Mart ayında yapılacak mahalli seçim öncesinde Ankara’da adeta belediye başkan adaylığı pazarı kuruldu.
Bu görevlere talip olanlar işlerini genel merkezlerden çözme çabası içinde.
Oralarda adamlarını bulup işleri sağlama bağlamak istiyorlar, Bu pazarda her türlü dalaverenin, ayak oyunlarının döndüğü yolunda iddialar var.
Aday olabilmek, koltuğa oturabilmek için maddi ve manevi her yol deneniyor.
Buralarda işi bağlamak için ya adamın olacak ya da maddi imkanın olacak, bunun başka yolu yok.
Bu demokrasinin, halkın iradesinin ayağa düşürülmesi olmuyor mu?
Aday adayı olanlar ve adaylık bekleyenlerin çoğu zamanı Ankara’da geçiyor
Üst yönetimlerde etkili kişilerle pazarlık yapılıyor.Bu yönde gayreti olanların bir bölümü işini kotaracak aday olmayı başaracak. Bazılarının ise çabaları boşa gidecek. Siz o zaman görün kavgaları , kirli çamaşırların ortaya çıkarılmasını…
*********************************************
MUHTARIN UYARISINA DİKKAT.!
Babademirtaş mahallesinde eski bir tarihi kışla, Sanayi Kışlası, bir dönem Hastane olarak kullanılmış. Bu bina sonunda Edirne Müftülüğüne verildi.
Bina restore edildikten sonra Baykanlardan gelecek din adamlarının eğitim yeni olacak.
Binada daha önceleri asker eğitim görüyordu şimdi din adamlarımız eğitilecek. O bir yana bu bina restorasyonu için ihale açıldı.
Bir süre çalışmalar oldu. şimdi durmuş vaziyette. bu binanın evlere bakan taş duvarları tehlike saçıyor.
Bazı yerleri çatlamış durumda. Allah esirgesin duvardan taşların düşmesi, evlerde kazaya neden olabilir.
Bu konuyu defalarca gündeme getirdim.
Duvarların onarılması gerektiğini yazdım. Son olarak mahalle muhtarı da aynı konuya dikkat çekti.
Önümüz kış ayları yağışlar çok olacak. Bu duvarlar onarılmazsa tehlike yaratabilir.
Yetkililerin bu kışla duvarlarını görmelerini isterim bana hak vereceklerdir.
TÜRKÜLERE KONU OLAN KAŞLARI KARA ALİŞ’İN MEZARI EDİRNE’DEYMİŞ
Ayhan Tunca Hoca’nın Yöre dergisinde yer alan,Emekli Hakim Erdoğan Gökçe’den aktarılan bir yazıya göre, Kaşları Kara Aliş Edirne’de meçhul bir mezarda yatıyor.
Dergide anlatılan Aliş hikayesi ise şöyle :
17. Yüz yılda Balkanlarda , Tuna boylarında Bulgar, Rum ,Ermeni çeteleri Türk köylerini basıp Türk halkına katliam yapıyormuş. Zamanın Osmanlı yönetimi bu çetelerle başa çıkamıyormuş. Bu sırada Aliş adında bir yiğit çete kurmuş.
Türklere eziyet eden çetelerle savaşmaya, ,onların köylerini basıp öldürmeye, yıldırmaya başlamış.
Aliş, Türkler arasında büyük başarı kazanmış, her yerde adı anılır olmuş. Bu sırada Bulgar, Rum ve Ermenilerin dostu Avrupa ülkeleri ayaklanmışlar.
Osmanlı yönetimine Alişi ortadan kaldırın teklifinde bulunmuşlar. Osmanlı yönetimi Alişi nasıl ortadan kaldırırım diye düşünmüş. İşin kolayı olarak “Aliş seni affettik gel şehirde otur. Seni paşa yapacağız” diye haber salmışlar.
Aliş de buna inanmış. Edirne’ye gelmiş. Şerefine gece ziyafeti verilmiş.Sırtına samur kürkler giydirilmiş.
Amma sabah namazına kalkan Edirneliler, Üçşerefeli Camiinin önünde Alişi idam sehpasında sallanırken görmüşler.
Osmanlı yönetimi kahraman Aliş’ten böyle, kendisini kandırıp idam ederek kurtulmuş.
Halkın Aliş’e olan sevgisi Hicaz makamında türkü olarak dilden dile dolaşmış. İdam edilen kişinin cesedine kimse sahip çıkmazmış.
Aliş’in naşı da ortada kalmış. Kellesini Bal dolu torbaya koyup idam kararı verenlere gönderilmiş.
Bal kokuşmayı önlüyormuş.
Aliş’in Vücudu ise Edirne’de meçhul bir yere çukur açılarak gömülmüş.
Asılan kimselerin mezarının başına mezar taşı dahi konulmazmış. Aliş şimdi Edirne’de bilinmeyen bir yerde yatıyor. Edirne’yi yetkililer sembolik bir mezarla bu kahramana sahip çıkamaz mı?
Alişin 2,5 oktavlık türküsünün sözleri şöyle:
Çifte kubruları be ağalar çaktım almadı.
Dört yanıma baktım be ağalar kimse kalmadı.
En küçük kardeşten be ağalar imdad olmadı
NAKARAT
Aman vezir oğlu vezir yazık şanına
Nasıl kıydın bu gençlikte tatlı canıma.
Felek çemberini be ağalar deldim de geçtim.
Aşkın dolusunu be ağalar kaldırdım içtim.
Kelleyi torbaya be ağalar koydum da geldim.
FIKRA
10 DAKİKA GERİ KALMIŞ
Bir doktor akıl hastanesinde kendisini saat sanıp başını iki yanan bir delinin yanına sokuldu.
“ Neden başını öyle iki yana sallıyorsun?”
“Ben saatim efendim öyle çalışıyorum” der
Doktor kendisine;
“ Peki öyleyse şimdi saat kaç?”
“ Saat tam on”
Doktor;
“ Yanlışın var benim saatim onu yirmi geçiyor”
Bunun üzerine akıl hastası birden telaşlanır- “ Eyvah” der. “ yirmi dakika geri kalmışım”.
****************************************************
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ ?
İLK RÜŞTİYEYİ 2.MAHMUT AÇTI
Tarihimizde ilk rüştiye ( ortaokul seviyesindeki okul) 1858 tarihinde İstanbul’da öğretime başladı.
Sübyan okullarının yeterli bir öğrenim sağlayamaması, rüştiyenin açılmasını gerektirdi.
Rüştiye adı Sultan 2. Mahmut tarafından konuldu. Askeri ve sivil ( mülki) olmak üzere iki çeşit rüştiye vardı.
1848 yılında bu okullarda matematik ve coğrafya dersleri de okutulmaya başlandı. Sonraları rüştiyelerde bilimsel derslere daha çok önem verildi.
Ülkemizde ilk kız rüştiyesi 1859 yılında açıldı. 1923 yılına kadar kız ve erkek ortaokullarına rüştiye denildi.