VERİLENLE YETİNME

Ülkemizde ve dünyada sendikalar, üyesi bulunduğu kesimin haklarını korumak,  yaşam şartlarını kolaylaştırmak amacıyla üyelerinden kesilen ücretlerle varlıklarını sürdürürler.

                İşçiler alın terini dökerken onların makamlarında oturup gününü gün etmeleri,  kıyak maaşla geçinmeleri için o göreve gelmediler.

                Bugün sendikaların bu işlevini yerine getirdiğini görüyor musunuz?

                 Bugün kaç sendika benim çalışanlarımın şu yasal hakları var, bu hakları istiyorum diyebiliyor.

                Sendikalarımızın Olağanüstü Hal yasasını gerekçe gösterip şu anda herhangi bir hakkı savunmanın mümkün olamayacağı endişesiyle sesleri solukları çıkmıyor.

                Yapabilecekleri her hak arama yöntemini OHAL kapsamına gireceği, bunun da yasayı ihlal anlamına geleceği gerekçesiyle koltuklarından kalkmıyorlar.

                Kuşkusuz böyle olağanüstü durumlarda işçilerin hak araması kısıtlıdır. Bunların sözlü olarak kamuoyuna duyurulması yasal sınırları zorlamadan hak arama yöntemi de mi kısıtlı?

                Sendikacıların bu halini görenler her şeyin yolunda olduğu hiçbir sorunun bulunmadığını düşünürler.

                 Aslında öyle mi?

                Ülkemizde bitip tükenmeyen bir taşeron sorunu var. Bugüne kadar defalarca söz verilmesine karşın soruna çözüm getirilmedi. Bu konunun çözümü işverenlerin insafına kaldı.

                “Bugün, yarın taşeron işçiliği kalkacak!’ diye çalışanlar avutuluyor.

                Bu yönde sendikaların yapabileceği bir iş yok mudur?

                 Aslına bakılırsa taşeron işçilerin çoğalması sendikaların altını oyuyor.

                Güvencesiz ortamda sosyal hakları olmadan çalışan bu işçilerin bu konumda olmasında sendikaların sorumluluğu yok mudur?

                Şimdi bir de Suriyeliler sorunu çıktı. Bakıyorsun, birçok işyerinde Suriyeli ve ya Asya ülkelerinden yurdumuza gelen kişilerin çalıştığını görüyoruz. Onların ucuz işgücü Türk işçilerinin çalışma alanını daraltmıyor mu?

                Bunların arasında belki de en önemlisi merdiven altı çalışma yöntemi.

                Oralarda sağlıksız koşullarda hiçbir güvencesi olmayan çocuk ve kadın işçilerin durumu ise yürekler acısı.

                Bunda sendikalarımızın vebali yok mudur?

********************************************************

                KILIÇDAROĞLU ISRAR EDİYOR

                CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Edirne’ye gelişi sırasında ilçelerde ve merkezde yaptığı konuşmasında ısrarla üzerine basa basa bir konuya değindi.

                Partililerin her kesimden insanlarla görüşmelerini, zamanlarını kendi aralarında gereksiz yere tartışarak ve ya parti binalarında geçirmemeleri önerisinde bulundu.

                Fabrikalara, esnafların,  köylülerin, emeklilerin arasına katılıp partiyi tanıtmaları önerisinde bulundu. Bu arada bugüne kadar CHP’ye oy vermeyen kesimlerle de görüşüp parti ilkelerini anlatmaları gerektiğini söyledi.

                Kılıçdaroğlu son aylarda her gittiği yerde bu tür uyarılarını yineliyor.

                Anlaşılan Genel Başkan’ın bu konuda endişesi var ki, sık sık gündeme taşıyor.

                O zaman akla şu geliyor. İktidar partisinde olduğu gibi Ana Muhalefet Partisi’nde de rehavet, metal yorgunluğu var. Partililer bu uyarıyı ne kadar dikkate alacak, onu da seçim sonuçları belli edecek.  

                 BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

                İLK KADIN MUHTAR, GÜL HANIM’DI

                 Türkiye’de İlk Kadın Muhtar Gül Hanım’dı. Türk kadınına köylerde muhtar ve ihtiyar heyeti seçimlerinde oy verme hakkı veren kanunun 1934 yılında kabulünden sonra yapılan mahalli seçimlerde,  Çine İlçesi’nin Demirdere Köyü’nde Gül Hanım, erkek rakiplerini geçerek muhtarlığı kazanmış; böylece  Türkiye’nin  ilk kadın muhtarı olma başarısını göstermişti.