Ve Dünya Şiir Günü…

Gelince Nevruz titrer eski yıllar. Acı olaylar düşer usuma, Silah sesleri,,, korkudan gözleri açılan çocuklar..

Son yıllarda daha ılımlı Nevruz’lar yaşansa da o çirkinlikler rüyalarına giriyor insanın; bilinç altına; itseniz bile.

Her yirmi bir Martta bir başka içim daha titrer. Çünkü o gün , aynı zamanda “Dünya Şiir Günü”dür. İç içe yaşaması gereken, birbirini tamamlayan iki güzellik.

Pek az kişiyi ırgalamasa da şiir sevenleri yakından ilgilendiren bir gün. Yıllarımı şiire verdiğim verdiğime göre beni de ilgilendiriyor, demektir

Nevruz yeniden doğuş , yazın başlangıcının müjdesi olarak yaşanan çok eski bir gelenektir. Daha çok Orta Asya’da yaşayan insanların kutladıkları bir bayram. Son yıllarda bazı yurttaşlarımız sahiplendi bu olayı. İyi, güzel de amacından da saptırdılar. Bayram gibi kutlanması gerekirken savaş gibi kutlamaya ve amaçları doğrultusunda yönlendirmeye başladılar. Böylece bu güzel gün yarı karanlık bir konuma girdi. Bu sevinci en azından çocuklara çok gördüler.

Aslında şiir, yaşantımızın bir bölümünde de mutlaka vardır. Yani şiirle tanışmayan,onu araç olarak kullananlar da vardır, olmuştur ,olacaktır. Derdini anlatamayan aşık, çok zaman şiire başvurur. Şiir aracılığı ile kendini belli eder.Özellikle gençlik yıllarında ve yine özellikle önceki kuşaklarda, bu işler çok zordu. Bir sürü engel ve yasak. Alabildiğine dedikodu…

Belli dönemlerde bile olsa şiirle tanışmayan, şiiri sevmeyen, yazma denemelerine girişmeyen insan yok gibidir

Dünya Şiir Günü bir çok yerde kutlanacak bir kez daha, bu yıl da. Şiire saz çaldıracak, şarkı söyletecekler .Şiirin yaşamımızdaki önemi yeniden vurgulanacak ve ye

niden şiirler, okunacak

TYS(Türkiye Yazarlar Sendikası) Bu işi üstlenenlerden Üyesi olduğum için (uzaktan kumandalı da olsa) etkinliklerinden haberim olmakta. Önceki yıllarda böyle bir isteği olmuştu.

Çağrılarında istekleri şuydu:Bu günü barış şiirlerine yer vererek duyurun; kutlayın. Bu doğrultu da şiirlerimi karıştırmaya başladım.

Böyle bir sabah “güvercin sesiyle” uyanabilecek, bir zeytin dalı, ya da bir kırmızı karanfil uzatabilecek miyiz sevdiklerimize? Bunun için güneşle uyanmasak da olabilir. Hem de “Olur olur bal gibi olur!...” O zeytin dalından ve karanfilden insana ve insanlığa da uzatabilsek (mi?)..

Bilmiyorum, sanmıyorum da….

Ama diyorum ki,kutsal kavram(BARIŞ)şiirler de kalsa bile yaşamalı, boy göstermeleri. Bahar dallarını süslemeli, sıkıntılarımıza su serpmeli.

Mart ortaları… Çiçekler; soğuklar ve savaşlar yüzünden olacak, bir türlü açmadı, açamıyor.

En erken açan kızılcıklar, bademler, erik ve zerdaliler bile (pembe – beyaz gözdeler) yakındır ama, bir türlü açamadı.

O dallar şimdi ne bekliyor? Bana sorarsanız soğukların bitmesini, çatışmaların sona ermesini…

Çünkü çiçekler ve şiirler bu tür olumsuzlukları sevmez. 21 Mart’ı barış yumağına dönüştürmek görevimiz olmalı, sanıyorum. Hem de insanlık görevi!..Ama ne yazık ki bu yıl bu lanet mikrop yüzünden kutlamalar sanırım ertelenir ya da yapılmaz.Napalım. Önce sağlık diyerek kendimizi avutmaktan başka çözüm, şimdilik yok, kurallara uymaktan başka…

YA DÜŞERSE!

Öte sonrası ürküsü sinmiş

Adımın ilk harfine

Üveyik ötüşleri sarmallında

Sevdiğim ne kaldı, Saros gördüğüm ne

Mitlerden çalıp çalıp İDA’ya sakladılar

Şaşkın bir kentim

Hem kondu-gece hem yok delen

Issız otoyollarda ürküten kuşları

Hazırlop bir aşka yaş-kaç der

İçimde yeşerdi hep sanal güm gümler

Yaş düş/erse koltuğuna astığım gölgeler

Yukarıda kavga aşağıda çengiler

Kalem ya düşerse

Vizeli N.T

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.