ESKİMEYEN MEKTUPLAR - 20

ATATÜRK-NAZIM KARŞILAŞMASI
İki  dizeyle  başlamalıyım  önce:
“Sen  orda  bağrına  bas  en   büyük  çileyi
Ben,  burada  en  büyük  çileyi   doldurayım.”
Mehmet  kemal’in   DENEMELER   ELEMELER  kitabından  bu iki  güzel  dizeyi  aktardıktan  sonra  yine  aynı  yapıtta  okuduğum  Atatürk-Nazım  ilişkilerini  kendi  sözcüklerimle…
Mehmet  Kemal’in  “uydurma”   dediği öykü  şöyle:
Atatürk  Dolmabahçe’de  arkadaşlarıyla  konuşmakta.  Döner dolaşır  Nazım’a  gelir  söz.  Atatürk   hemen  buyurur:
“Gidin  şu deli  oğlanı   bulun,  sofraya  gelsin.
Bir  grup  polis Nazım’ı  aramaya  çıkar. Sonunda  evinde  bulurlar.  Uyuduğu  için  uyandırılmıştır.  Ne  olduğunu  sorar kapıyı  açan  polislere.  Hemen  giyinmesini,  kendisini  Atatürk’ün  istediğini    götüreceklerini  söylerler.
Biraz  sonra  Atatürk  aynı  bahçeye  gelir.  Yanında  arkadaşları   da  vardır.  Ve  Nazım’ın   az  ötesindeki  masaya  otururlar. Kimsenin  rahatı  kaçmasın  diye  görmemezlikten  gelir  az  ötede  oturanları
Biraz  sonra  yaverlerden  biri  gelerek  Atatürk’ün  kendisini  çağırdığını  iletir.  O  arada  aklından  bir  çok  şey  geçer  ve  şu  kanıya  varır.  Gidersem “Nazım  Atatürk’e  teslim  oldu” diyecekler…
Ve  yavere   aynen  şunları  söyler.
“Kardeşim,  dedim.  Hazretleri’nin masasına  çağrılmak  benim için  büyük  bir  onurdur.  Ne  yazık ki bacaklarımdaki  siyatik  öyle  sıkıştırmaya   başladı ki  inlemeden  şuradan  şuraya gidecek  hal  kalmadı.  Lütfen  söyleyin  beni  bağışlasınlar.”
Şöyle  sürdürür.
“Atatürk; ondan  sonra,  orada  bulunduğu  sürece,  mavi  gözleri ile  durmaksızın  beni  süzdü, olayın  aslı  budur.
“Zorla  mı..?  Götüreceklerini  sorar,   “Hayır”  yanıtını  alır.  Gönül  rızasıyla  mı?..  sorusuna  “evet  yanıtı”  gelir.  Ve  şunları  söyler  polislere: “öyleyse lütfen Atatürk’e  söyleyin,  ben  deniz  kızı  Eftelya  değilim.  Gecenin  bu  saatinde  gelmek  istemiyorum.
Polisler  geri  döner.
Bir  süre  sonra  Hasan  izzettin  Dinamo  Nazım’la   aynı hapishaneye  düşünce  olayı sorar.
Nazım  öyle  bir  şey  yaşandığını  ama  anlatıldığı  gibi  olmadığını  söyler.
Bir  süre  önce  ayaklarına  var  olan  siyatik  ağrıları  artmıştır. Kendisine  Yalova  kaplıcaları  önerilir.  Ve  önerilen  kaplıcalara;  Yalova’ya   gider. Banyolara  girer   çıkar,  iyi  gelir.   Bir  gün  yine  banyodan  çıkmış  bahçedeki  gölgeliklerde  dinlenmeye bırakmıştır   kendini.
“Sen  orada  dalından  koparılmış bir  zerdali   gibi  dur
Ben  burada   zerdalisiz  bir dal  gibi  durayım.”