduruluş  dolgu malzemesi gibi kullanılıyor. Kanal çalışmaları devam ediyor. Bu kanalın Edirne’ye ne kazındırıp kazandırmadığını  bittikten sonra anlayacağız..

                O konuda da endişeler var.. Açılan bu su tahliye kanalı ile istenilen verim alınamazsa  kanalın  kızılması sırasında yok edilen  verimli toprakların hesabını kim verecek?

                Bu konuda sesini yükseltecek   bu toprak  ziyanını önleyecek bir uzmanımız yok mu ? Kıytırık işlerde fırtına koparıp seslerini yükseltenler bir gün de  su kanalı çevresinde inceleme yapsınlar verimli toprakların  nasıl  harcandığını görsünler .

                BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?

                ÜLKEMİZDE  NOTERLER 1879 YILINDAN BERİ VAR

                Ülkemizde ilk noterlik örgütünün kurulması  1879 yılına rastlar.

 Osmanlı devletinde senet düzenleme ve onaylama işlemleri  dine esaslara göre yapılırdı. Kadılar, naipler bu  işlere bakarlardı. 1868  yılında ticaret mahkemelerine bağlı bir ticaret kalemi kurulunca düzen de tümüyle değişti.

                Ancak bu daire tam anlamıyla bir noterlik kuruluşu değildi. 1379 yılında  Fransız noterlik yasasından çevrilen bir tüzük Türkiye’de noterliğin başlangıcı sayılır.

                Bu yasa 1913 yılına kadar yürürlükte kaldı. Bugünkü anlamda noterlik 1938 yılında çıkarılan yasayla düzenlendi. Noterler asliye mahkemelerinin  görev alanları içinde  yasalarla görevlendirilen ve sınırları yasalarla belirlenen işlemleri yapan  özel durumlu memurlardır

                ÖZLÜ SÖZ

                Hepimizin aynı düşüncede olması iyi değildir. Yarışları yaptıran düşünce ayrılıklarıdır.

                 Mark.TWAİN