Zaman “soyut” bir kavram. Nerden gelir, nereye gider; akar mı, yakar mı?.. Bilinmez.. Daha doğrusu aklımız ermez.
İnsan zekası ise, “somut”a daha yakındır.Özellikle gelişim çağında, bu özellik on-on iki yaşlarına değin sürer “Somuttan soyuta” eğitimin en önemli ilkelerindendir. “Zaman”; bu
açıdan bakınca, somutlaştırma yolunda uğraşlarla doludur. “Somut” ele tutulabilen , gözle görülen demektir. Bu uğurda yüzyıllar buluşlarla doludur. Kum saati, güneş saati, saat ve takvim.. bunlardan bazılarıdır.
Tümü, zamanı daha iyi kavramak, anlamak ve yorumlamak içindir.
İlkokullarda zaman ve tarih şeritleri bu amaçla göz önünde tutulur. Ve yeri gelince kullanılır. Gün, ay, mevsim, yıl, yüzyıl, hafta… gibi kavramlar da aynı amaç uğruna bulunmuştur.
Zaman yönünden nerede bulunduğumuzu anlamanın yolu bu araçlardan yararlanmak içindir.
Neyse; şöyle ya da böyle, bir yıl daha geçiverdi işte. Bir yıl bilindiği gibi, dört mevsim ve on iki aydan oluşur. Böylece Dünya kendi (gün) ve güneşin çevresinde
bir dönüşünü (yıl) tamamlamış olur.
Geçtiğimiz üç yüz altmış beş gün , yani bir yıl olaylarla dolu dolu geçti. Saymaya kalksanız ucunu ve sonunu bulamazsınız. Unutmaya kalksanız o da zor, Siz yine de4 falcıların ve astrologların palavralarına kulak asmayın. Yuvarlak yorumlarla kimi kandıracaklarını sanıyorlar ki? Yeni yılda neler olacağı onun bünyesinde saklıdır. Zaman, neler olacağına yanıt bulacaktır. Yeni yılda şansım nasıl olacak? Sorusuna piyango alarak kumar ya da tombala oynayanlar zamanla bunların da işe yaramadığını anlayacaklardır Yeni yıl girerken insanlar sevinecek ama hindiler kaçacak delik arayacaklar, boş yere.
Ancak, insan aklı unutmayı sever. Yeni öğrenmeler için de bu gereklidir,
Savaşlar, terör, kısır çekişmeler, kavgalar, gösteriler ve doğal afetler…
Trafik canavarlarını da unutmamak gerek. Bunların tümü yeni yılda da olacak. Barış özlemi, sevgi arayışları, birlik ve bütünlük özlemleri yine bir sonraki yıla aktarılacak.
Milenyumdan sonra bile kaç yıl geçmiş. Şimdiki canların ve canlıların hiçbiri bir asır sonra hayatta olmayacak, ama yeni canlılar; yeni kuşaklar yaşamı sürdürecek. Bunu bile bile yaşamak, acı olsa en büyük gerçek.
Tekirdağ ‘da yaşayan şair ve yazar dost Hasan Akarsu ,özel bir kart göndererek yeni yılımı kutladı Nostalji yaşattı bana. Sık sık yapar bunu. Ben de onun yeni yılını en içten dileklerle kutlar başarılarının sürmesini dilerim. Ve yazımı, o kartta bulunan bir H. Akarsu şiiriyle sonlandırmak istiyorum.
Ayrıca herksin yeni yılını kutlarım Yeni yılın barış, mutluluk… getirmesini de bu kez dilemek istemiyorum.
Hoş geldin 2019, güle güle 2018
Ve işte o şiir:
ÇOCUKLUĞUMUN KIRLARINDA
Ne oluyor bize!
Kırlarımızda gizemli çiftlikler,
Satılan tarlalar,
Kara paraların aklandığı
Ne oluyor bize!
Topraklarımızda yabancılar
Değirmendere suyu kuruyor
Balık tutup
Kıyısında pişirdiğimiz
Köyümüzün çayırı, Kayaalltı,
Demirkapı kırları ıssız
Gündöndü çapaladığımız
Kurtçatağı’ndan
Güvem dalı getirdim
Yusuf Dede’nin bağındaki
Armut ağacından
kırık bir dal!
-Şimdi yeri anız-
Ballıca Gölü’nden saz!
Demirkapı Çeşmesi’nden
Su getirdim
Çocukluğumun yazından ibrikle
Hem de kırmadan-
Övgülerine doyamadığım
Çocukluğumu getirdim
İçimizden uçmak için çırpınan kuşlarla
Şiir getirdim
Gönlümün masmavi okyanusundan
Yalnız bir gemiyle
Geçerken zaman.
Hasan AKARSU