kaçak bahis

deneme bonusu

casino siteleri

canlı bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

bahis siteleri

porno izle

ADD, AFET İNAN'I UNUTMADI

Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi Yönetim Kurulu, Atatürk'ün manevi kızı olan Afet İnan'ın ölümümün 38.yılında bir anma mesajı yayınladı.

ADD, AFET İNAN'I UNUTMADI

Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi Yönetim Kurulu, Atatürk'ün manevi kızı olan Afet İnan'ın ölümümün 38.yılında bir anma mesajı yayınladı.

VATANDAŞ
VATANDAŞ
09 Haziran 2023 Cuma 06:00
ADD, AFET İNAN'I UNUTMADI

Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi Yönetim Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada şunlar kaydedildi: "Atatürk’ün Manevi Kızı Ayşe Afet İnan, orman memuru İsmail Hakkı Bey (Uzmay) ve Şehzane Hanım’ın çocuğu olup, 30 Ekim 1908 günü Selanik’in Doyran kasabasında dünyaya gelir. Ailesi, Balkan Savaşları’ndan sonra Anadolu’ya gelir.

Babasının görevi nedeniyle birçok yerde bulunurlar. 1915 yılında annesini kaybeden Afet İnan, ilköğrenimine Eskişehir’de başlar, Ankara ve Biga’da sürdürerek 1920 yılında ilkokuldan mezun olur. 1922’de babasının görevi dolayısıyla bulundukları Antalya Elmalı’da öğretmenlik belgesini alarak, Elmalı Kız Okulu’na öğretmen olarak atanır. Daha sonra 1925 yılında Bursa Kız Muallim Mektebi’ni bitirerek İzmir’de Redd-i İlhak İlkokulu’nda göreve başlar.

Afet Hanım, henüz üç haftalık öğretmenken 11 Ekim 1925’te Redd-i İlhak İlkokulu’nda yeni göreve başladığı sırada bir çay ziyaretinde Cumhurbaşkanı Atatürk ile tanışır.

“Atatürk salona girdiği zaman herkes onun çevresinde toplanmıştı. Ben bir kenarda duruyorum. Beni bir öğretmen kolumdan tutarak Cumhurbaşkanı’nın yanına oturttu. Atatürk bir ara ailemin nereli olduğunu sordu. Annemin ailesinin Selanik’in kazası Doyran’lı olduğunu öğrenince sorularını sıklaştırdı.”

Atatürk, ertesi gün Afet İnan’ın ailesini ziyarete gittiğinde, geçmişe dair bir sırrı öğrenir. Saklanmak zorunda olduğu zor günlerde Atatürk, Afet İnan’ın anneannesinin dayısına ait bir çiftlikte saklanmıştır.

Atatürk’e öğrenimini sürdürmek ve yabancı dil öğrenmek istediğini açıklayan Afet Hanım, İsviçre’nin Lozan şehrine Fransızca öğrenmek için gönderilir. 1927’de yurda döndüğünde bir süre Fransız Kız Lisesi Notre Dame de Sion’da öğrenim görür. Bu arada, ortaöğrenim tarih öğretmenliği sınavını kazanarak, Ankara Musiki Muallim Mektebi’ne (konservatuar) Tarih ve Yurt Bilgisi öğretmeni olarak atanır.

Genç yurt bilgisi öğretmeni Afet Hanım, Musiki Muallim Mektebi’nde derste öğrencilerine belediye yasasına göre bir seçim denemesi yaptırır. Denemenin sonucunda bir kız öğrencinin başkan seçilmesine, bir başka erkek öğrenci yalnız erkekler oy verebilir ve seçilebilir diyerek itiraz eder. O yıllarda hala Türk kadınının seçme ve seçilme hakkı yoktur. Üzüntüyle dersten çıkan Afet Hanım, soluğu Atatürk Orman Çiftliği’ndeki Marmara Köşkü’nde alır. Atatürk, Afet İnan’ı gözyaşları içinde görünce, “Araştır bakalım bu haklar diğer ülkelerde nasıl verilmiş kadınlara” der.

Afet Hanım, zorlu bir hazırlığın ardından 3 Nisan 1930’da Türk Ocakları’nın 6. Kurultayı’nın son günü bir konuşma yapar. Konferans için zamanın en ünlü hatibi Hamdullah Suphi Tanrıöver’den dersler alır. Giyeceği elbiseyi Atatürk çizer. Son gece Atatürk gömleğin kollarına takılmak üzere kendi pırlanta kol düğmelerini Afet Hanım’a hediye eder. Konferans çok başarılı geçer, böylelikle kadınların seçme ve seçilme hakları gündeme gelmiş olur.

Ankara’da toplanan Altıncı Türk Ocakları Kurultayı’nda, 28 Nisan 1930 tarihli toplantıda Aksaray delegesi ve Ankara Musiki Muallim Mektebi tarih öğretmeni Afet İnan söz alır ve Türk tarih araştırmacılığının eksikliklerinden bahsederek, Türk ulusunun kurduğu büyük uygarlıkları konu alan bir konuşma yapar. Konuşmanın ardından kırk imzalı bir önerge verir. Daha sonra Türk Ocakları Yasası’nın 84. maddesine bir hüküm eklenmesiyle Türk Tarih Kurumu’nun çekirdeği olan Türk Ocağı Türk Tarihi Tetkik Heyeti kurulur. İlk toplantısını 4 Haziran 1930’da Hamdullah Suphi’nin başkanlığında yapar, Afet İnan da Yönetim Kurulu’nda yer alır.

Kendisine yeni kurulan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde öğretim görevlisi olması teklif edilince, Afet İnan yüksek öğrenimini Cenevre’de yapmaya karar vererek, Cenevre Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Bilimler Fakültesi’nin Yakın Çağ ve Modern Tarih Bölümü’ne kaydolur. Burada İsviçreli antropolog EugenePittard’ın öğrencisi olur ve Temmuz 1938’de lisans diplomasını alır. Doktorasını da Temmuz 1939’da Türk Halkının ve Türk Tarihinin Antropolojik Karakteri Üzerine adlı tezi ile yapar.

Cumhuriyet döneminde yapılan tarih çalışmalarında Afet İnan’ın gayretleri ve çabaları her türlü övgünün üzerindedir. Türk Tarih Kurumu’nun kuruluş ve çalışmalarında aktif görev almıştır. Kendisine teklif edilen üniversite öğretim görevliliğini yeterli olmadığını düşünerek kabul etmemiş, bu eğitimi tamamlamak adına Cenevre’de araştırma ve incelemelerde bulunarak doktorasını tamamlamıştır. Daha sonraki süreçte, gerek akademik ve gerekse bürokratik birçok alanda hizmetlerine devam etmiştir. Onun ortaya koyduğu çalışmalar daha sonra yapılacak arkeolojik, antropolojik ve tarih çalışmalarına öncülük etmiştir. Atatürk devrimlerinin, özellikle kadın haklarının savunucusu, Türk Devrim Tarihi Kürsüsü’nün kurucusu olan Afet İnan’ın, Türk uygarlığı ve devrim tarihi üzerine 50 kadar eseriyle, çok sayıda makalesi ve araştırması vardır.

1940 yılında doktor Rıfat İnan ile evlenen Afet İnan’ın Arı adında kızı, Demir adında oğlu dünyaya gelir. 8 Haziran 1985’de 76 yaşında Ankara’da yaşama veda eder.

Atatürk'ün manevi kızı, sosyolog ve tarihçi Prof. Dr. Afet İnan'ı vefatının 38. yıl dönümünde saygıyla anıyoruz.

TÜRK BUDUR !

Atatürk’ün manevi kızlarından Afet İnan, tarih öğrenimi görüyordu. Hocalarından, İsviçreli ünlü bilim adamı Prof. EugénePittard, doktora tezi olarak, Türk’ü tanımlamasını istedi. Öğrencisinin, Atatürk’e danışacağını biliyordu. İsviçreli ünlü profesör, En büyük Türk’ün, Türk ulusunu nasıl tanımlayacağını merak ediyordu.

Nitekim beklediği gibi oldu. Atatürk, manevi kızı kendisinden yardım istediğinde, şöyle dedi:

“Önce sen çalış, yazını hazırla; sonra birlikte inceleriz!”

Afet İnan, çalışmasını tamamladı ve Atatürk’e gitti. Büyük Önder, çalışmanın sayfalarını tek tek çevirdi, ara başlıklara göz attı ve hızlı bir kararla;

“Hele dur!” dedi; “Ver bana bir kâğıt; ben, Türk’ün tanımını sana yapayım!”

Ve çok zaman olduğu gibi, kurşun kalemle doğaçlama yazmaya başladı:

“Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu.

Bu sahne, 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir.

Beşik, tabiatın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı.

O çocuk, tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları, tabiatın babası tanıdı; onların oğlu oldu.

Bir gün, o tabiat çocuğu, tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu.

Türk budur; yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”

İsviçreli profesörün merakı giderilmişti..."

Haber Merkezi

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.