29 Ekim Cumhuriyet Bayramının 95. Yıldönümü yurdun dört bir yöresinde olduğu gibi Edirne’de de coşku ile kutlandı. Halk ulusal bayrama büyük ilgi gösterdi.
Akşam saatlerinde yapılan Cumhuriyet Yürüyüşüne de ilgi büyüktü. Çoluk, çocuk her yaşta insanlar bayraklar ellerinde yürüyüşe katıldı. Bu durum koşullar ne olursa olsun halkın Cumhuriyete sahip çıktığını, hiçbir gücün bu sevgiyi, bağlılığı önleyemeyeceğini gösterdi.
CHP’nin organize ettiği yürüyüşte belki bu partiye oy vermeyecek vatandaşlar da vardı.
Onlar da attığı sloganlarla Cumhuriyete bağlılıklarını gösterdiler. Yürüyüş konvoyu çevresindeki, evlerin balkonlarındaki insanlar alkışlarıyla, yoldan geçen araç sürücüleri de Cumhuriyet Yürüyüşüne korna çalarak destek verdiler.
Diyebilirim ki, beklenenin üzerinde bir katılımla halkımız Cumhuriyete bağlılığını belirtti.
Gönül isterdi ki CHP yöneticilerinin yanında bu konuya gönül verenler de yürüyüşte olsa daha da görkemli olurdu.
Ne yazık ki diğer partilerden katılanları göremedik. Onlara Cumhuriyete sahip çıkmanın sadece bir partinin görevi olmadığını hatırlatmak isterim.
Her şeye rağmen, halkımız Cumhuriyete sahiplendiğini bir kez daha gösterdi.
Bu sevgiyi göstermelik açılış törenleri ve bazı basının ilgisizliği gizleyemedi.
TARIM KESİMİ ZORDA
Bölgemiz için hayati önemi olan tarım çalışanlarının durumu her geçen yıl kötüye gidiyor.
Burada kara mizah yapmak istemem .
Fakat her şey ortada. İstatistikler, çiftçi borçlarının %850 arttığını gösteriyor.
Tarımla geçimini sağlayanların %90’ı borçlu.
Borç karşılığı verimli araziler bankaların malı oluyor. Trakya’da yüz binlerce dönüm verimli toprak satıldı. Girdi fiyatlarının yükselmesi çiftçileri topraklarından uzaklaştırıyor.
Bu koşullarda üreticilerimiz ekim yapamayacak duruma gelecek. Gübre fiyatları, akaryakıt, ilaç fiyatları çiftçilerin belini büküyor. Borcunu ödeyemeyenler traktörünü ve gayrimenkulünü satmak zorunda kalıyor.
Tarlalar ekilmediği zaman bu insanlar nasıl geçimini sağlayacak? Sanayi bölgelerinde iş arama imkânları da son ekonomik açmaz nedeniyle zora girdi.
İşyerleri işçi çıkarmak zorunda kalıyor. Tarım kesiminin zora girmesinden çiftçilerimiz kadar ülkemiz de zarar görecek. İç üretim yetmediği için ithalat yoluna gidilecek.
Devletimiz kendi üreticisinden esirgediği parayı ithalat yoluyla yabancı ülke çiftçilerine ödeyecek
Ülkemizde Şeker fabrikaları birbiri ardına satıldı. Pancar ekicileri tarlasına pancar ekemeyecek.
Pancardan sadece şeker yapılmıyor.
Onun atıklarından küspe olarak faydalanılıyor. Küspe hayvancılıkta çok yararlı ve ekonomik bir yiyecek.
Üreticilerimiz ondan da mahrum kaldı.
Pancar ekili alanlar adeta oksijen deposu gibidir , ormanlık alandan daha çok oksijen sağlar. İnsanlarımızın sağlığı açısından bunun da hayati önemi var.
Tüm bu imkanlardan mahrum olacağız.
BUNA İMKAN VERMEYELİM
Şehir içi ulaşımda aksayan sorunları yetkililere iletmeyi vazife olarak kabul etmeliyiz. Sürücülerimizin bilerek veya bilmeyerek yapacakları hatalar sonunda Edirne’ye mal ediliyor.
Buna kimsenin hakkı yok.
Okulların açıldığı dönemlerde ilimiz dışından insanlar geliyor. Bunlar toplu taşıma araçlarına binerken gidecekleri yerleri araç sürücülerine soruyorlar.
Bazı sürücüler bu sorulara gereken cevabı veriyorlar onları tenzih ediyorum.
Burada benim tanık olduğum bir olumsuz durumu yetkililere iletmek isterim.
Günlerden 30 Ekim Salı,. Saat 14.40’ta Meteoroloji yanında araç bekleyen, Edirne dışından gelme karı koca yaşlı vatandaşlar 2.A yönüne gidecek şoföre gideceği yere soruyor.
Bu arada yine yabancı ilden gelen bayanın biri de bir yerin adını soruyor. Şoförün bayana cevabı “Ne bileyim neresi hangi birinize cevap vereyim teker teker sorunuz” deyince, kadın aracın kapısından geri döndü.Bu arada yaşlı çifte araç sürücüsü hakarete varan sözler söyledi.
Yabancı olduklarını yeri bilmediklerini söylemesine rağmen bir minibüs şoförünün böyle hareketi olmamalı. Minibüsteki yolcular da sürücünün bu hareketini ayıpladılar. Bu tür sorunların olmaması için yetkililerin gerekli uyarıyı yapmaları yararlı olur. Sonunda bu işin faturası hepimize çıkarılır.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
DÜNYADA İLK ARABALI VAPURU BİZ YAPTIK
İstanbul Boğaziçi’nde vapur seferleri düzenleyen Şirket-i Hayriye kuruluşu Boğaziçi gibi iki denizi bağlayan sert akıntıları olan geniş bir boğazın iki yakasında at, araba ve yük taşıması için özel bir vapura ihtiyaç duyuyordu.
Şirket-i Hayriye Vapur İşletmeleri Müdürü Hüseyin Hakkı Efendi,umum müfettişliklerde bulunmuş olan İskender Efendi ve Hasköy Fabrikası Sermimarı Mehmet Usta ile baş başa verip o güne kadar benzedi görülmemiş bir vapur tipi meydana getirmişlerdi.
Bu yapılan vapur bugün araba vapuru ya da feribot dediğimiz vapur tipinin atasıydı.