KIRIK DALLARDA… ve ESKİ YANLIŞLAR

                                                 

Gökler serçelendi, dallar yuva yuva

İğde kokularından esin estiren rüzgar

Uçurumlu yanımdan yedim vurgunu

Açmaya yüz çevirmiş ıhlamurlardan

Sevdanın özetinde  bir ileri bir geri

Anılarına yakalanınca   kül renkli teni

Öyle çapkın esti ki  mayıstan  sesine

Özendi, öpüştü incecik  çamlar

Ağzı burnu üveyikli tez kuşları guguk

Kırık dallarda ertelenmiş aşk izleri yakamoz

Ve kırsal rampalarda yaz- boz

N.T

Böyle karmaşık ve yağmur sıkıntılı günlerde ya yazarım ya da eski defterleri alabora ederim. Bakkal da aylak kalınca hani, eski defterleri karıştırırmış ya; aynen öyle işte.

Bu kez bir şiirle başlayayım dedim.Davul-zurna ile başlayacak konumda değilim, sanıyorum. Kırkpınar’lara  var daha. O zaman , işte o zaman davul-zurna ekibi günlerce çalacak, isteyen dinler. “Davulun sesi uzaktan hoş gelir” deseler de Sarayiçi bu özleme uzak sayılmaz.

Ama önce şu  yerel seçim olsun bitsin hele, Sandıklar açılsın; ak-kara belli olsun. ..

Ama sonrası önemli elbet. .Bakalım “Aynı  hamam aynı tas mı?” olacak yine, yoksa yeni bir olay mı yaşanacak? Hele o günler gelsin…

Tarihi bir seçim olacağını, sürprizler olabileceğini ön görenler de var. Bakalım sandık ne gösterecek, ne söyleyecek? Seçim ya da sandık güvenliği de önem  kazanıyor  burada.Önceki seçimlerde doğru ya da yanlış söylenenler hala kulaklarımızda küpe.

Ben en çok neye seviniyorum. Söyleyeyim:. Şu gürültü ve gösteri kirliliği de sona erecek   mi?

Seksenden bu yana yaşayan yanlışlar yaşanmaz artık umarım. Ne seçim sistemi değişti. Ne de yüz kızartıcı  baraj. En azından bu ikisi bile demokratik ve  adil değil. Yani “ Üstelik  seksen anayasasının ürünü bunlar  ve diğerleri.

Yani ve özetle şu çağın nimeti demokrasiyi bile rayına oturtamadık, yıllardır. Gelmiş geçmiş ve yaşayan partilerin hemen hemen hepsi, muhalefette iken başka, iktidara gelince lise başka. Hepsi  ülkenin değil partisinin ve kendisinin çıkarına saplanıp kalıyor. Ne yazık ki halk bu söylemlere rağmen bildiğini okumaktan geri kalmıyor. Ne yazık ki!..

Çekişmeler , şiddet, hele  seçim öncesi ne denli yakışıksız. Yasal yollardan mücadele etmek gündemdeyse, kanunların dışında kimse karışamamalı, diye düşünmek … Bütün mesele bu!..Yani; “Gittim, Gördüm (Aslı yendim), Döndüm…”

Bir de seçimden sonra kopacak yaygara fırtınası geliyor aklıma. Hesaplar, kitaplar, demeçler… Aklıma takvimlerde yazan ”Kocakarı Fırtınası” geliyor  nedense.

Demokrasi bir uzlaşma rejimidir.Koalisyonlar da bu rejimin bir parçasıdır. Avrupa ülkelerinde de yaşanan  bir olaydır.Koalisyon olmasın diye bunu barajlarla, seçim sistemiyle önlemeye çalışmak bence eşitlik açısından doğru değildir.Oyların meclise yansımasında oluşabilecek haksız kaymalar oy verenlere hakarettir. Bu da zaman içinde oy verme oranını etkileyebilir.

Adil gerçekçi eşit bir seçim.en iyi sistem  Milli Bakiye (Ulusal Artık) olanıdır kanımca. Baraj da ya kalkmalı ya da en aza indirilmelidir. 6oo Vekil de ülkemiz için lükstür. Sözünü ettiğim sistem 27 Mayıs’tan sonraki ilk seçimlerde uygulamış ve zamanın İşçi partisi bile sanıyorum on üç millet vekiliyle Parlamentoya girmişti.Baraj nedeniyle  nedeniyle istediği partiye oy veremeyenler az değil hani. Bunlarda “ haklı olarak “oyum ziyan olmasın “ kuşkusu  seçmeni etkilemekte. Böylece ulusal irade tam olarak temsil edilememektir.

Benim isteğim: Türkiye kazansın!...

Bu aralar seçim, baraj, sistem konularında kıpırtılar var. Bakalım sonu gelecek mi?

Göreceğiz, görmeliyiz; ama en doğrusunu…Yoksa çok  türkü çığırır, çok arabesk söyleriz.