Atatürk Kurtuluş savaşı öncesi yaptığı konuşmalarında Osmanlı Devleti süresince  hüküm süren saltanata artık bir son verilmesini  savunuyordu.

            TBMM’nin açılması ile başlayan bu yeni dönemde, bu konu değerlendiriliyordu.  1 Kasım  1922  tarihinde  kabul edilen yasa ile saltanata son verildi.

            Atılan bu önemli adımla Osmanlı Devleti’nin hukuki olarak sona erdiği manasına geliyordu.

            20 Ocak 1921′de kabul edilen anayasa ile egemenliğin artık millete ait olduğu belirtilmişse de, o dönemde Kurtuluş Savaşı’nın devam etmesi nedeni ile saltanatın kaldırılabilmesi için şartlar henüz olgunlaşmamıştı.
            Zaten,Osmanlı devletinden kalma saltanatın devamı milli mücadelenin de ruhuna ters bir hal teşkil ediyordu. Bu dikkate alınarak,1 Kasım 1922′de Saltanat kaldırılmış oldu.

            Osmanlı devleti  süresince  6 yüz  yıl devam eden saltanatın kaldırılması özellikle  ülkenin o zaman  içinde bulunduğu durumda gerçekleştirilmesi çok zor bir olaydı. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu olayı gerçekleştirdi. Atatürk ve arkadaşlarının  bu  başarısının  önemini şimdi daha iyi anlıyoruz.

            Aradan bir asra yakın zaman geçmesine rağmen saltanat sevdalılarının bulunması o denemin gelmesi için yanıp tutuşanların olması, Atatürk’ün bu görevi ne güçlüklerle başardığını, bunun ne kadar önemli bir görev  olduğunu  gösteriyor.

            YILMAZ ÖZDİL, İŞTE BU OLMADI.

             Yılmaz Özdil  Sözcü gazetesinde   halkın büyük kesiminin  severek okuduğu bir köşe yazarı. Toplumsal sorunlara cesaretle değiniyor. Yalnız  1- Kasım  günü yayınlanan “ İcra’at” adındaki köşe yazısında   ülkedeki icralık kurumları gündeme taşımış.

            Bunların arasına da  her nedense  Edirne’de  bir  kerhane’nin de  icralık olduğunu yazmış.

            Aslında aynı durumda olan  ülkenin bir başka yöresinde bu tür yerler vardır. Fakat yazar Edirne’yi örnek göstermiş. Yazısında sıraladığı icralık yerler arasına Edirne’nin adı kullanılarak Edirne’de böyle bir yerin icralık olduğunu yazmasını  doğrusu yadırgadım.

            Her ne hikmetse bazı kişiler. Edirne’nin çağdaş insanlarını  huzurlu bir kent olduğunu, bir Avrupa kentinden farksız olduğunu, adli olayların yok denecek kadar az olduğu bilinmesine rağmen bu tür,  toplumda farklı yorumlanacak  benzetmelerle   Edirne’ye haksızlık ediyorlar.

            Ülkenin dört bir yöresinde  uyuşturucu yaygınlaşmış. Bazı çevreler bunu Edirne’ye mal etmek istiyor. Başka illerde  toplumsal olaylar Edirne’den kat kat üstün olsa da Edirne’de en küçük bir olay bazı basın kuruluşlarınca manşet oluyor. 

            Kırkpınar etkinlikleri için gelen basın mensuplarımızdan bazıları  bu  dünyanın en eski spor organizasyonunun güzelliklerini tanıtacağı yerde nerede  magazin haberi olacak bir konu var orayı gündeme taşıyor. Bu Edirne’ye yapılan en büyük haksızlıktır. 

            “ Güneş balçıkla  sıvanmaz” diye bir söz vardır.  Kim  Edirne’yi kötü ve olduğundan farklı  gösterme, toplum gözünden düşürmeye çalışsa da  Edirne. ülkemizde  demokrasinin kalesi olan bir kenttir, bunu kimse değiştiremez.  

            BUNLARI  BİLİYOR MUSUNUZ,?

            CUMA TATİLİNDEN PAZAR TATİLİNE GEÇİŞ

            Türkiye’de ilk Pazar tatili uygulamasına 29 Mayıs 1935’te yürürlüğe giren yasayla başladı.

 Pazar gününden önce  hafta sonu, resmi dinlenme günü olan cumaydı.

 Hafta tatili yasasında ,hastane ve benzeri sağlık kuruluşlarıyla taşıt araçları, basımevleri,eğlence yerleri, otel, motel türünden yerler, çalışma belgesi bulunan yiyecek –içecek  satan dükkanlar Pazar tatilinin dışında  tutulmuşlardı. Aykırı davrananlar belirli  para cezasına çarptırılıyorlardı.

            YA EVLENMEK İSTEMEZSE

            Rıza  bey on sekiz yaşındaki oğlunu evlendirmek istiyor bunu arkadaşlarına duyuruyordu.

            Bu karırı üzerine en sevdiği arkadaşı  rıza beyin bu kararına itiraz etti.

-“ Sevgili kardeşim  delikanlıyı evlendirmek istiyorsun fakat yaşı çok  küçük değil mi?”

- “ haklısın dediğin doğru fakat yaşı biraz daha büyürse  aklı başına gelecek  o zaman da hiç evlenmeyecek”

            ÖZLÜ SÖZ

            Evlenmeden önce gözlerini açmayanlar. Evlendikten sonra gözlerini kapamaya mecbur kalırlar.

            Bir  insanı  ömrünüz boyunca seveceğini söylemek , bir mumun siz ölünceye kadar  yanacağını iddia etmeye benzer.

            TOLSTOY

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.