Ülkemizde teknolojinin gelişmesi, iletişim araçlarındaki yenilik, mahalli basının kamuoyundaki gücünü, etkinliğini artırıyor.
Bunu dikkate alan ulusal denilen basın organlarından bazıları haberlerinde mahalli basın haberlerine de yer vermeye başladı.
Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de bir süre sonra mahalli basınımız halkın haber alma merkezi haline gelmesi kaçınılmazdır..
Bunun şimdiden emarelerini görüyoruz.
Mahalli basında görev alan genç eğitimli elemanlar tecrübeli gazetecilerle birlikte mahalli basının daha etkin olması,başarı kazanması gayreti içinde.
Bölgemizde ne yazı ki, mahalli basını gereksiz sayan, önemini kavramayan kurum ve kuruluşlarımız da var.
Onlar da kısa sürede kendi bölgesinin yayın organlarının mahalli basının ne denli önem taşıdığını öğreneceklerdir.
Her ne kadar mahalli basına katkıları olmasa da, başları dara düştüğü zamanda bir sorunları olduğunda ilk başvuracakları yer mahalli gazeteler olmaktadır.
Onların derdini , sorunlarını duyuracak yegane yayın organı mahalli basındır.Bakıyoruz bazı kurumlar yeterli olmasa da mahalli basının önemine vurgu yapıyor.
Mahalli basının desteklenmesi gerektiğini söylüyor.
Bu lafla olmaz, olmuyor da .
Ülke ekonomisinde yaşanan sıkıntılar, güç şartlarda varlığını sürdüren mahalli basına da yansıdı, onları da zor durumda bıraktı.
Girdi maliyetleri arttı.
Bu yükün azalması yerel gazetelerin yaşaması için bölgemizdeki resmi ve özel kuruluşların desteği gerekmektedir.
Bugüne kadar mahalli basını yok sayanlar, yerel gazetelerin kendilerine, haberlerin doğru ve tarafsız aktarımı için ne derece önemli olduğunu benimsemelidir.
Ulusal dediğimiz gazetelerin büyük bölümünün yaptığı gibi mahalli basının haberlerde yanlı davranma lüksü yoktur.
Her ne kadar o yayın organının karşı anlayışında bir haber de olsa da o yerel gazete sayfalarında habere yine de yer verir. Diğer basınlarda olduğu gibi haberi yok saymaz.
Aslında mahalli basının ulusal basından alacağı fazla bir ders yoktur. Habercilik açısından baktığımızda onların mahalli basından alması gereken çok dersler vardır.
Dilerim, yeni senede halkımızın ve demokratik kitle örgütlerimizin mahalli gazetelere yönelik ön yargıları, önemsiz tavırları son bulur.
Bu arada yerel basınımızın dernek yöneticilerine de mahalli basının etkinliğinde ,saygınlığının sağlanmasında önemli görevler düşüyor.
Onlar da bölgenin ortak sorunlarında bir araya gelip çözümlenmesine ortak katkı yapmalı.
Basın mensupları sayıları bir elin parmağına ulaşan dernek sayısı yerine gerekirse bir dernek etrafında toplanıp seslerinin daha gür çıkmasını sağlamalı.
Tıpkı, İzmit’teki mahalli basın kuruluşları gibi güçlerini birleştirmeli.
------------------------------------------------------------------------------
EN GÜZEL TANITIM GÖRÜNTÜSÜ
İsmi Edirne ile anılan Bahri Dinar,yılbaşı öncesi işyerinde Edirne’yi tanıtan görüntülerin ve kendi başarısını ödüllerini simgeleyen bir köşe açmış.
İşyerine gelen misafirler bu köşeyi görüp hem Edirne’yi tanımış oluyor, hem de Edirne ile ismi bütünleşen bir esnafın kendi gayreti sonucu aldığı ödülleri görüyor.
Aslında , bir yılın son gününe yaklaştığımız bu günlerde,komşu ülkelerden turistlerin geldiği zamanda esnaflarımız işyerlerinde bu tür göze hoş gelen köşeler hazırlamalı.
Uygun yerlerde, vitrinlerinde onları teşhir etmeli.
Dinar, bugüne kadar yaptığı çalışmalarında olduğu gibi Edirne güzelliklerini yansıtan, göze hoş gelen köşesiyle Edirne’ye olan sevgisini ortaya koymuş.
Kendisini kutlarım.
--------------------------------
ATATÜRK’ÜN CEVAP VEREMEDİĞİ SORU
Mustafa Kemal, Mersin gezisindeyken şehirde gördüğü büyük binaları yanındaki sormuş.
- bu köşk kimin?
- Kirkor'un
- ya şu koca bina kimin?
-Yorgo'nun
- ya şu?
- Solomon'un
Bu cevap üzerine Atatürk sinirlenerek yanındaki halka sormuş.
-“Onlar bu binaları yaparken siz neredeydiniz?”
Toplananların arasında bulunan ak sakallı yaşlı bir köylünün sesi duyulur; Atatürk’e şöyle seslenir.
- “Onları mu?” der ve devam eder;
“ Biz bu binalar yapılırken kimimiz Çanakkale’de bazılarımız Yemen’de Galiçye’de Çanakkale’de Kafkasya’da savaşıyorduk Paşam” der.
İhtiyarın bu sözü üzerine Atatürk duygulanır ve cevap veremez..
Daha sonraki yıllarda Atatürk hatıralarında belirttiği gibi “ Hayatımda cevap veremediğim tek insan Mersin’li o ak sakallı ihtiyar olmuştur” der