Yayın organlarımızda her gün okuyor ve izliyoruz.
Dar gelirliler geçim sıkıntısından şikayetçi.
İktidar muhalefetten şikayetçi.
Muhalefet iktidardan yakınıyor.
Köylüler girdi fiyatlarının yüksek olduğundan şikayetçi.
Gençler işsizlikten şikayetçi.
Ekmekliler maaşlarının azlığından şikayetçi.
Halkımız meraların yağma edilmesinden şikayetçi.
Bakkallar iş alanlarının daraldığından yakınıyor.
Hastalar ilaç bulamamadan muzdarip.
Babalar çocuklarından, çocukları ailesinden şikayetçi.
Kadınlar kocalarından, kocaları eşlerinden yakınıyor.
Muhalefet TRT’nin yayınlarında yer bulamamaktan şikayetçi.
Veliler eğitimin kalitesinin düştüğünden yakınıyor.
Aileler özel okul fiyatlarının yüksekliğinden şikayetçi.
Araç sahipleri akaryakıt fiyatlarının yüksek olmasından muzdarip.
Halk ulaşım fiyatlarının yüksekliğinden şikayetçi.
Halk ihtiyaçlarındaki fiyat artışlarından şikayetçi.
Kiracılar kiraların yüksek olmasında şikayetçi
Bu şikayet sayısını çok daha da artırabiliriz. Peki bu şikayetleri çözümlemekle sorumlu olanlar bunun karşısında ne yapıyor.
Onlar da işi en üst makamların çözemediğinden şikayetçi.
Bakıyoruz, meslek kurum temsilcilerimiz halkımız gibi sadece sorunu şikayetle yetiniyor.
Peki, bu sorunların çözümü nerede, kim bu sorunları giderecek. Bu meseleler sadece şikayet noktasında kalır, ”temcit pilavı” gibi her gün tekrarlanır, çözüm aranmazsa bu hayati sorunlar halkta bağışıklık yaratıp olanları kabul etme konumuna gelmez mi? Başka ülkelerde halkın ve temsilcilerinin bu sorunların çözümü için gerekli yasal girişimlerin yapıldığı bir zamanda bizler sadece onları seyretmekle mi yetineceğiz.
-------------------
ÖZLÜ SÖZ
Elmas nasıl yontulmadan mükemmel hale gelmezse, insan da acı, çile çekmeden olgunlaşamaz.
KONFUÇYUS