Ülkemizde daha önceki yıllarda, her yıl okullarımızda Yerli Malı Haftası kutlanırdı. O hafta geldiğinde öğrencilere yerli malı olan ürünler tanıtılır, yerli malı kullanmanın yararları, ekonomiye faydaları öğretilirdi.
Bu konu ile ilgili olarak öğrencilere kompozisyon görevleri verilirdi. “ Yerli mali yurdun malı- Herkes onu kullanmalı” diye yerli ürünleri özendiren şiirler okunurdu.
O günler artık geride kaldı. Ne acıdır ki ülkemizde yerli malından kat kat fazla ithal ürünler var. Bunların arasında tarım ürünlerinin ön planda yer alması ülkemiz açısından üzüntü verici.
Bir zamanlar Dünya’da kendi kendine yeterli 7 tarım ülkesi arasında yer alan ülkemiz, bu özelliğini kaybetti. Kimsenin önemsemediği ülkemizde ihtiyaçtan çok fazlası olan samanı dahi bugün Bulgaristan’dan ithal ediyoruz. Ana gıda ürünlerimizden olan mercimek,nohut,buğday pirinç, ve bazı meyveler dış ülkelerden geliyor. Bir hayvancılık ülkesi olan ülkemizde şimdi Sırbistan’dan et ithal etmek zorunda kalıyoruz.
Hayvanlarımızın bir bölümü yurt dışından geliyor. Ne olduğu belirsiz ürünleri tüketmek zorunda kalıyoruz.
Her türlü imkanlarımız olmasına karşın, ülkemizde gıda ürünleri ihtiyacımızı karşılayamıyoruz. Bizden çok daha az tarlası olan ülkeler, üreticilerine destek sağlanmasıyla Türkiye’den çok daha fazla tarım ürünü üretiyor ve hayvan yetiştirebiliyor.
16 – EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluş tarihi olan 16 Ekim, Dünya Gıda Günü olarak kutlanıyor. Her yıl FAO tarafından belirlenen bir tema çerçevesinde yapılan Dünya Gıda Günü etkinliklerinde, gıda üretimi, tüketimi ve gıda güvencesine ilişkin konular gündeme taşınarak küresel anlamda büyük önemi olan açlık ve açlıkla mücadeleye dikkat çekilmeye çalışılıyor.
Uzmanlar,gelecekte savaşları gıda ve su üzerinden yapılacağı uyarısında bulunuyor. Zira ,Dünya nüfusu arttıkça en çok ihtiyaç duyulan gıda ve su olacak. Su kaynakları günden güne azaldığı gibi tarımda ekili alanlar da konutlara dönüşüyor insanların yiyecek ihtiyacını karşılamaz duruma geliyor.
Erozyon yoluyla ülkemizde her yıl bir Kıbrıs büyüklüğünde yer verimsiz duruma geliyor. Bunlara bir de betonlaşan yok edilen tarım alanlarını ilave ettiğimizde, nüfusun da artışıyla açlık tehlikesi yaşayacak ülkeler arasında ülkemizin de yer alması kaçınılmaz olacak.
Diğer taraftan ülkemizde yiyecek israfının bir türlü önüne geçilemiyor. İhtiyacımız kadar yiyecek tüketmeyi öğrenemedik. Sofralardan arta kalan yiyecekler çöpe gidiyor.
Hiç kimsenin haberi olmadan geçiştirilen, hiçbir etkinlik yapılmayan Dünya Gıda Gününde bu tehlikelerin gündeme getirilmesi gerekmez mi?.
MALİYET
Arkadaşı Hanife hanıma “ kürkün çok mükemmel kaça mal oldu” diye sordu:
Hanife Hanım:-“ Bir öpücüğe” dedi
Arkadaşı,” Bu nasıl olur”
Kocam hizmetçiyle öpüştü de onun karşılığında kürke sahip oldum”
*************************************************************************************
ÖZLÜ SÖZ
Bir şeyi verirken davranışınız, verdiğiniz armağandan daha değerlidir.
PİERRE CORNEİLLE
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ, ?
İLK 19 MAYIS KUTLAMALARI 1939’DA BAŞLADI
Türkiye’de Gençlik ve Spor Bayramının ilk kutlanışı 19 Mayıs-1939 yılında olmuştur.
1938 yılında Başbakan olan Celal Bayar imzasını taşıyan bir yasa tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunuldu Bu tasarı 19 Mayıs gününün “ Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kabul edilmesinin gereği ayrıntılı olarak anlatılıyor.
19 Mayıs gününün cumaya rastlaması durumunda cumartesi günün de resmi tatil günü olması isteniyordu. Tasarı meclise sunulduğu biçimiyle kabul edildi. 1930 yılından başlayarak orta dereceli bütün okullarda beden eğitimi öğretmenlerinin denetiminde beden eğitimi gösterileri yapılmaya başlandı. Bu gösterilerin bir bayram özelliği durumuna getirilmesi ilk kez 1939 yılında olmuştu.